8 Kasım 2016 , Dünya siyasetinde bir dönüm noktası olur mu? Bilindiği gibi son başkanlık seçimlerini Trump kazandı ve Ocak 2017 den itibaren yönetimi devralacak ve asıl pandomim ondan sonra... Bu bir tahmin değil, o günden beri gerek siyasi çevrelerde gerekse piyasalarda yapılan yorumlardan bir çıkarım ! Özellikle ABD ekonomisi ve parasal işlemlerle ilgili söyledikleri, mevcut durumu benimsemiş ve devamını arzulayan birçok kesim için belirsizlik yarattı, kimse nasıl bir süreç yaşanacağını bir türlü öngöremiyor ve tansiyon giderek artıyor! Hele Türk Lirasının başına gelenler piyasa oyuncularını, reel sektör temsilcilerini, ekonomi yorumcularını şaşkına çevirdi. Göstergeleri zaten hızla bozulmakta olan, faiz, kur, üretim ve satışlarda sıkıntı yaşayan ülkemizde, hala bıdı bıdı konuşarak iş yapmaya çalışanların içine düştüğü durum sadece bizim değil yurt dışından takip eden çevreleri de bunalıma sokuyor. Siyasi söylem ve uygulama saçmalıkları işimizi giderek zorlaştırıyor. Komşularımızı bırakın en uygun çıpa olan AB angajmanımız ve ilişkiler kırılma noktasında. İşin aslını bilenler biliyor ama nedense kimse çıkıp “ yahu galiba yanlış yapıyoruz, bi durun “ diyemiyor ! Tam bir akıl tutulması ve bu süreçten çıkış için bir öneri, plan ya da en azından tartışma zemini oluşturulamıyor! Epeydir hem içte hem dışta birçok iktisatçı ve siyasi yorumcuyu izliyorum ama gerek teknik gerekse temel analizlerden, hatırlayabildiğim ve burada kaydedilebilecek tek olumlu satır yok. Eminim bu yazıyı okurken aynı karmaşık ve karamsar hissiyatı sizler de yaşıyorsunuzdur. Maksat felaket tellallığı yaparak çevreye ümitsizlik yaymak değil çözüm olabilecek, karşılaşılması çok olası, zararları en aza indirecek önlemleri sıralayabilmek, benzer düşünceleri bir araya getirip sinerji yaratabilmek ve mümkünse bir eylem planı yapabilmek !
Şöyle başlamak gerekir kanısındayım : • Kavgadan kimse karlı çıkmaz önermesinden yola çıkarak önce yurt içinde bir barış ortamının yaratılması ve yönetimin bunu, hiçbir önkoşul öne sürmeden başlatması, • Kamu maliyesi ve para otoritesinin bağımsız hareket edebilmesinin sağlanması, • Kaynakların, bilinçsiz ve aşırı harcamalardan sakınılarak üretime ve tasarrufa yönlendirecek söylem ve eylemlerin arttırılması, • Uluslararası kuruluşlarla temas ve diyaloğun diplomasi diline özgü ve aşırı ifadelerden sakınılarak geliştirilmesi, • En önemlisi de evrensel hukuk normlarına uygun ve tartışma yaratmayacak bir yargı sürecinin geçerli kılınması.
Tabii bunların ele alınıp gerçekleştirilmesi bizim işimiz değil ama hem iktidar hem de muhalefet partilerinin böyle bir anlayışa erişebilmesi için vatandaşların sağduyu ve tutarlılıkla bu beklentileri ilgililere ulaştırabilmesi zorunlu ama en sorunlu alan! Basın ve özellikle TV yayınları ; siyasi baskı ve yönlendirme ile “herşey yolunda “ algısı yaratmaya, zaten ne yaptığının farkında bile olmayan yığınları aldatmaya devam ediyorlar. Görüldüğü kadarıyla siyasi partilerin üye ve teşkilatları böyle bir gereksinme duymuyorlar ve toplumdan kopuk, kendi bireysel gündemleri ile çağdışı bir karanlığa doğru koşuyorlar. Bu durumda, Trump başkan olmuş, sadece ABD değil bütün dünya parametrelerini zorlayacak önlemler almış, siyasi strateji ve taktikler değişmeye yüz tutmuş, bize bakış açısı da pek öyle belirginleşmemiş bir süreçte halimiz nice olur, düşünmek bile istemezsiniz ! Kehanet değil ama çok yakın bir gelecekte başımıza gelecek ! Herkese ama özellikle önlem alma kapasitesi olanlara tavsiyemdir, elden geldiğince riskleri en aza indirecek kararlar alınmazsa “Trump Sendromu” yaşanacaktır. Sadece dilekte bulunabilirim : Hadi bakalım, kolay gelsin !