Karargâh İtalya nın Roma şehrinde bulunuyor.
Operasyona Yunanistan, Fransa, Lüksemburg, Polonya ve Almanya çeşitli deniz ve hava unsurlarıyla katılıyor.
Operasyonun açıklanan amaçları kapsamında, Libya açıklarında gemilerin denetlenmesi, yasa dışı petrol ticareti hakkında veri toplanması ve Libya Sahil Güvenlik güçlerine eğitim verilmesi ile insan kaçakçılığı gibi suçları işleyen örgütlerle mücadeleye katkı sağlanması hedefleniyor.
Bunlar, kısa adı “Akdeniz İrini Operasyon”unun kuruluş ve faaliyet amaçları olarak sıralanırken, korsanlık bu kurumun, amaç ve faaliyetleri içinde yer almıyor.
Dolayısıyla Yunan bir komutanın sevk ve idaresi ile gerçekleştirilen İrini Harekatı nda, görevli bir Alman fırtakeyninin, 23 Kasım 2020 Pazartesi günü Türkiye den Libya ya gıda ve boya gibi muhtelif maddeler taşıyan Türk bandıralı “Roseline A.” ismi ile kayıtlı kargo gemisini, Doğu Akdeniz deBayrak devletinden ve gemi sahibi şirketten izin almadan durdurması/arama yapması “Uluslararası Deniz Hukukuna” ve “Uluslararası Hukuka” aykırıdır.
Şöyleki;
1- Bayrak devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilgili biriminden onay ve yanıt alınmadan gemiye izinsiz ayak basılmıştır.
2- Gemi sahibinin onayı alınmadan gemiye izinsiz olarak ayak basılmıştır.
3- Uluslararası Hukuka aykırı olarak Türkiye den Libya ya gıda ve boya gibi muhtelif maddeler taşıyan Türk bandıralı gemiyi Doğu Akdeniz de durdurarak saatlerce arama yapılmıştır.
4- Türk bandıralı geminin personelinin çektiği görüntülerde ve geminin güvenlik kamera kayıtlarında Alman askerlerinin, personele yönelik sert müdahalesi tespit edilmiştir.
5- Geminin Libya ya yönelik silah ambargosunu ihlal ettiğinden şüphelenildiğinin ve arama görevinin Roma daki İrini Operasyon Merkezi nden verildiği resmen açıklanmıştır.
Bu koşullar altında Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin yapması gereken;
1- Operasyon Komutanı Tuğamiral FabioAgostini,
2- Operasyon Komutan Yardımcısı Tuğamiral Jean-MichelMartinet,
3- Kuvvet Komutanı TheodorosMikropouloshakkında Uluslararası “Avrupa tutuklama emri” çıkartılmasıdır.
Bu şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin Uluslararası Hukuk çerçevesinde haklarını arayacağı ve hukuka aykırı yapılan işlerde konunun her zaman mahkemeye götürüleceğinin mesajını verilmelidir.
Ki; Türkiye’nin AET ile 12 Eylül 1963 tarihinde imzaladığı Ankara Anlaşması ve 1970 yılında imzalanmış olan Türkiye ve AET Anlaşma nın Ek Protokolü, Ek Protokol ve Ortaklık Konseyi Kararları ile birlikte AET hukukunun bir parçası olduğunu kabul etmesinden sonra Avrupa Adalet Divanı, AET üye devletlerine saygı ve AET yasaları gereğince Türk vatandaşlarına ve işletmelere özgü haklar vermeye karar vermiştir.
Avrupa tutuklama emri, Avrupa Birliği’ne (AB) üye 28 ülke arasında herhangi bir şüphelinin tutuklanması, mahkemeye çıkarılması ya da gözaltına alınmasına izin veren hukuki bir düzenlemedir. Türkiye Cumhuriyeti aday ülke olarak Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin çıkardığı tutuklama emirlerini, tüm AB sınırları içerisinde uygulatabilir. Tutuklama emri, gözaltına alınma ve gerekli görülmesi halinde talepte bulunan ülkeye suçluların iadesini öngörmektedir.
Ankara Anlaşması ve Ek Protokolüne göre, Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Tutuklama Emri çıkartma yetkisine sahiptir. Sahip olmadığı iddia edilse bile, yeni bir tartışma, hukuk ve haklılık kavramı yaratacaktır.
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 28.11.2020 00:00:00 / Okunma = 31010