14-28 Mayıs seçimlerinden 1,5 yıl önce; seçim resmen olmasa da fiilen başlayan seçim kampanyasında, CHP yöneticilerine bir uyarı ve öneriler yazısı yazdım, gönderdim. Bu yazıyı açık medya ortamları ile paylaşmadım, sınırlı sayıda partili arkadaşımla paylaştım. Gönderdiğim mesaj ve ekindeki ana metin aşağıdadır.
ÖN mesaj
Saygıdeğer partimizin değerli yöneticileri,
Sayın genel başkanım,
Sayın Parti Meclisi üyelerim,
Sayın milletvekillerim,
Sayın il başkanım (İstanbul il),
Sayın İlçe başkanım (Beşiktaş ilçe)
Önümüzdeki genel yönetim seçimlerinin zamanında mı yapılacağı, yoksa bir baskın seçim mi olacağı belirsizliğini sürdürüyor. Siyaset tetikte, her an seçim olacakmış gibi ilan edilmemiş bir seçim kampanyası sürüyor. Bu süreçteki partimizin Stratejisi ve ittifaklar siyaseti üzerine görüş ve önerilerimi ekte gönderdiğim CHP ‘NİN SEÇİM STRATEJİSİ ve İTTİFAKLAR POLİTİKASI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER başlıklı çalışmada sunuyorum.
Bilgi ve değerlendirmelerinize sunarım. Saygılarımla.
AHMET AKKÜÇÜK / CHP İstanbul - Beşiktaş ilçe örgütü üyesi
ANA metin
CHP ‘NİN SEÇİM STRATEJİSİ ve İTTİFAKLAR POLİTİKASI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Değerli partimizin saygıdeğer yöneticileri ,
Bir CHP üyesi olarak, partimiz politikaları üzerine düşünce ve önerilerimi www.jurnalist.com.tr internet portalında zaman zaman yazıyorum, ayrıca sizlerle de paylaşıyorum. Bu yazımda, özellikle her geçen gün daha güncel hale gelen, seçim stratejimiz ve bu süreçteki ittifaklar siyasetimiz üzerine görüş ve önerilerimi bilgi ve değerlendirmelerinize sunacağım.
Bu yazımda kolaylık için bazı kısaltmalar kullanacağım. Bu kısaltmaların açılımları şöyle: CBHS: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi / GPS : Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem / TBMM: Türkiye Büyük Millet Meclisi / AYM : Anayasa Mahkemesi / 2.YYÇB: ikinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi / CBH: Cumhurbaşkanlığı Hükümeti / CB : Cumhurbaşkanı / AY: Anayasa / Mİ: Millet İttifakı / Cİ: Cumhur İttifakı / GPSH : Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Hükümeti .
I – GENEL SEÇİM STRATEJİMİZ VİZYONER BİR İCRA PROGRAMINA DAYANMALIDIR:
Gördüğüm ve anlayabildiğim kadarıyla bütün seçim stratejimiz bir anayasa değişikliği ile CHS’den GPS’ne geçiş mücadelesine odaklanmış durumda. Bu hedef 2.YYÇB’nde tanımlanmış ve bu hedef için çalışıyoruz. Bu bir rejim değişimi sürecidir ve bu değişim Anayasa değişikliği sürecini gerektiriyor, dolayısıyla bu beyanname parlamentonun yani yasama organının görevlerini tanımlayan bir beyanname.
Oysa önümüzdeki genel seçimde vatandaşın önüne 2 sandık konacak. Bir sandıkta yasama organı parlamentonun üyelerini seçeceğiz, ikinci sandıkta yürütme organının başı CB seçilecek. Dolayısıyla seçim stratejimizin 2 program üzerine kurgulanması gerektiğini düşünüyorum. 2.YYÇB programı ve CBH yürütme (icra ) organının programı. Vatandaş çoğunluğu (avam) ağırlıklı olarak beklentilerini hükümet programında arayacaktır. 2.YYÇB ağırlıklı olarak politika ve entelektüeller dünyası seçkinleri azınlığının (Havas’ın) beklentilerine hitap etmektedir.
