Herkes sağlık sistemine kendi cephesinden yaklaşıyor. TTB tamamen doktor haklarıyla, AKP cahile bile derdini anlatacak basit siyaset naralarıyla, hastane sahipleri banka cüzdanlarıyla(pardon kredi borçlarıyla) vs vs. Şimdi bu sağlık sistemin aslı astarı nedir, bir de bizden okuyun.
AKP iktidara gelmeden önce kamu hastaneleri vardı; köhne, çürümüş ve bakımsız, MHP’ye bağlı idi. Özel hastaneler ise oldukça az ve bir avuç seçkinlerindi. Bu esnada, yani MHP’li hastane müdürlerinin zamanında bir hastaneden iş almak için beli silahlı hastane müdürünün ihale masasında ortayı bulmasından başka çare yoktu. Her şey tıkanmıştı. Bir gün bir rüzgar esti. AKP, MEDULA denilen bir sistemi ithal etti. Adı Türkçe ama özü yabancı idi: MEDikal Ulak kelimelerinden oluşmaktaydı.
Aniden herkes her hastaneye, her istediği zaman gitmeye başladı. Adeta ortalık özgürlükten yıkılıyordu. Elinde kirmen eğiren kadın ile bir mühendis aynı doktora elini kolunu sallayarak gidebiliyordu. Tüm propağanda böyleydi. Ülkede hasta ve hastane patlaması yaşanıyordu. 2012 istatistiklerinde ortalama bir insan 8 defa doktora gitmişti. Ben hiç gitmediğime göre, 8 kişi farklı kişi benim yerime doktora gitmişti. İnsan neden sürekli hastaneye gider? Açalım bu soruyu…
Canı sıkılan, hasta olan, merak eden ve iş çıkarmak isteyen bir insan sabah İkitelli’de bir hastaneye gidiyor. Mevcut yasaya göre hasta vatandaş bir hastanede çok sayıda doktora muayene olabilir. O da öyle yapıyor; an az beş doktora gidiyor ve alıyor eline 5 farklı reçete… Şimdi bu saatte eve gidip de ne edecek, hem o doktor üstün körü muayene etmedi mi? Bir başka hastaneye daha gidiyor.. (Son zamanlarda randevu sistemi getirdiler ama bu durumu da acil servis altında deliyorlar) oradan da alabildiği kadara reçete alıyor.
Bu kadar reçeteleri ne edecekler? demeyin! İki müşterisi var; biri derin eczacılar, biri derin teröristler! İnanmayan baksın sınır illerindeki yazılan ilaç ve reçete istatistiklerine. Böylece hastaneler boş ve işsiz kalanlar için gelir kapısı olmuştu. AKP mutlu rüzgar zamanı bir anda tüm kamu hastanelerini özelleştirme hazırlığına soktu. Tüm demirbaşlar kişilere zimmetlendi. Tüm hastaneler yeni kurulan Kamu Hastane Birliği’ne devredildi. Hastanelerin başlarına maliye tarafı ağır basan(Tıbbi olarak anlamasa da olur.) kişileri yönetici ve sorumlu atadılar. Sonrası malum: Özel hastaneler bu kargaşada iyi para kazandılar.
Ancak geldiğimiz şu zamanda maalesef havuz boşaldı, paylaşım bitti. Cemaatin kavgasını daha erken bekliyordum. Zira, cemaat, hala aynı düzenin devam etmesini; yani hastanelerin içinin boşalmasına devam edilmesini istiyordu; AKP’de ise para kalmamıştı. Çok sayıda önlemler devreye alındı. Doktorlara muayene hasta sayıları ve süresi sınırlaması; MR, Tomografi işlemlerinin merkezi yapılması; laboratuarın merkezi yapılması… Biraz daha soluk aldılar ama delik o kadar büyük ki, bu koz da bitti. Devlet, kamu sağlık kesiminin özel sağlık kesimi tarafından söğüşlenmesini bir türlü durduramıyordu. Kamu sağlık bütçesi besmele ile soyuluyordu. Son bir hamle daha atıldı: Aile hekimlerinin, muayenesi olan doktorların ve özel sağlık kuruluşlarının hastaları sağlıknet ile kontrol edilecekti. Bakalım, aynı hasta devlete muayene olmasının arkasından, hemen özel de veya aile hekiminde soluğu alıyor mu, almıyor mu? Bir insan her sabah hastayım der mi? Ama özel sağlık kuruluşlarının bazıları her sabah o kişiye hastasın dedirtiyordu! Medula hasta kayıtında bu ıspatlıdır. Medula başlandığında olduğu gibi Sağlıknet’de de dirençle karşılaşıldı. AKP’nin tek derdi, kamu kesiminin parasının cemaatçi sağlık kuruluşlarına gitmesini önlemek idi. Fakat, en çok direnç soldu TDB , TTB vb oluşumlardan geldi.
Kısa olarak bir performans sitemine bakmak lazım: Başlarda çok iyi gitti. Devlette çalışan doktorlar adeta köşeyi döndü. Özel hastanelerdekilerden çok daha fazla para kazandılar. Devlet(imiz) bu durumda da biraz geç uyandı. Bir doktor, 3 dakikada bir hasta muayenesi yapıp, günde 100 den fazla muayene kayıtı yazıyordu hesabına. Ne müthiş puan. Bu küçüçük hataları dikkat çekince, bu defa da müdahaleye başladı doktorlarımız. Hastanın olsa da olur, olmasa da olur tüm derleri ameliyat ile çözüldü. Puan müthiş, parası da müthiş. E, hasta ameliyattan sonra karnımda hangi parçamı aldın diye bakamayacak ki! Bu da devletin dikkatini çekti. Bu defa hastanelerimiz ve doktorlarımız acil servisten giriş yapan hastalar ile para dertlerini çözdüler. Bu kıvrak zeka halen çalışmaya devam ediyor!
Gelinen noktada şunu net belirtebilirim. Cemaatin eline tam geçmek üzereyken, durdurulan sağlık sisteminde, AKP’li iş adamları ve yurt dışı fonlar teker teker cemaat hastanelerini almaya başladılar. İlaç firmalarının yerli dağıtıcılarının cemaate gitmesini önlediler. Temizlik ihaleleri tamamen cemaatten alındı ve AKP’ci işadamlarına verildi. HBYS, veri giriş hizmetleri tamamen merkezi ve cemaate uzak olanlara verildi. Veee, Gezi patladı. Kısacası hükümet ve cemaat kavgasını dershanelere bağlayanlar, basit olarak düşünüyorlar. Biraz daha eskiye gidilmesi lazım. Milat ise, Hakan Fidan soruşturmasından sonradır. Tüm bu anlattıklarımda yön değişmeleri ağırlıklı o zamandan sonra başladı.
Bu yazdığıma itiraz edecek olanlara: Ülke, millet ve TIP sektörü için en mükemmelinin şu anki gibi bir Medula sisteminde ısrar edilmesi değil Kanıta Dayalı Tıp olduğunu tartışmaya hazırım.
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 5.01.2014 00:00:00 / Okunma = 2936