Hasta olacak mıyız, ölecek miyiz, bu beladan kurtulacak mıyız? İnsanlar sadece korku ve ölüm çizgisine odaklandı. Bu virüs çok abartılmaması gereken ama elbet ciddiye alınması gereken bir hastalık sebebidir. Diğer bulaşıcılar da aşı veya ilaç bulunmadan önce bu virüs kadar tehlikeliydi. İnsanlık bu virüsün de çaresini bulacak, bundan sonra çıkacak virüslerin de… Bilim rehber olunca, çare er ya da geç bulunuyor.
Dünya ülkelerinin durumuna odaklanmak yerine kendi ülkemizin durumuna odaklanmalıyız. Önceliğimiz evde kalmak, yiyecek temini ve hasta olmamak… Sonrası yok. Ülkede henüz sokağa çıkma yasağı uygulanmadı; uygulanırsa evde zorla kalana para vermek, batacak şirketlere destek vermek gerekir; bunu yapacak güçte bir devletimiz yok. Çünkü birkaç yıldır gizli bir krizin içindeyken bu virüse yakalandık. Artık halkın yardımıyla halka yardım etmek, dini sömürüyle, vicdan sömürüsüyle, gerekirse ağlayarak para toplamak ve devletin güçlü olduğunu göstermek faslına geçtik. Bu da yetmeyecek? Çünkü bu virüs krizi henüz kısa zamanda geçeğe benzemiyor. Haliyle, tüm dünyayı etkisi altına alan bu krizin ekonomik boyutu çok fena olacaktır.
Virüsten sonrası ise bilinmiyor? Devletler para basar, borç öder, zam yapar, vergi artırır gibi seçenekler masada duruyor. Fakat ekonomik eğitimler devletlerin kontrolünden çıktı, bunu bilen yok.
En büyüklerden, en küçüklere kadar her şirket bu virüsün benzerlerinin yeniden çıkacağı korkusuyla bundan sonra her daim risk temelinde faaliyet yürütecek. Yatırım yapmak minimuma inecek, hep nakitte kalınacak.
En çok dikkat çekecek durum, çalışma şekillerinin ve çalışma yapısının değişmiş olmasıdır. Uzun zamandır çalışma hayatımıza zorla girmeye çalışan ‘Uzaktan Çalışma’ mantığı artık resmen ve bazı ülkelerde kanunen girmiş durumdadır. Bundan sonra şirketlerin büyük çoğunluğu evinden çalış, yol, yemek ve zaman masrafından sen de kurtul, biz de kurtulalım, diyerek personelini uzak ofis mantığında çalıştıracaktır. Taşerona düşman zihniyet bundan sonra evde çalışmaya da düşman olacak, orası ayrı ama ekonomi şekil değiştiriyor, değişime uymadan başka çaremiz de yok.
Sonrası? Şirketlerin personel hacim ve çalışma ofisi/alanı olarak küçülmesi, kiralık veya satılık iş yerlerinin de azalmasına sebep olacak. Zaten çok sayıda ev/daire fazlası olan ülkede şimdi de iş yeri fazlası ortaya çıkacak. Betona gömülen paralar geri gelmeyecek.
Bireysel sigorta ön plana çıkacaktır. Bazı küresel firmalar veya güçlü firmalar ‘her şey dâhil’ ücret sistemine geçecektir. Yani, personeline ‘Sana x lira ödüyorum, bu tutarda senin sigortan, yemeğinin bedeli, yol ücretin, kıdem tazminatın var, kabul ediyor musun?’ diyerek belge imzalatacaktır.
Devletin önemli birimleri de işi taşerona yıkınca evden çalışmaya başlayacaktır. Buna zorla da olsa uymak zorundadır. Rüzgârın önüne durulması mümkün değildir.
Eğitim ve özelikle çevrimiçi dershaneler hızla çoğalacak. Şu an uzak eğitime alışmış olan MEB, bundan sonra çok eğitimi ve yardımcı eğitimi uzaktan planlayacaktır.
Ülkemizi ise hiç de iyi günler beklemiyor. Çünkü beton üretim zihniyetinden başka meziyeti olmayan zihniyetin teknolojinin bu kısmına hazırlıklı olması mümkün değildir. Zira tüm sistemin mobil olması, uzaktan ve internet temelli olması bundan sonra, ‘canım sıkıldı, kesiyorum interneti’ diyecek otokratik iktidarlar için de büyük sorun olacaktır.
Tek adam, bundan sonra yalnız adam olarak biraz daha çırpınacaktır. Ama halk ondan daha çok çırpınacaktır.
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 4.04.2020 00:00:00 / Okunma = 15452