Rejim değişikliği yani CBHS’den GPS’ne geçiş süreci, gelecek seçim sonucu oluşacak parlamento aritmetiğine göre uzun veya kısa zaman aralığında mümkün olacak, belki de 1 seçin döneminde mümkün olamayacak, arada yeni seçim(ler) ve referandumla mümkün olacaktır. Bu süreçlerde yapılacak seçim(ler)de ve nihai olarak başvurulacak referandumda, VATANDAŞ BİZE VERDİĞİ İCRA (YÜRÜTME ) GÖEVİNDEKİ PERFORMANSIMIZA göre destek verecek veya desteğini çekecektir. Gelecek seçimde hem CB’nın hem de yeterli TBMM çoğunluğunun kazanılması halinde AY değişikliğini gündeme almak anlamlı olacaktır. Muhalefetin CB’nı kazandığını varsayarsak, parlamento aritmetiğinin muhtemel bileşimi ve sonuçları şöyle olacaktır:
1- Muhalefet TBMM’de azınlıkta kaldı. / 2.YYÇB’ni buzdolabına koyup, yürütme görevindeki başarınızla halkın desteğini arttırmayı hedeflemek, yürütme görevine sıkı sarılmak gerekir.
2- Muhalefet 300 +1 salt çoğunluk sağladı. / AY değişikliği mümkün değil. Gene 1. maddedeki yürütme görevine sıkı sarılma gerekir.
3- Muhalefet 3/5 çoğunluk (360+1 ) sağladı. / TBMM, AY değişikliğini referanduma sunabilir.
4- Muhalefet 2/3 çoğunluk ( 400+1) sağladı / TBMM, AY değişimini doğrudan yapabilir. (NOT: Bu durumda CB değişime karşı ise referanduma götürebilir.)
Gelecek seçim sonuçları 1 veya 2 seçenekleri ile sonuçlanırsa 2.YYÇB ister istemez geleceğe ertelenecek, buzdolabına kaldırılacaktır. 3 ve 4 seçeneklerinin oluşması ihtimali çok zayıftır. Muhalefet ( Mİ) CB seçiminde 50 +1 çoğunluğu yakalasa bile, parçalı olarak gireceği Parlamento seçiminde 3/5(%(60+1)) veya 2/3 (400+1) oranlarını yakalama olasılığı son derece düşüktür. Böyle düşük olasılıklı bir seçeneğe dayanan bir programla seçime katılarak halktan yeterli bir destek almayı mümkün görmüyorum.
Bu nedenlerle 2.YYÇB’ne paralel olarak, Mİ bileşenleri ile birlikte, vizyoner bir plana dayalı sosyal , ekonomik, stratejik, güvenlik, eğitim, sağlık vbg sorunları kucaklayan 5 yıllık bir hükümet programı acilen hazırlanmalı ve kamuoyuna deklare edilmelidir. Aynı zamanda bu programı uygulama inanç ve iradesine sahip bir CB adayının da belirlenmesi ve hazırlık yapılması önemle ele alınmalıdır. Velev ki muhalefet parlamentoda AY değişimini yapabilecek bir güç kazandı. Her değişimin bir zamana ihtiyacı var. Anayasaya ve TBMM’nin iç tüzüğüne göre zorunlu süreler var. GPS’ne geçiş yasalaşıncaya kadar, programı yeni CBH yürütür, GPS’ne geçiş yasalaşınca aynı programı GPSH yürütmeye devam eder. Böyle bir plan ve program, sandığa gidecek vatandaşa istikrar, gelecek umudu, devlette devamlılık güvencesi verir ve muhalefetin iktidar dersini çalışmış, yönetmeye hazır olduğunun göstergesi olur. Vizyoner bir plan ve programa dayanmayan günübirlik ekonomik – sosyal vaatlerin halk katında inandırıcılığının olmayacağını düşünüyorum.
