Son yaşanan olaylar bize gösterdi ki, AKP İktidarının ekonomi politikasını sermaye değişimi olarak açıklamak yeterli olmuyor. Tarikat ve Cemaat koalisyonu olan bu iktidarın ülkenin hazine varlığı üzerindeki harcama yetkisi, hazinenin tüm parasının belirli kesimlere yönlendirilmesi, kurucu devletin küçük burjuvalarının kazandıklarına yeter demek ve alternatif yeni ve muhafazakâr burjuva ortaya çıkarmak içindi. Bu durum bir nevi sermayenin el değiştirmesi ve Modern Cumhuriyet zenginlerinin yerini kendi zengininin alması isteğidir. Bir nebze olsun anlaşılabilir. Zira Koç, Sabancı, Doğuş gibi devlet zenginleri de aynı yöntemle büyümüştü.
Artık bu 'sermaye el değiştirmesinin' içinde başka ve büyük bir tuzak olduğunu görmeye başladık.
Son bir yıldır dünyayı kavuran salgın ülkemizi de kavuruyor. Bizim bildiğimizin milyon katını AKP yöneticileri de biliyor: Bu salgın bir yılda geçmez, hatta hiç geçmez. Ülke yangın yerine döner ve halk işsiz, küçük ve orta sınıf esnaf batmış, ortalık açlıktan intihara sürüklenen insanlarla dolu olacak.
Olacaklar bariz bellidir. Gidişatı görmeyen kördür. Bu durumu gören bir iktidar, dış yatırımın gelmeyeceğini, turizm gelirinin dibe ineceğini, borçların zoraki ödeneceğini bilen bir iktidar, bu kâbus döneminde köprü, gaz, yol, benzin, elektrik gibi zorunlu harcamaya zam yapabilir mi? Bu akıl tutulmasıdır. Üstüne, Şehir Hastanesi, Yol, Köprü ve Tünel kiralama paralarının dolar bazında artmasına göz yumabilir mi? Bu durum akıl tutulmasından da beterdir. Üstüne, bilinen beş firmanın, en büyük ihaleleri uluslararası garantörlükle kazanmasına devam edilebilir mi?
Varlık fonu kime, nasıl ve neden 1.000.000.000 EURO borçlanır ve bu borç neyle ödenir? Ülkenin en güzide kurumları toplamda en fazla 20 kişi veya şirkete devredilebilir mi? İşsiz ve bitkin düşmüş bir halkın üzerine zamlarla gidilir mi? Bu zam yapılan yerlerin tamamı aynı kişi ve kurumlara ait olabilir mi? Tüm ülkenin ekonomisi toplamda en fazla 20 şirketin kontrolüne geçebilir mi?
Özetle: Devlet parasının kendi yandaş şirket sahiplerine aktarılması, iktidarın kendi zenginini ortaya çıkarma çabası olarak anlaşılabilir bir durumdur. Bunu az veya çok her iktidar yapıyor. Yanlış ama yapılıyor. Bu para yetmiyor, halkın da parası aynı kesime zoraki pompalanıyor ve halk dibe batarken, belirlenmiş bu firmalar hem devletin hem de halkın parasını sömürüyor.
Paralar nerede? Bu kadar çok kazanılan paralar nerede tutuluyor? Eğer bu paralar ülke içinde tutuluyorsa, sermeye el değiştirmiş demektir. Bu paralar gayri resmi yoldan yurt dışına çıkarılıyorsa, bu durum basit bir soygun kelimesiyle açıklanamaz. Organize olarak ülkenin içinin boşaltması durumu vardır. Kuşlu büyük ve maalesef ki, ihale çetesinin parasının ülke içinde olmadığına dair büyük yargı var.
Bir süre sonra harap ve bitap düşmüş, parasızlıktan ve işsizlikten dolayı neredeyse Afganistan veya Pakistan veya Malezya gibi olacağız. Bu durumdan yararlanmak isteyen aşağılık ülkeler bize çökmek isterse de, o zaman da Suriye gibi olacağız.
Umarım yanılırım.