Daha önce taşeronluk sistemiyle ilgili bir yazı yazmıştım ve CHP’nin bu taşeronluk sistemini kaldırma vaadinin gerçeklerden uzak olduğunu belirtmiştim. O yazım pek beğenilmedi. Oysa CHP kitlesi sanıyordu ki, o taşeronluk sistemi devletler tarafından halkına zorla dayatılan bir çalışma rejimiydi; oysa dünya geneli bir sistem önce büyük ve çok uluslu firmalarda başlamıştı, sonra da devletlere sıçramıştı. Kurumlar, adı taşeron olan ama asıl işlevi “ işi başkasına yaptırmak” olan bu sistemde, kendileri asıl işlerine odaklanıp, detayları başkasına ve tabi uzmanına vermekteler. Bir şirketin muhasebesi, yemekhanesi, vergi işlemleri, üretimi, satışı, ar-ge’si, bilgi işlemi gibi çok birimleri o şirket için yüktü. Bir ayda 100 fatura gelen bir şirkette muhasebeci istihdam etmek yanlış ve maliyetlidir; bir muhasebe ofisine havale edilir. Bu durum diğer tüm birimler için aynı mantıktadır. Firmalar ek yükten kurtulup ana işlerine odaklanırlar. Neyse, zaman içinde herkes “Taşeronluk” denilen ama asıl işlevi “işi ehline vermek” olan bu çalışma kurallarını kabul edecektir; tutucu siyasiler hariç…
Gelelim yeni başlayan ve tüm dünyayı, özelikle salgın döneminde kasıp, kavuran uzaktan çalışmanın esaslarına…
Bu uzaktan çalışma sistemi önceleri ABD’de başladı, yaklaşık on senedir farklı yapıda devam etmektedir. Şimdi ise kurumsal yapılara sıçradı. Elbette, bu zaman esnasında sektör kendi araçlarını da üretti. Evde çalışma veya uzaktan çalışma sistemi, öyle “sallabaşı, al maaşı” sistemi değil. Evde çalışma, ofiste çalışmadan daha ağır şartları olan ve çok tehlikeli bir çalışma düzenidir.
Önce bu konuda yazılan yazılımların temel işlevlerini anlatayım:
Kurum kendi sunucusuna kontrol sistemini kuruyor. Personele de bu sistemin bir uzantısını yüklüyor. Sisteme personel şifresi ile girince, yazılım kayıt almaya başlıyor.
Uzaktan çalışma esnasında personel başka ekranlara geçince sistem sayacı durduruyor. Arada başka pencerelere geçiş yaparsa sistem sayacı durduruyor. Her işin bir çalışma hızı var. O hızdan daha yavaş olursa sistem sayacı durduruyor. Yemek saatine denk gelince sistem kapanıyor. Yemek saati bitince, geç açanın sayacı duruyor. Arada başka ve özel kişilerden telefon gelirse ve onunla ilgilenirse sayaç duruyor. Kendi özel epostasına bakarsa sayaç duruyor. İnternet gittiğinde, suçlunun Telekom firması olduğunu ispatlayamazsan sayaç duruyor. Birkaç defa üst üste kurumun istemediği sitelere girersen sayaç durmakla kalmıyor, hesabını kapatıyor ve tabi o anda işten atılmış oluyorsun. Kanunlara aykırı olarak başka sitelere geçiş yapıp, paylaşım yaptığında sayaç duruyor, işten atılıyorsun. Kurumun aleyhine paylaşım yaparsan, konuşursan (Bazı kurumlarda kendi telefonuna da yazılım yükleniyor, çağrı merkezi gibi olan yerlerde) sayaç duruyor, işten atılıyorsun.
Bütün bunlar görünen ve ispatlı sistemler. Bir de görünmeyen sistemler var. Bazı yazılımlarda kamera arka ofis olarak çalışıyor. Ses dinlemesi arka ofis olarak çalışıyor. Bilgisayarın tüm portları dinleniyor ve bilgisayara ne yüklendiyse onun kaydı tutuluyor.
Sayaç net olarak kaç saat çalıştığını hesaplıyor ve o kadar maaş alıyorsun. Başka? Yok. Bitti.
Buna ek olarak, yol parası alamıyorsun. Yemek parası kısmen alıyorsun. Sigorta ve iş kazası tazminatı alamıyorsun. Malulen emekli olamıyorsun. Ev kazalarını iş kazası olarak kabul etmiyor. Sadece, şimdilik kıdem tazminatı hariç alabileceğin hiçbir tazminat yok. Sendika yok. Toplantı, yürüyüş, protesto hakkın yok.
Çalıştığın süre boyunca, sen, ilgili birim amirini, ilgili müdürün, (Büyük Birader denilen) patron... Şirketteki tüm muhatapların bu kadardır.
İlginç olan bir şey daha var. Çalıştığın şirket para yönünden çok güçlü olabilir. Ancak, ofis varlığının ne olduğunu hiç göremeyeceksin. Çünkü şirket var mı, varsa şirkette kaç kişi var, ofis lüks mü, ofis malzemesi var mı? Bunları bilemeyeceksin.
Yeni düzen budur!
Bu düzen yaklaşık on yıl kadar dünyayı esir alacak. On yıl sonra mı? On yıl sonra insanın yaptığı işlerin büyük çoğunluğunu akıllı ofis ve ev robotları yapacaktır. O nedenle insana olan ihtiyaç olmayacak veya çok az olacaktır. Uzaktan çalışma düzenine de kısmen ihtiyaç olacaktır.
Elbette el ve kol gücüyle çalışan şirketler aynı yöntemle çalışmaya devam edecekler. Ancak bundan on yıl önce büyük süpermarketleri hep insan gücüyle çalışır örneğine dâhil edenler şunu unutmasınlar: Şu an büyük marketlerin satışlarının büyük çoğunluğu internetten olmaya başladı. Bir bilgisayar bin insanın işini yapıyor. Demek ki, zorunlu ve azınlıkta kalmış, hacim olarak da küçük olan sektör el ve kol gücüyle çalışacak. Gerisi yok olacaktır.
Bundan sonra işsizlik her geçen gün daha da artacak. Elbette kriz, salgın ve en büyük sorun olan uzaktan çalışma sitemi, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de insanları işsiz bırakacak.