Dogmatizm-revizyonizm ikilemi bağlamında, Kemalist Sosyal demokrasi karşıtlığı
Bu köşede 2016 yılında yazdığımız “Atatürk, Dogmalar ve Dogmatizm” başlıklı yazımız halen yayındadır. Bu yazımızda dogmatizmi ve Atatürk’ün dogmalara ve dogmatizme yaklaşımlarını anlatmaya çalışmıştık. Sayın okuyucularımıza bu yazımızı da okumalarını öneririz. Erişim bağlantısı https://www.jurnalist.com.tr/Home/yazar?yaziid=2146&yazarid=77&okunma=4372 dir.
Felsefe ansiklopedilerinde DOGMATİZM veya DOGMACILIK şöyle tarif ediliyor. Felsefe ve bilimde zaman ve mekanın özel şartlarını yani gerçeğin somutluğu ilkesini dikkate almadan, değişmez kavram ve formüllere dayanan bir düşünce tarzını belirten bir terim. Veya "öne sürülen öğreti ve ilkeleri eleştirmeden doğru olarak benimseyen ve benimsediği varsayımlardan katı bir yöntemle önermeler türeten felsefe anlayışı. Karşıtı kuşkuculuk veya revizyonizm. Doğruluğu sınanmadan benimsenen ve bir öğretinin ya da ideolojinin temeli yapılan sav veya savlara dogma deniyor. Bu savlara körü körüne inanan ve yaşam felsefesini bu savlar üzerine bina eden kişilere dogmatik diyoruz. Dogma, dogmatizm, dogmatik kavramları batı kökenli kavramlardır. Doğu – İslam düşünce sisteminde bunların karşılığı nass, nassiye, nassi kavramlarıdır. Dogmatikler doğru belledikleri bir formülü, anlayışı, ideolojiyi, siyaseti, tek sözcükle ifade edersek yaklaşımı, bu yaklaşımın hangi tarihte ve hangi coğrafyada, hangi maddi – gayrı maddi koşullarda ortaya çıktıklarını irdelemeden, sorgulamadan her tarihte ve her coğrafyada uygulamaya kalkarlar.
İnsanlar, büyük ve saygın siyaset önderlerinin, politik – felsefi düşünce, ideoloji veya doktrin kurucularının eserlerini, söz ve davranışlarını dogmalaştırmaya eğilimlidirler. Bu hem kolay bir yoldur, fazla zihin yormadan düşünceler üretir, planlar, programlar yaparsınız, kendi haklılığınızı kanıtlamak için saygın tarihi kişiliklerin söz ve davranışlarından kolayca kanıtlar bulursunuz. Düşüncelerinize, plan ve programlarınıza hazır taraftarlar bulursunuz. Alışılmış düşüncelere, önyargılara ters düşünceler ileri sürerseniz taraftarlarınız azalır, karşıtlarınız çoğalır, rüzgara karşı yelken kullanmak, akıntıya karşı kürek çekmek zorunda kalırsınız.
Takipçileri tarafından dogmalaştırılan düşünce ve siyaset önderleri yaşadıkları dönemin dogmatizmlerini aştıkları için büyük insan oldular. Başarılarının temelinde geçmişin dogmalarını, önyargılarını sorgulayarak yeni düşünceler, yeni yaklaşımlar geliştirmeleri vardır. Ayrıca dogmatizm FANATİZM, SEKTERİZM, ŞÖVENİZİM gibi uluslara ve insanlığa birçok acılar yaşatan hastalıklı siyasi akımların düşünsel temelidir aynı zamanda.
Geçmiş tarihlerde yaşamış seküler veya dinsel ulu şahsiyetler; din, felsefe, bilim öncüleri, siyaset önderleri, devlet kurucularının hepsi şu veya bu şekilde dogmalaştırılmışlardır. Ulu önderimiz Atatürk de her büyük ve saygın siyaset önderi, devlet kurucusu gibi, Dogmalaştırılma tehlikesine maruzdur. Oysa Atatürk’ün en fazla karşı olduğu düşünce tarzı dogmatizmdir. Yukarda atıfta bulunduğumuz yazımızda bunu anlatmaya çalıştık.