Dünyamız kritik bir dönemeçten geçmektedir. İleri Teknoloji Devrimi veya Dördüncü Sanayi Devrimi adları kapsamında Dünya’nın önde giden ülkeleri harıl harıl Endüstri 4.0, Biyoteknoloji Devrimi, Yeşil Dönüşüm, Digital Dönüşüm Devrimleri derslerine çalışmaktadırlar. Hem kamu kaynaklarını, hem özel sektör kaynaklarını bu alana seferber etmektedirler. Bu treni kaçıran milletlerin akıbetleri geçmişte benzer trenleri kaçırmalarından daha feci olacak, paryalaşacaklardır. Ne eskimiş, tarih dışı kalmış yöntemlerle ürettiklerini satabilecekler, ne de bu eşiği atlayan milletlerin ürettiklerini satın alabileceklerdir. Yeni hükümet programı bu kritik dönemeçte İleri Teknoloji Devrimi Treni’ni yakalama odaklı bir program olmalıdır.
Tarih bugünkü iktidar sahiplerini ve muhalefet sahiplerini bu kritik dönemeçte ülkemizi nereye götürdüklerine göre veya nerede bıraktıklarına göre yargılayacaktır.
Böyle bir programı uygulamak için CBHS daha etkin bir yönetim sistemidir. Bu gerçek de göz önüne alınarak, bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Bir atasözümüz “her ŞERde bir HAYIR vardır.” Der.
II- İTTİFAKLAR SİYASETİMİZ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER VE ÖNERİLER
Partimizin önümüzdeki seçimlere yönelik ittifaklar siyaseti son derece kırılgan bir zemine dayanmaktadır. Kalıcılığı, sürdürülebilirliği ve dolayısıyla inandırıcılığı zayıftır. Buradaki kritik sorun HDP ile olan ilişkilerdir. Seçim stratejisinin lafzen olmasa da zımnen HDP desteğine endekslenmesidir. Bu tutumun mutlaka gözden geçirilmesi zorunludur.
Muhalefeti destekleyen marjinal entellektüellerin sık tekrarladıkları bir hipotez var, “ Mİ, HDP desteğini alamazsa iktidar olamaz…” söylemi. Bunu sık sık söyleyenler ve yazanlar bugüne kadar “Mİ, HDP desteğini alırsa iktidar olabilir mi ?“ sorusunu cevapsız bırakıyorlar. Çünkü iddiaları gerçekçi değil, HDP’ye biçtikleri misyon konusunda yanılgı içindeler.
HDP masum bir demokratik-siyasi parti değildir. Bölücü silahlı örgütle her düzeyde bağlantıları, dayanışmaları ayan beyan ortadadır. Bu gerçeği sadece AKP veya MHP’nin propaganda söylemlerinden öğrenmiyoruz. Milletin gözü önünde cereyan eden bizzat HDP yöneticilerinin söz, söylem ve davranışlarında görüyoruz. Gerçek demokrat, barışçı, toplumcu kürt aydınları da bu gerçeği görüyorlar ve söylüyorlar. Kürt kökenli sosyalist aydınlarımızdan Kemal Burkay darbe dönemleri baskıları nedeniyle Türkiye’yi terk etmiş ve yurt dışında yaşamaya mecbur kalmış bir yurttaşımızdır. AKP’nin başlatıp sonra çarşafladığı çözüm sürecinde Türkiye’ye geldi, Kürt Sorununun çözümüne katkı vermeye çalıştı. Kürt sorununun silahla çözülemeyeceğini söyleyerek PKK’ya silah bırakma çağrısı yapan konuşmalar yaptı. Bu konuşmaları nedeniyle HDP – PKK çevreleri tarafından, susturulmaya çalışıldı, mahalle baskısına maruz kalarak Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı. Kemal Burkay o dönem (2012) yaptığı bir konuşmada HDP – PKK ilişkisini ve genel olarak Kürt sorununa yaklaşımını şöyle ifade ediyor. (NOT: O zamanki HDP’nin selefi BDP için söylüyor.)
“ BDP özgürce siyaset yapamıyor. BDP, Kandil ve İmralı’dan gelen talimatlara göre hareket ediyor. Farklı sesler yükseldiğinde ise PKK tarafından susturuluyor. Silahların gölgesinde özgürce siyaset yapılamaz. Oysa talepler silahsız dile getirilmeli. Silahlar dışında siyaset yapılsa kürtler daha memnun olur. Çok acılar çekildi. Bu acılar sona ermeli.”…
“ Fırat’ın doğusunda sadece Kürtler öldürülmedi. Oradaki çete ile ters düşen generaller ve albaylar da öldürüldü.”
