AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana aslında ekonomi çok da iyi ve planlı bir durum göstermedi. Bazen şov amaçlı rakam şişirmeleri olsa da, göreceli büyüme var dense de, işin aslı farklıydı. Dünyanın 16. büyük ekonomisi sırasından 19. sırasına geriledik.
Ülke ekonomisini en çok büyüten teknoloji ürünleriydi. İç piyasaya satılan cep telefonu, TV veya diğer elektronik ürünlerin içinde kendi üretimimiz yoktu. Ancak, bu ürünlerin iç piyasada ticari eylemleri artırarak ekonomiyi büyüttüğü kesindi... Bazı lüks arabaların iç piyasada zoraki satılması da ekonomiyi büyüttü.
Buna karşın, ülkede yeni fabrika yerli vatandaşlar tarafından neredeyse hiç kurulmadı. Yabancıların kurmuş olduğu fabrikalar da sınırlı sayıda idi ve bu fabrikalarda da ana yüklenim parçaları içeride üretilmedi, fabrikalar montaj yaptı.
Kamunun elindeki fabrikalar yandaş adı altında asıl sahibinin kim olduğu bilinmez fonlara satıldı, yenisi de kurulmadı. Buna ek olarak çok fazla vergi tahsilâtı yapıldı ve dışarıdan borç alındı. Borç ödeme vadeleri üst üste geldi, vergi tahsilâtı da azaldı.
Şimdi tıkandık.
Birkaç yabancı finans siteleri, Türkiye’nin bu yığılan borç nedeniyle sadece kendini değil, çok ülkeyi krize sürükleyeceğini yazmaya başladı. Bu yazılanlar doğru mu, bilinmez ama bunların yazılması bile moral bozuyor.
Ülkemizde yerli üretim yok denecek kadar az. Ticaret devam ediyor ancak ticaretin de tıkanması an meselesi. Çünkü ürünleri bize sağlayan ülkeler, bize daha önce verdikleri borcun ödenmesini istiyorlar. Borcu borç alarak kapatmak da mümkün değil! Çünkü, ülkemize borç veren yabancılar da buharlaştı. İşin en tuhaf tarafı, AB ülkelerinde ve özelde Almanya’da bütçe fazlası var, AB devletleri bu para sahiplerine eksi faiz teklif ediyor ama bu fonlar, çok aşırı faiz teklif eden ülkemize para vermiyor, neden?
Tarım yabancıların elinde... Ulaşım da, THY ve birkaç kurumu saymazsak, yabancıların kontrolüne geçmek üzeredir. Hatta, silah sanayi de yabancıların kontrolünde.
Devlet petrol fiyatı, gaz ve elektrik fiyatı üzerinden çok abartılı olarak dolaydı vergi tahsil ediyor. Bu da bütçenin açığını kapatmaya yetmiyor. Yeni tasarruf önlemleri anlık bekleniyor.
Sokak, pazar fiyatları inanılmaz derecede yüksek! İnsanların geliri azalırken, gideri dayanılmaz ölçüde arttı.
Bu kadar olumsuzluklar var, bunu artık iktidarın bakanları, vekilleri bile arada söylüyor. Medya köşe başını tutmuş hemen herkes bağırıyor: Akp eriyor. Siyasetin muhalif kesimi bağırıyor: Akp eriyor. İktidar mensubu içinden bazılarının da buna benzer demeçleri var. Yanlı anket firmaları da itiraf gibi anket açıklıyor ve bu anketler Akp ve Mhp’nin iktidarı kaybettiği yönünde.
Peki, bu kayıplar nereye gidiyor? CHP hala %22 oranını geçemiyor. Ülkenin en büyük ikinci patisi oy vermeyenlerden oluşuyor. Bu kadar kararsız ve Akp’ye kesinlikle oy vermeyecek olan kesim neden Chp’ye oy vereyim, demez? Çünkü;
halkın ağzına düşünce, itibarını kaybedersin. Kılıçtaroğlu ve yardımcılarının uygulamaları CHP’yi halkın ağzında bir defa düşürdü; ne yaparsa yapsın, hatta Akp kapansın Chp mevcut durumda yine oyunu artıramaz. Toplumu okumaktan aciz olan Chp yönetimi bunu bilmez mi? Biliyor. Ama işgal ettikleri ve kaçıncı defa seçim kaybedeceklerini bildikleri o makamları başkasına teslim etmeyi düşünmüyorlar.
Kendine demokrat olmayan Chp, ülkeye demokrat olamaz. Üstüne Chp’nin Akp’den farkı yok algısı halka yerleşir. Bunu ben demiyorum, halk diyor. Ve, maalesef ki bu algıyı yok etmek, Kılıçtaroğlu ekibi oradan gitmeden, pasife alınmadan mümkün değildir. İşte bu nedenledir ki, Davutoğlu ve Babacan tayfası Akp’den kopan bu büyük buz dağının Chp’ye gitmeyeceğini bildikleri için, kendilerine kesin geleceğini düşünüyor. Buna İyi Parti de dâhildir; Akp’den kopanlar İyi Partiye gelir beklentisi içindeler. Chp yönetimi bunu da biliyor! Fakat ne yazık ki koltuk insanı duygusuz ve mantıksız yapıyor.
Umarım herkes kongre öncesi bu durumu iyice analiz eder.
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 1.03.2020 00:00:00 / Okunma = 7102