Türkiye coğrafyası asırlar boyu acının, ölümün, katliamın merkezinde olmuştur. Aslında tüm dünya acının ve katliamın yeridir. Amerika kıtası daha yeni zamana kadar birbirinin soyunu kurutmak isteyen insanlar ve devletlerle doluydu. Asya kıtasında Çin, Türk, Fars, Hindu savaşları yeni yeni azaldı. Afrika kabileleri hâlâ savaştadır. Araplar ise yaşamı hak etmeyecek kadar vahşi şekilde hayat sürmektedirler.
Ancak, Anadolu bu olayların hepsinden farklıdır. İlk insani yaşamın başladığı yer olan bu coğrafyada medeniyetler hep yıkılmış ama yıkılma sebebi hep benzerdir: Dışarıdan gelen istilalar, içeriden isyanlar, darmadağın olan halk ve burayı eliyle koymuş gibi bulan pusuda bekleyen bir başka millet! Anadolu’nun kaderi hep böyle olmuştur.
Bu kuralı Birinci Dünya Savaşı’nda da denediler. Fakat gözü kara Kemalistler buna izin vermedi. Hain soyu bu yenilgiyi unutmadı, yaklaşık yüz yıldan bu yana Anadolu’yu içeriden çürütmek için uğraştı. Kısmen başardı.
Bu coğrafyada ülke yıkmak, milletleri dağıtmak aslında çok kolaydır. İçeriden ayarlanacak ajanlar insanları tükenmişlik saplantısına tabii tutarsa, halkı din ve diğer uhrevi düşünceyle uyuşturursa, üstüne bir de açlıkla sınanmak üzere olan insanlara para dağıtırsa bu coğrafyada devletler kâğıt gibi yıkılır.
Bu tehlikeyi gören ve bilen Mustafa Kemal ve arkadaşları ülkenin çimentosunu Laiklik ve modern eğitimle oluşturmak istedi. Bin dokuz yüz kırklara kadar atılan bu sağlam temelle gelindi. Sonra çok partili dönemde, aşağılık bir tarikat sevdası düşüncesi hortladı. O günden bu yana hortlaklar meydanı boş bırakmıyor.
Ülkenin tarikatlarla yıkılacağı deneysel olarak kanıtlandı. Lübnan tarikatlarla darmadağın oldu. Suriye tarikatlarla darmadağın oldu. Afganistan tarikatlarla darmadağın oldu. İran, diğer tarikatları tek bir tarikatın yok etmesi soncu dağılmadı ama ekonomik olarak bitmiş durumdadır.
Sırada Türkiye var.
Bu kadar eli silahlı tarikat mensubu ne üretir de, nereden geçinir?
Bu kadar yardım derneği nereden yardım alarak geçinir?
Bu kadar yabancı ülke misyonerleri nereden destek alır ve neyle geçinir?
Dünyanın en çok dalga geçilen ekonomik sefaletinde, bir avuç zümre dünya vatandaşı iken, sefalete düşmüş halk neyle geçinir?
Bunların hepsi bir yere işaret ediyor…
Ek olarak şunu da sormakta hakkımız var: Belirli bir tutarın üzerindeki paralar devletlerin takibinde yer değiştirir. Çünkü tüm dünyada IBAN denilen ve ucu ABD’den takip edilen para düzeninde devleti yönetenler nasıl halkını izliyorsa, büyük para hareketini de ABD izliyordur.
Malum kişilerin, yani ülkesini ve halkını soyan kişilerin paraları yurt dışında tutulmaktadır. Mal varlıkları yurt dışında tutulmaktadır. Nakit güçleri yurt dışında tutulmaktadır. Bunların hepsini ABD yönetimi bilmektedir. Çünkü IBAN sisteminin merkezi oradadır. O zaman şunu sormak hakkımızdır: Halkını soyan bu aşağılık kişilerin destekçisi ABD’dedir. İçeride halkı dağıtmak isteyen ABD, dışarıdan da borçlandırmak ve baskı kurmakla ülkeyi yaşanmaz hale getirmektedir.
Sonuç: Tıpkı Irak’ta, Suriye’de, Pakistan’da, Afganistan’da, İran’da oldu gibi, sefaletle boğuşan halk ülkesini, milletini ve devletini sevmekten vaz geçecektir. İlk karmaşada yığınlar halinde ülkeyi terk edecektir. Ülkemize gelen yığınların büyük kısmı da bu karmaşaya destek verecektir. Eskiden, Cumhuriyet’in birbirine kenetlediği halk dağılacak ve her biri bir yere kaçacaktır. Sonra ülke içinde bir avuç insan vatanın kalanını sahiplenmeye çalışacaktır.
İşte, bir ülkenin yıkılması böyle olacaktır.
Deney komşularımızda başarılı olmuştur. Uygulama sırası bize gelmiştir.