“Bugün savcıların olayların incelediğini görüyoruz. Bu çok önemli… JİTEM mutlaka ortaya çıkarılmalıdır. Kontrgerilla eylemleri, Özal Suikastı, Eşref Bitlis olayı, Bahtiyar Aydın, gazeteci ve aydınlara yapılan suikastlar devlet sırrı gibi saklanıyor. Bu nasıl sırdır ki cumhurbaşkanına suikast, Gaffar Okkan’a yapılan saldırı, açığa çıkartılmıyor. Büyük bir tuzak var. Bu tuzak Kürt sorununun çözümsüzlüğe itilmesidir. Bu tuzağı bozmak, Fırat’ın ötesindeki yapıya ulaşmak ile mümkündür. Nasıl ki Özal bu konuyu çözmek için uğraştığında 33 Er Olayı oldu, suikast girişimi yaşandıysa benzer suikastları yaşamaya hep devam ettik. Belli ki çözüm istemeyen iç ve dış yapılar var. PKK’nın ve devletin derinlerinde çatışmalardan faydalananlar var. Gerçekler ortaya çıkarılmalı ki yangın sönsün. “
Kaynak: Burkay, Kemal. İşte PKK’nın Yeni stratejisi! Kanal 5. Cihan haber Ajansı. (12.11.2012)
Yukarda da ifade ettiğim gibi HDP masum, demokratik bir siyasi parti değildir. Bir başka örnek Diyarbakır’da, HDP il binası önünde, “evlat nöbeti ! “ tutan anne ve babalara karşı HDP yöneticilerinin husumetle yaklaşması ibret vericidir. Bu ebeveynlerin hareketinin arka planında kim var kim yok konusunda birçok varsayım ve senaryo yazılabilir. MİT’in, polisin, jandarmanın, AKP’nin illegal paramiliter örgütlerinin tezgahı olabilir. Bütün bu ihtimaller mümkündür. Bir annenin- babanın evlat hasreti ve endişesi gibi masumane duygularla başlattığı bir hareket olma ihtimali de mümkündür. AKP’nin bunu istismar etmesi, bir propaganda malzemesi yapması da sık rastladığımız bir huyudur, sürpriz değil. Her ne sebeple olursa olsun masum, demokratik bir siyasi partinin bu durumda takınması gereken tavır ve söylemesi gereken söz, kanımca şu mealde olmalı idi. “Partimize hoş geldiniz. Çocuklarınız için duyduğunuz özlem, kaygı ve korkuyu anlıyoruz. Bu konuda bizim bir dahlimiz yoktur. Çocuklarınız gönüllü olarak PKK’ya katılıyorlar, bizi suçlamanız haksızlık olur. Biz sizin duygularınız anlıyoruz, sizi misafirimiz kabul ediyoruz, ihtiyacınız oldukça çay ocağımız ve kilerimiz sizlere açıktır, burası sızın de eviniz sayılır…” HDP yöneticilerinin bu ebeveynlere karşı hasmane tavırla yaklaşmaları, AKP propagandasına hizmet ettiği gibi kendi iddiaları olan barışçı, demokrat, Türkiye partisi olma iddialarının samimiyeti konusundaki kuşkuları daha da arttırmıştır.
Bu gerçekler karşısında CHP, HDP ile ilişkilerini eleştirel bir diyalog çerçevesinde kurgulamalıdır.
-HDP’den şiddete, silaha, teröre dayalı siyasete karşı demokratik tavır alması, net olarak istenmelidir.
- Kürt kökenli yurttaşlarımızın oyları HDP’nin özel mülkü gibi görülmemelidir.
- Kemal Burkay gibi şiddete, silaha, teröre karşı tavır alan gerçek demokrat , gerçek barışçı, toplumcu Kürt kökenli aydın ve siyasetçiler partiye kazanılmalı, onlarla birlikte kürt kökenli yurttaşlarımıza doğrudan hitap eden bir tarz-ı siyaset geliştirmeliyiz. HDP üzerinden dolaylı, yarı açık iletişim kanımca başarı getirmeyecektir.
