Gerçekten de Türkiye için akıl sınırlarını zorlayan kötü olayları yaşıyoruz. Bizim için kötü başlayan 2020, biz hariç dünyanın gerisi için hiç de kötü değil.
Örneğin, ABD için muhteşem bir yıl oldu; Trump denilen “şey” senatoda aklandı… ABD ekonomisi işsizlikte sıfıra yaklaştı.
Almanya için muhteşem bir yıl başladı. Ekonomi inanılmaz derecede cari fazlası verdi, parayı nereye yatıracaklarını şaşırıyorlar. Keza, Fransa, İngiltere bile çok mutlu ve huzurlu başladı.
Çin bir virüs ile tarihinin en kötü darbesini aldı. Bunun dışında Çin’de her şey çok mükemmeldi.
Çin kötü ama komşusu ve ezeli rakibi Japonya çok mutlu ve huzurlu başladı. Hatta Singapur bile huzurluydu... Kore, Hindistan yeni yıla hepten iyi başladı.
Yan komşumuz Irak’ta isyanlar azaldı. Ölümler duruldu. Suriye’de Esad ha bire kontrolü ele geçiriyor, anlayacağınız Esad’ın işleri çok iyi. Eşi de kanseri yendi. Daha ne olsun!
Mısır bile çok mutu ve huzurlu başladı. Rusya dersen tamamen zirvede; hem ekonomik olarak hem de güç ve itibar olarak zirvede.
İran ABD ile beklenen bir şansızlık yaşadı ancak bu durum İran için zaten her anda ve her zamanda beklenen bir şeydi; azılı ve ebedi düşmanı olan ABD ne kadar seviyesiz ise İran da o kadar seviyesizdi. Birbirinden hiç farkları yoktu ve tepede atlar tepişti, aşağıda halk zaten aynıydı.
Peki, biz neden böyleyiz? Depremde çok vatandaşımız öldü, çok vatandaşımız evsiz kaldı. Deprem paraları “şey” oldu. Toki dersen ne olduğunu kimse bilmiyor. Kızılay aklama gibi, kaçakçılık gibi, karalama gibi bir olaya uzun zamandır aracılık yapıyormuş, bu durum doğalmış, bunu da hükümet akladı, kayıp paralar kara delik olmaktan çıkıverdi. Kızılay başkanı ve oğlu ve... Orası da utançtan yazılamıyor.
Askerin durumunu ise şöyle özetlemek lazım: Suriye, Irak ve ülke içinde beklemediğimiz, kabul etmediğimiz şehitlerimiz oldu; bunu TSK sineye çekti, çekiyor da. Ne denir bilemedim ama TSK sanki Peygamber ocağı değil de Damat ocağı gibi bir imaja büründü. Allah kurtarsın!
Çiğ depremden daha fazla insanımızın canını aldı; hatta aklımızın kabul etmediği yer şurası: Çiğ altında kalan vatandaşlarımızı kurtarmak için çook fazla insanımız gitti ve onlar da çiğ altında kaldı. Bu nasıl bir imtihan tanrım! Bizi neyle sınıyorsun! (Boşuna sınama, isyan etmeyeceğiz, kurbağa gibi sıcak suda mayıştık!)
Anladık, uçak kazası olur, olmasa iyi olur ama arada oluyor, fakat kabul etmediğimiz yer şurası: Sabiha Gökçen‘de pistin sorunlu, yaşlı ve yorgun olduğunu ilgili bakan söyledi, sonra da o sorunlu piste uçak indi ve kaza oldu. Bu durum insan aklıyla nasıl açıklanır? İstanbul Havalimanı ise konuşulması yasak bölgede…
Bütün bunların bana göre bir açıklaması vardır. Dünyanın merkezinde yer alan ülkemiz, tüm felaketlerin de merkezinde yer aldı. Aslında, bu dur durum eskiden de vardı ama azar azar oluyordu; böyle topyekün öldürmek için üzerimize gelmiyordu. Şimdi topluca yok olacağız korkusu başladı.
Çünkü:
AKP iktidara geldiğinde henüz ana kuzusu olan, ilkokulda olan çocuklarımız, dindar ve kindar eğitimle, modern dünyadan uzak ve kaderci, biatçi düzende yetişti. Genç oldular. Bu gençler şimdiler de daha da büyüdü ve yine AKP’nin liyakatten uzak politikası sonucu devlet kurumlarına sorumlu atandılar. Bilgisel altyapı yok, eğitimsel altyapı zayıf, araştırma zihniyeti ve araştırma kültürü yok, kaderci ve her türlü olaylara karşı mücadele azminden yoksun bir nesilden bahsediyorum. Haliyle bu nesil şu an da devletin tüm kurumlarında önemli makamlarda çalışıyor. Bilenler, bilmesi gerekenler ise ya işe girememiş ya da çalıştığı kurumda baskı altında, fikirlerine itibar bile edilmiyor.
Bu durumda bizi oldukça uzun sürecek bir olaylar zinciri bekleyecek. Bu kafayla çok kaza, çok olay ve çok felaket bizi bulacak ve hepsinde de işin ucunu kadere bağlayan, iktidar ve makam koltuğunu kaybetmemek, para havuzunu kaybetmemek ve hatta kaybedilen her koltuk için yargılanma korkusunu da sürekli gündemde tutarak yönetileceğiz. Sonrası şimdiden belli. En çok duyduğumuz kelimeleri kader, fıtrat ve alınyazısı olmaya devam edecek. Elbette ölümler de devam edecek.
Umarım ben yanılırım, umarım hatalı bir öngörüde bulunuyorum. Fakat, tahminlerim bana “sen haklısın“ diyor. Umarım haksız çıkarım.
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 6.02.2020 00:00:00 / Okunma = 3770