Akp iktidara gelirken, halka çok sayıda vaatlerde bulundu, aslında hepsini de zaman içinde tüketti, neredeyse vaatlerin hiçbirini gerçekleştiremedi.
Fakat vaatleri arasında olmayan ama herkesin şüphe duyduğu eylemleri ise ihtiyaçtan çok daha fazlasıyla gerçekleştirdi.
Ecevit dönemini şöyle hatırlamakta fayda var:
Birkaç yıl önce dirençli ve kararlı politika ile APO yakalanmış, Ecevit büyük oy ile başbakan olmuştu. Elbette ekonomik yetersizlikler koalisyon hükümetlerinde hep olur; çünkü farklı zihniyetlerin zoraki koalisyonunda paylaşım kavgası siyasi pasta ve rant(getirim) kaygısı olduğu için, devleti yönetmek ustalık ister. Bu nedenle özellikle o zamanki MHP kadroları 'Ecevit Hükümeti'ne tam zıt politika uyguluyordu. Sonra kriz çıktı. Tüm medya o krizde manşetlerden bu olaylardan bahsetti. Fakat iktidarı yöneten ve seviyeli olan hiç kimsenin aklına bu medya kuruluşlarına el koymak, mala çökmek ve sahipleri vergi borçlarıyla tehdit etmek gelmedi. Hatta iktidara çok aşağılık saldırıda bulunan ‘Uzan’ kanalları ve medyasına bile, sırf ‘edinilmiş mala dokunmama’ kuralı gereği dokunulmadı.
AKP iktidara gelince ilk önce edinilmiş mala dokundu. Bu olay sonucu iş insanlarımızın zayıflaması ABD ve Avrupa kökenli şirketlerin çıkarına olduğu için dışarıdan itiraz sesi gelmedi, içeride ise itiraz sesi cılız kaldı.
Geldiğimiz şu aşamada basiretli ve dirençli uluslararası düzeyde firmamız kalmadı. Bağımsız medyamız yok denecek kadar azdır. Bağımlı medyamız ise tek merkezden emir aldığından, adı farklı olsa da içerik aynı olduğu için sanki tek medya gibidir. Gazete satışı da tartışmalı; zira devlet kurumları zoraki ve abonelikle bu medyaları satın alıyor; cebinden para verilip satın alınan medya sayısı birkaç adettir ancak.
Medya tekelleşince iktidarın edinilmiş mala çökme stratejisi olanca hızıyla devam etti. Ancak, bu arada ses vermeyen medya harici, ses veren hukuk vardı; AKP bu hukuk sistemini de tek ses halinde kendine bağlamak için çok uğraştı. Cemaat desteğiyle ve hileyle yapılan oylamalar ve seçim sonucu hukuk da tek merkezi emir altına girdi.
Halk daha da fakirleşti. Çünkü başarılı görülen iş insanları iktidar destekli ve devlet parasıyla kazanan, şaibeli inşaat ve benzeri sektörlerde boy gösterdiler. Sonuçta, dünya genelinde teknolojinin çok hızlı ilerlemesi sonucu daralan iş yapma sahası, iktidarın çoktan seçmeli iş insanı büyütme politikası sonucu daha da azaldı. Böyle olunca çok az insanın çok fazla paraya hükmetmesi, çok fazla insanın alt sınırda yaşaması düzeni kuruldu.
Bu fakirlik düzeninde halkın isyan etmemesi ve başkaldırmaması lazımdı! Bunun için de bir yandan güvenlik birimleriyle sokakları kontrol ve iktidar politikasını dikte ederek baskı altına alırken, diğer yandan resmi ve gayri resmi kanallardan halkın fakirliğini “kader, kısmet ve Yaratıcının takdiri” olarak dini motiflerle süslediler.
Gelinen nokta şu:
Ülkede uzum ömürlü şirket sayısı birkaç adette sınırlı kaldı. Çok zengin gözüken ancak tüm zenginliği, devletin ihale kaynaklarıyla kazanılan para olan inşaat şirketleri iktidar gittiğinde toptan yok olacağı için, bunlar ekonomik değer yaratamamaktadır. Bu çok zengin inşaat firmaları kazandıkları parayı yurt içinde tutmamaktadırlar. İktidar politikası yeni iş sahası açamamakta, ekonomiyi genişletememektedir. İktidarın ekonomik destekleri de manevi içerikli mesajlarla yapıldığı için, verilen desteği alan firma bu destek için verilen parayı ekonomik iyileşmede kullanmak yerine farklı yere transfer etmeyi tercih etti. Bu kısır döngülerin sonucunda yolsuzluk arttı, artan yolsuzluk sonucu devletin vergi kaybı zirve yaptı, vergi kaybını azaltmak için bu defa dolaylı vergi oranları arttı, artan dolaylı vergiler halkı fakirleştirdi ve bitkin düşürdü. Halk şu an itibariyle yoksul değil, yoksun seviyesine indi. Artık bu aşamadan sonra bu insanlar belini doğrultamaz. Yeni nesil bunların yerini alana kadar yabancı kaynaklı yayılmacı firmalar ülke pazarını ele geçirir.
Çöküş döngüsü şuydu: Yolsuzluk, yoksulluk, yoksunluk. Bunlar şu an itibariyle gerçekleşti.
Bu aşamada bizi ne bekler:
a) Güçlü ordu propagandası: Güçlü orduya silah temin eden seçkin birkaç iş insanı ön planda olur; bu iş insanları topluma rol model olarak lanse edilir.
b) Seçkin iş insanı propagandası: Sayısı çok az olan bu insanlar da devletin kaynaklarıyla beslenen ama topluma rol model olarak sunulan kişiler olur.
c) Güçlü güvenlik teşkilatı propagandası: Bu durum içeride baskıyı ve disiplini, dışarıda ise, ülke içinde her şeyin kontrol altında olduğu mesajını verir.
d) Güçlü magazin propagandası: Seçilmiş bazı ‘gösteride ve gösterilecek yerlerinde’ sınır tanımaz magazin figürü medya manşetlerinde boy gösterir; topluma özgür sanat imajı verilir; ancak muhafazakâr dışı kitle bu görüntülerle uyuşturulur.
e) Paraya para demeyen sporcular propagandası: Ülke olarak dışarıda başarı olmaz, verim düşük olur ama içeride toplumun oyalanması için ve rol model olması için bazı estetik ve magazin yatkını sporcular manken olarak kullanılır.
f) Süper medya propagandası: Medya sık sık olağan üstü bazı olayları ve dünya dışı yaşam, ufo, dış mihrak, uzaylılar gibi gerçek olması imkânsız olayları manşete taşıyarak toplumu oyalar.
g) Mucize ülke propagandası: Ülkenin her yerinden dünyanın bilmediği madenleri çıkarmaya başlarız, çıkarmayız ama sürekli çıkmaya çalıştığımızın manşetleri topluma gaz verir.