III- SEÇİM STRATEJİMİZİN ANA HEDEFİ MİLET İTTİFAKI’NIN İKTİDARI İSE AYNI DERECEDE ÖNEMLİ İKİNCİ HEDEFİ DE CHP’Yİ TÜRKİYE’NİN BİRİNCİ PARTİSİ YAPMAK OLMALIDIR
Mevcut CBHS‘inde hükumet parlamentodan çıkmayacak, sandıktan çıkan CB tarafından kurulacak. Ancak, darbe dönemleri hariç 1 asrı aşkın süredir Türkiye seçilmiş partiler tarafından yönetilmektedir. Çoğunlukla parlamento çoğunluğuna sahip partiler tarafından yönetilmiştir. Yeter çoğunluğun sağlanamadığı azınlık partileri koalisyonlarının yönettiği dönemler, siyasi istikrarsızlık ve kriz dönemleri olarak yaşanmıştır. Milletin tarih hafızasında bu gerçekler kayıtlıdır. Yeni sistemde de parlamento çoğunluğunun adayı olan CB tarafından yönetilmektedir. Halk psikolojisi doğal olarak çoğunluk partisini iktidarda görmek ister. Bu nedenle halkın gözünde PSİKOLOJİK İKTİDAR OLMAK gerçek iktidar olmanın önemli koşullarından biridir. Önümüzdeki seçimlerde beklediğimiz iktidar değişimi olağan demokratik bir nöbet değişimi olmayacaktır. Ve iktidar olacak Mİ’nin yönetimi de kolay olmayacaktır.
- Devlet bürokrasisi 20 yıllık bir partizanlaşma sonucu yozlaşmış, AKP ve Cİ’nin kapıkulları haline gelmiştir. Bu bürokrasinin hizaya gelmesi ve getirilmesi güçlü bir kamuoyu ve parlamento desteğini gerektirir.
- Mİ’nın hedefi, CB’nı kazanmanın yanında güçlü bir parlamento çoğunluğunu da kazanmak olmalıdır.
- Aynı zamanda Mİ bileşeni siyasi partilerden en az birinin parlamentonun birinci partisi olması hedeflenmelidir. Bugünkü koşullarda, Mİ’nin öncü partisi CHP’dir. Dolayısıyla CHP’nin parlamentonun birinci partisi olması hedeflenmelidir. Bu da mevcut parlamento çoğunluğu Cİ partilerine, özellikle AKP’ye oy veren seçmenlerin anlamlı bir kesiminin desteğini kazanmakla mümkündür. AKP’yi birinci parti konumundan düşürmeden muhalefetin istikrarlı bir yönetim kurması imkansız olmasa da çok zordur, psikolojik iktidar olamaz. Devlet bürokrasisini hizaya gelmesi, getirebilmesi için de AKP birinci parti konumundan düşürülmelidir.
- Siyasi partilere oy veren yurttaşların hangi partiye niçin oy verdiklerini tespit eden birçok anket ve kamuoyu araştırmaları yapıldı. Bu araştırmaların sonuçları da kamuoyu ile paylaşıldı. Bu araştırmalar gösteriyor ki, AKP’ye dinsel inançları ile, ideoloji fanatizmi ile biat ederek oy verenlerin, “asla başka partiye oy vermem” diyenlerin sayısı toplam AKP oylarının ¼ ü mertebesindedir. Geri kalan yaklaşık ¾ lük seçmen kitlesinin tercihleri dünyevi bir rasyoneliteye, kendi içinde tutarlı gerekçelere dayanmaktadır. Bu seçmen kitlesi ikna edilebilir ve ikna etmek için konjonktür son derece elverişlidir. Matematiksel olarak da AKP’den alınacak 1 puanlık oy CHP’yi iktidara doğru 2 puan öne taşıyacaktır.
SONUÇ OLARAK : seçim kampanyamızın stratejisi ve ittifaklar siyaseti “iktidar cephesinden partimize anlamlı bir oy kaymasını çekerek seçim kazanabilir ve gerçek iktidar kurabiliriz “ hipotezine dayanmalıdır. Söz, söylem ve davranışlarımız bu temel üzerine kurgulanmalıdır.
Bilgi ve değerlendirmelerinize sunarım.
Saygılarımla . 12.12.2021
AHMET AKKÜÇÜK / CHP Beşiktaş ilçe üyesi
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 31.05.2023 16:12:48 / Okunma = 99441