Revizyonizm veya kuşkuculuk ve dogmatizm.(nassi) kavramları; dünyayı, doğayı ve toplumu düşünme, öğrenme ve algılama etkinliklerimiz için bir yaklaşım, ele alış metodudur. Dogmatizm dinlerin yaklaşımıdır, karşıtı olan revizyonizm ve kuşkuculuk ise bilimin, felsefenin, teknolojinin, sanatın vbg seküler entellektüel faaliyetlerin yaklaşımıdır. Doğadaki ve toplumsal yaşamdaki diyalektik değişimlerin sürekliliği; biz insanların duygularını, düşüncelerini, tezlerini, hipotezlerini, teorilerini, inançlarını, ideolojilerini, politikalarını değişime, bizi diyalektik düşünmeye zorlar. Nasıl ki, doğada değişime ayak uyduramayan (kendini revize edemeyen) türler yaşayamıyor, yok oluyorsa, insanlar tarafından kurgulanan tezlerin, teorilerin, ideoloji ve inanç sistemlerinin ömürleri de değişimlere ayak uydurabildikleri kadar olacaktır. Yani kendilerini revize edebildikleri sürece yaşayabileceklerdir. Bilimlerin dünyayı düşünmeye, anlamaya çalışırken uyguladığı diyalektik yöntem ardışık tez – antitez- sentez akıl yürütme zinciri zihninizin gerçeğe ulaşma yolundaki revizyonist adımlamalarıdır.
Yaşam içinde revizyon, revize etmek kavramları bir işin, bir işlemin, nesnenin veya sistemin pozitif olarak değiştirilmesi(revize edilmesi), geliştirilmesi anlamında kullanılır. Her ne kadar tarihte geriletici, geriye doğru revizyonlar olsa da tarih treninin tekerlekleri büyük çoğunlukla ileriye doğru dönmektedir. Mühendislikte, planlamacılıkta, sosyal, ekonomik politik yönetim programlamalarında revizyon kavramı sık kullanılır, pozitif bir anlam yüklüdür. Bu satırların yazarı, 50 yıllık mühendislik yaşamında, en basit bir bina projesinden, çok karmaşık endüstriyel projelere kadar, revizyon görmeden tasarlandığı şekliyle biten bir proje görmemiştir. Politikada veya diplomasi alanında da genel kabul görmüş önyargıların ve mevcut kurumsal statükonun değiştirilmesi talebini ifade eder revizyonizm.
Bilimlerde de yenilikler çelişen kuramların sorgulanması (analizi), revizyonu ve birleşimi (sentezi) adımlamaları ile gerçekleşmektedir. Sentez revize edilmiş yeni bir kuramdır. Çağımızın ünlü kuramsal fizikçilerinden Carlo Rovelli, Türkçe’ye çevrilen “Fizik Üzerine Yedi Kısa Ders” adlı yapıtının “Beşinci Ders – Uzay Tanecikleri” başlıklı bölümünde, görelilik kuramı ile kuantum mekaniği arasındaki görünen çelişkiyi çözme, yeni bir senteze ulaşma çabaları üzerine şöyle diyor.
“…... Beş kıtaya yayılmış kuramsal fizikçiler harıl harıl sorunu çözmeye çalışıyor. Araştırma alanının adı “kuantum kütle çekimi”dir….
Fizik görünürde birbiriyle çelişen çok başarılı iki kuramla ilk kez karşı karşıya kalmıyor. Çelişen kuramları birleştirme çabaları geçmişte dünyanın anlaşılması yönünde atılan büyük adımlarla ödüllendirilmiştir. Newton evrensel çekimi Galileo’nun parabolleri ile Kepler’in elipslerini birleştirerek buldu. Maxwell elektromanyetizma denklemlerini elektrik kuramı ile manyetizma kuramını bir araya getirerek buldu. Einstein göreliliği elektromanyetizma ile mekanik arasındaki görünürdeki çelişkiyi çözmek için buldu. Bir fizikçi bu nedenle başarılı kuramlar arasında bir çelişki bulduğunda mutlu olur. Bu olağanüstü bir fırsattır. Dünyayı düşünmek için, her iki kuramla da uyumlu olan kavramsal bir yapı oluşturabilir miyiz ? “
.
