AKP Milletvekili Oktay Saral kopmuş gidiyor.
Başbakanı Erdoğan’ın oğlu Bilal’e laf edilmiş. CHP Genel Başkan
Yardımcısı Bülent Tezcan “Bilal Erdoğan’ın yolsuzluk soruşturmasında
ifadeye çağrıldığını” kanıtlayan savcılık kağıdını göstermiş. Yetmez mi!
Koşacak. “O ağzı” kapatacak. Konuşturmayacak.
Sonra, saldırıyı, partisi bile kınamış güya! Hadi canım!
Başbakanları, yolsuzluk soruşturmasını “İstiklal Savaşı” diye
tanımlamadı mı? Yolsuzluktan söz edeni –TÜSİAD Başkanı gibi- “VATAN
HAİNİ” ilan etmiyor mu?
Bu sözcükler havada uçuşurken, CEPHEYE koşan milletvekiline ne denebilir ki!
Ayrıca, bana göre, Oktay Saral bu savaşın “piyadesi”nden başka bir şey
değil. Asıl sormamız gereken soru, onun değil “AKP’NİN NEREYE KOŞTUĞU”.
Bana göre, AKP ve lideri Erdoğan “hem kendilerini hem de Türkiye’yi yakacak bir bitiş çizgisine doğru koşuyor.”
Son günlerde yaptıkları, söyledikleri her şey bunu gösteriyor. Bunun panik ve çaresizliğini kanıtlıyor.
ERDOĞAN’IN SEÇİMİ
Dikkat etmişsinizdir.. Erdoğan’ın AB dönüşünde, AKP’liler de “hükümetin
sesi” gazete/televizyonlar da “acımadı ki.. acımadı ki..” diyen çocuklar
gibiydi. Ne de olsa, Erdoğan kameralar önünde, AB kurumları başkanları
ile samimi, sıcak bir görüntü sergiliyordu. Kurulan cümleler de çok
ölçülü, pek nazikti.
O kadar ki, “hükümetin sesi” gazete/televizyonlar bu görüntüden “AB bize ‘HSYK iç işinizdir’ dedi” mesajı bile çıkarmıştı.
Doğruya doğru! AB Başkanları (telaffuzun zorluğundan mı kimbilir)
HSYK’dan söz etmedi. Sadece yargı bağımsızlığından ve hayati öneminden
dem vurdu. “Kuvvetler ayrılığının zedelenmesi kabul edilemez” dedi. Bu
yönde yasa çıkartılırken, AB kriterlerine, ilkelerine dikkat edilmesi
gereğini vurguladı, falan..
Erdoğan şimdi çok zor bir seçimle karşı karşıya. AB projesine nokta
koyması, sonunu hızlandıracak. Öte yandan -AB’nin öngördüğü gibi-
bağımsız bir yargı da hakkındaki dosyaları açmaya başlayacak. Ve bu da
yine sonunu hızlandırmaktan başka bir anlam taşımayacak.
NE ANANAS NE MUZ!
Erdoğan’ın, TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz’ın eleştirilerine karşı söyledikleri, işte bu sıkışmışlığın göstergesi.
Ne demişti Yılmaz: “Şirketlere ceza baskısı yapan, hukukun üstünlüğüne
uymayan, ihale yasasını sürekli değiştiren bir ülkeye yabancı sermaye
gelmez. Yürütmenin yargı üzerindeki etkisini artırmaya çalışmasından
rahatsızlık duyuyoruz.”
Peki, Başbakan ne yanıt verdi: “Kalkıp da TÜSİAD’ın Başkanı Muharrem
Yılmaz küresel sermaye gelmez ifadesi kullanamaz. Bu cümleyi
kullanıyorsa bu vatana ihanettir. Eyyy TÜSİAD ananas meselesinden neden
rahatsız değilsin. Paralel devletten rahatsızlığınız neden yok niye?
Çünkü bazılarının işi tıkır tıkır işliyor. Ananaslar gelip gidiyor. Bu
bildiğiniz ananas değil anlıyorsunuz. Ananas bunun kod adıdır kod..
Rafineriyi alırken rahatsız değilsin, cezalar kesilirken neden rahat
değilsin?”
Muharrem Yılmaz aynı akşam CNN Türk’e çıkıp konuştu. “Ne ananas, ne de
muz cumhuriyeti olmak istiyoruz” dedi. Ve elbette “vatan hainliği”
suçlamasına çok ağır bir tepki gösterdi.
KARANLIKTAN ÖNCE..
“AKP NEREYE KOŞUYOR” diye sorarken, bunları ve elbette fazlasını
kastediyorum. Kendisi ve oğlu hakkındaki dosyaların açılmaması için
binlerce polisin yerini değiştiren.. Savcıları, hakimleri oradan buraya,
sonra buradan şuraya atayan.. Komisyonda tekmeler, Genel Kurul
salonunda yumruklarla Meclis’ten faşizan bir yasa çıkartmaya çalışan..
Dışardaki komşuları geçtik, içerde kavgalı olmadığı kesim kalmayan.. En
son, Başkanı nezdinde TÜSİAD üyelerine, “haddini aşan” bir ifadeyle
“vatan haini” diyen bir başbakan var bu ülkede.
Peki;
“Paralel yapı” dediği oluşum yok mu! Elbette var. Ve yıllarca Silivri davalarıyla ülkenin üzerine karabasan gibi çöktü.
TÜSİAD, vaktiyle Erdoğan’ı ayakta alkışlayıp selama durmadı mı! Yani şimdi “hak ediyorsunuz” desek yanlış olur mu!
“Yetti artık” diye bildiri yazan 100 (kendi ifadeleriyle)
akademisyen-aydın, vaktiyle YETMEZ AMA EVET demiyor muydu! Hem de bugün
karşı çıktıkları HSYK yasası için bu sloganı atıp, karşı çıkanlara
saldırmıyor muydu!
Bunların hepsi doğru, hepsi gerçek. Ama bugün artık tek bir gerçek söz
konusu: Türkiye diktatörlüğün karanlığında kaybolmak üzere. Evet, AKP
böyle tehlikeli bir yere doğru koşuyor olabilir. Ya siz! Siz oturmaya
devam mı edeceksiniz!