Günlerdir, “Niye böyle oldu? Nasıl böyle oldu?” diye tartışılıp çeşitli sonuçlar çıkarılmaya çalışılıyor.
Seçim sürecinde 22 yıldır gözünde biriken merteği görmeyip muhalefetin gözündeki çöplere odaklanan iktidar cenahı ise fatura kesme peşinde.
Oysa ülkede Erdoğan’dan habersiz yaprak kıpırdamadığını cümle alem biliyor. Velev ki, adamları yanlışlar yaptı; onları da seçen kendisi değil mi?
Mayıs seçimlerini hatırlayın; “ülkenin bekası” sorunu ile yatıp kalktılar. Oysa 31 Mart seçimlerine gelinirken güneyimizde ve kuzeyimizdeki savaşlar, Ege’deki işgâller, hepsinden önce de milleti birbirine düşürmeye yönelik söylemler ile beka sorunumuz daha da arttı.
Yine Mayıs seçimlerinde; “LGBT’liler ailelerimizi yıkacak.” dediler. Gördük ki, ailelere yönelik en evvel tehdit, kaynamayan tencerelermiş. Tencerelerin niye kaynamadığı ise artık gün gibi ortadaydı. Dünya mazlumlarına yardıma koşarken kendi ülkelerinde milyonlarca mazlum yarattılar… Suriyelileri, Afganları, Afrikalıları baştacı ederken Türk Milleti’ne ikinci sınıf muameleyi reva gördüler… Müteahhitlere, vakıflara, tarikatlara para yağdırırken bu ülkenin emektarları olan emeklilerden üç kuruşu esirgediler… Analar çocuklarına süt ve yumurta yediremezken onlar lükslerinden, şatafatlarından zerre taviz vermediler.
Başka? Liyakatın yerini biat aldı… Adalet feryatları arş-ı âlâya ulaştı… Bir vakitler “Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var.” diyenler kibir abidelerine dönüştü…”3 Y” (Yoksulluk, yolsuzluk, yasaklar) milletin kaderi haline getirildi.
Nitekim, doğruysa, Erdoğan da önceki günkü MYK toplantısında “vatandaşlardan gelen şikâyetleri”, “parti yönetimi; il, ilçe, belde teşkilatları, belediye başkanları, milletvekilleri ve bürokraside görülmeye başlanan olumsuz tutumları” gündeme getirip, “bunlardan kurtulmanın ve bunlarla mücadele edilmesinin öneminin” altını çizmiş.
Gördünüz mü?
Devleti ele geçirmekle, “devlet benim” demekle bir millet teslim alınamıyormuş.
Hele de karşınızdaki “Çılgın Türkler” ise!..
“Gayretullah’a Dokundular”
Bir eski MHP yöneticisine seçim sonuçlarını nasıl değerlendirdiğini sordum. Tek cümlelik şu cevabı verdi:
“Gayretullah’a dokundular.”
Nedir bu?
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Burhan İşliyen’in 3 yıl önce; “Öyle hadiseler yaşanıyor ki, değil İslâm, muharref (tahrif edilmiş) dinlerde bile kutsal kabul edilen değerler ayaklar altına alınıyor, en çirkin günah ve haramlar işlenip yaygınlaştırılıyor. Şevhet, şöhret, servet insanı baştan çıkarıyor.” vurgusuyla yazdığı bir menkıbe var. Menkıbe şöyle:
“Garip bir dervişin yolu çölden geçecektir ama tek başına yola çıkmaya cesaret edememektedir. Yolun kenarında bekleyip çölden geçecek olan bir kervanın kervancı başından kendisini de çölü geçinceye kadar kervana kabul etmesini rica eder. Kervancı başının müsaadesiyle çöl yolunu yarılamışken eşkıya baskınına uğrarlar. Şakiler kervanda ne var ne yok hepsini alıp giderken garip derviş arkalarından bağırır: ‘Kervancı başının üstündeki yelek çok kıymetlidir, onu da alın.’ Şakiler dönüp onu da alırlar… Çölün ortasında bütün varlığını eşkiyaya kaptıran kervancı başı dervişe dönerek: ‘Eşkiyanın yaptığı senin yaptığın kadar bana ağır gelmedi. Seni yolda gördük, aldık; yedirdik, içirdik. Bizden ne kötülük gördün de yeleğimi bile eşkıyaya aldırdın?!’ der. Derviş: ‘Efendim, onların zulüm ve eziyetleri ve haddi aşmışlıkları o kadar çoğalmıştı ki, gayretullaha dokunmaya dört parmak kalmıştı. Senin yelek o dört parmağı da kapatır inşallah.’ der. Menkıbeye göre bir müddet sonra devriye görevinde olan askerler eşkıyayı yakalar ve malları sahiplerine iade ederler.”
Amasya Tamimi Gibi: Milletin Azim ve Kararlılığı
Erdoğan AKP MYK toplantısında, “22 yıllık mücadelenin heder edilmesine izin verilemeyeceğini” söylemiş.
İşte millet de Pazar günkü seçimlerde, 100 yıllık Cumhuriyet’in kazanımlarının heder edilmesine izin vermeyeceğini gösterdi.
Ülke frensiz bırakılmış, tam gaz uçurumun dibine yuvarlanırken o seçim, çakılmadan önce tutunulacak son daldı.
Millet de can havliyle o dala tutundu.
Bu kesinlikle muhalefetin başarısı değildir.
Atatürk’ün Amasya Tamimi’nde öngördüğü gibi, “milletin azim ve kararının” sonucudur.
Millet görevini yapmıştır.
Bundan sonra muhalefetin önünde iki yol var.
Ya yıllardır yaptıkları gibi yan gelip yatacak, küçük hesaplara boğulacak, “tıpış tıpış” anlayışını sürdürecek, bölücülerden medet umacak, emperyalistlere yaranmaya çalışıp bu son fırsatı heder edecek.
Ya da millete lâyık olmak için gecesini gündüzüne katacak.
Ve de ne mutlu Türk’üm diyene!..
Müyesser YILDIZ
4 Nisan 2024