Burada amacımız okuyucuya fizik dersi vermek değil. Fizik ve diğer doğa bilimlerindeki ilerlemelerin revizyonist niteliğini anlatmaya çalışıyoruz. Fizik bilimi sınırlı sayıda veriler, değişkenler, parametreler arasındaki ilişkileri inceler. Bu veriler ve ilişkiler; gözlemlenebilir, ölçülebilir, laboratuvar ortamında tekrarlanabilir süreçlerdir ve sonunda matematiksel denklemlerle formüle edilebilir süreçlerdir. Yeni bir revizyona kadar doğruluğu kabul edilen tezlere, teorilere ulaşılır. Fizik bilimi bu tür devrimci adımlara yüz yılda bir başvurma ihtiyacı duymaktadır. Tezlerin ve teorilerin ömürleri görece uzundur.
Sosyal bilimlerde ise süreçler çok daha karmaşık ve belirsizdir. Veriler, değişkenler, parametreler en yetkin sosyal bilimcinin bile havsalasına sığmayacak çokluktadır. Değişimleri kuralsızdır veya kural dışı davranışlar kural içi davranışların yanında ihmal edilemeyecek çokluktadır. Değişkenlerin değişim yönleri ve değişim hızları da zamana ve mekana göre veya zaman ve mekandan bağımsız maddi, gayrı maddi etkenlerin yöneltimi ile herhangi bir kuraldan bağımsız olarak değişir. Sosyal olayların neden-sonuç ilişkilerini, nedensellik (illiyet) bağlarını matematiksel denklemlerle formüle etmek mümkün değildir. Ancak istatistiksel matematik yöntemleri ile doğruluğu göreceli tezlerle, teorilerle süreçler açıklanabilmektedir. O nedenle; sosyal bilimlerde tezlerin ve teorilerin ömürleri kısadır. kuşkucu ve revizyonist yaklaşıma sürekli olarak ihtiyaç vardır. Ayrıca birbirleri ile çelişkili, zıt teori ve tezleri bünyelerinde sürekli barındırırlar.
Fakat sosyal bilimler alanında; kendilerini adeta tarihin hakemi olarak gören “devrimci” sosyalist düşünürler ve siyasetçiler revizyonizmi lanetlenmiş bir ideolojik siyasi akım olarak dünyaya tanıtmışlardır. Stalinci dogmatizmin hakim olduğu Komintern ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP)’nin yönettiği ve tüm Dünya’daki uydu komünist partilerin, 20. Yüzyılın büyük bölümünde yürüttükleri ajitasyon- propaganda kampanyası ile revizyonizm şeytanlaştırıldı, düşmanlaştırıldı lanetlenmiş bir ideolojik siyasi akım olarak hafızalara kazındı. Bu kampanyanın bir sonucu; 10’larca milyon insanın hayatına mal olan bir devrimle kurulmuş Sovyetler Birliği; içine düştüğü Stalinci dogmatizm kuyusundan kurtulamadı, boğuldu, arkasında alkolle uyuşmuş erkeklerden ve bedenlerini satarak yaşama tutunmak zorunda kalan kadınlardan oluşan bir sosyal enkaz bırakarak tarih sahnesinden çekildi. Aynı zamanda bu propaganda kampanyası; Dünyada evrimci, hümanist, özgürlükçü, demokratik bir sosyalizm seçeneğinin gelişimini baltaladı.
Gelelim yazımızın başlığına. “Dogmatizm-revizyonizm ikilemi bağlamında, Kemalist Sosyal demokrasi karşıtlığı”nın; hem binlerce yıllık dinsel inanç kültüründen, hem de yukarda açıklamaya çalıştığımız, Komintern – SBKP ikilisinin ajitasyon-propaganda kampanyasının hala süren etkisinden beslenen dogmatizmden kaynaklandığını düşünüyorum. Gelecek yazımızda dogmatik arkadaşlarımızı irdeleyeceğiz.
AHMET AKKÜÇK / 01.10.2022 İstanbul