Cumhuriyet Bayramı’mızın 99’uncu yıldönümünden bir gün önce Cumhurbaşkanlığı logosu eşliğinde “Türkiye yüzyılı” vizyonunu açıklayan AKP Genel Başkanı Erdoğan, 20 yıllık iktidar dönemlerinde gerçekleştirdikleri “açılımları” şu sözlerle anlattı:
“Cumhuriyetimizin ilk 100 yılının en kritik demokrasi ve kalkınma atılımını her türlü siyasi, sosyal sınıflamaların ötesine geçen bir ortak akılla, ortak iradeyle, ortak vicdanla gerçekleştirdik. Geçmişte ayrıştırılmaya, hatta çatıştırılmaya çalışılan kim varsa, Türkiye’nin ilk yüzyılının son 20 yılına sığdırdığımız bu büyük devrime katkı vermiştir. İnancından dolayı dışlanan Müslümanın, dilinden dolayı ayrımcılığa uğrayan Kürt’ün, meşrebinden ötürü baskı gören Alevinin, haksızlığa maruz kalan bu toprakların evladı Hristiyan ve Yahudi’nin, kısaca bu ülkede vesayetin gadrine uğrayan kim varsa herkesin yanında olduk, mücadelesine destek verdik, kayıplarını telafi ettik.”
Ardından, bu sürece katkı verenlere şöyle teşekkür etti:
“Kendisini hangi ideoloji, inanç ve köken kavramıyla ifade ederse etsin, bu tarihi dönemde hakkın, hakikatin, doğrunun yanında yer alan her bir vatandaşıma şükranlarımı sunuyorum… Evet, biz bu 20 yılda aşk ile yürüyerek ülkemizi hedeflerine taşıdık, milletimizi hayallerine kavuşturduk. Aşk ile çalışarak Milli iradeyi güçlendirerek vesayeti adım adım gerilettik. Demokrasiyi kökleştirerek, darbelere zemin hazırlayan şartları birer birer ortadan kaldırdık. Güvenliği sağlayarak insanımızın bugününü huzurla yaşamasını, geleceğine umutla bakmasını temin ettik… Bugün Türkiye Yüzyılı için milletimizin karşısına işte böyle bir müktesebatla, işte böyle bir karneyle, işte böyle bir mirasla çıkıyoruz… Darbe ve cunta izlerinden temizlediğimiz Türk Silahlı Kuvvetlerimizin dünyanın en güçlü orduları arasındaki seçkin yerini tahkim ettik.”
O İklimin “Kahramanları”
Erdoğan’ın övündüğü; “vesayeti adım adım geriletme”, TSK’yı “darbe ve cunta izlerinden temizleme” icraatlarının nasıl gerçekleştiğini hepimiz biliyoruz. Hangi birini sayalım?
Akla hayale gelmeyecek kumpaslarla “FETÖ”nün TSK’yı ele geçirmesi, PKK’lı teröristlerin iftiralarıyla TSK’nın sanık sandalyesine oturtulup “terör örgütü” ilân edilmesine ramak kalması…
“Türkiye bağırsaklarını temizliyor” benzetmesiyle TSK’nın aşağılanması…
Genelkurmay’a, sırf “terör örgütüne müzahir bir parti” dediği için -şimdilerde kapatılmasına çalışılan- HDP’den önceki parti BDP’den özür diletilip o açıklamanın düzelttirilmesi…
Bizzat dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın ifadesiyle; “Sayın Öcalan demenin, Öcalan posteri ve PKK’nın kendine ait bayrağını taşımanın suç olmaktan çıkarılması”; “hatta, ‘Türkiye’nin sistemi böyle olmalıdır. Şunlar şunlar, eyaletler, demokratik özerklikler falan’ın artık suç sayılmaması”…
Varılan yer? 15 Temmuz “Allah’ın lütfu” veya “ikramı”… Genelkurmay Başkanı’nın, devlet protokolünde Diyanet İşleri Başkanı’nın arkasına konması… Daha ne olsun?!
“Vesayeti geriletme” sürecinin destekçilerini de hatırlayalım.
ABD, AB, Liberaller, İkinci Cumhuriyetçiler; hasılı bilumum Sevr’ciler veya Atatürk karşıtları…
Geçtiğimiz hafta TSK’nın “kimyasal silah” kullandığı iftirasını atan Şebnem Korur Fincancı da işte bu iklimin yarattığı isimlerden birisi değil miydi? Ergenekon kumpasından Ermeni soykırım iftirasına, Türkiye ve Türk Milleti’ne karşı her taşın altından çıkmadı mı?
Türk Hekimlerini Cezalandırmak
Tabii ki böyle bir ismin, Atatürk’ün, “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz.” dediği bir örgütün başına seçilmesi başlıbaşına hazin; ama öte yandan, tam da Erdoğan’ın övündüğü o sürecinin bağıra bağıra getirdiği bir sonuçtu.
Fincancı’nın o akılalmaz hezeyanına tepkiler haklı ve normaldi – hakkında soruşturma açılması da; Ancak soruşturma için siyasilerin işaretinden sonra harekete geçilmesi, hele de tutuklanması yanlış oldu.
Bunun, TSK’ya yönelik iftira kampanyasının dallanıp budaklanmasını, yani Fincancı’nın “misyonunu” sürdürmesini sağlamaktan başka bir işe yaramayacağı belli. AB Türkiye Delegasyonu Başkanı’nın Fincancı’ya sahip çıkan TTB yönetimini ziyaret etmesi, Almanya’nın da “tutuklanması endişe verici” demesi gidişatı göstermiyor mu?
Bir başka yanlış: iktidarın bir avuç insan yüzünden Türk Tabipleri Birliği’nin isminden “Türk”ü çıkarma hazırlıkları. Böyle bir adım gerçek Türk hekimlerinin cezalandırılması, beraberinde “Türk”ün adını her yerden silme peşinde olanların bir kez daha sevindirilmesi olmaz mı?
“Fincancı’nın misyonu” demişken; onun yaptığı AKP’ye değil Türkiye’ye, TSK’ya muhalefettir. Dün emperyalizmin planları doğrultusunda, AKP-FETÖ-PKK ile omuz omuza durarak görevini yaptı. Şimdi de o iftirasıyla bir yandan emperyalizmin planlarına yine hizmet ederken öte yandan AKP’nin yeni tahakküm alanları yaratmasının önünü açıyor.
Bataklığın Merkezi TTB Değil Washington
“Emperyalizmin planları” derken ne demek istiyoruz?
Biliyorsunuz; bölücü terör örgütü PKK, Irak’tan sonra Suriye’nin kuzeydoğusunda üslendi; hem de İmralı’daki teröristbaşının, devletin görevlileri önünde verdiği talimatla.
PKK/YPG sözde Suriye Demokratik Güçleri (SDG) oldu, bir de sözde Suriye Demokratik Meclisi kuruldu.
İşte hem ABD’de hem de Rusya’da ağırlanan bu sözde Suriye Demokratik Meclisi, hangi hedeflere ulaşmak için ABD ile çalıştığını açıkladı.
O hedeflerden bazıları şöyle:
– Türkiye’nin, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yaptığı ve -ABD’nin arabuluculuğunu yaptığı- Ekim 2019’daki ateşkes anlaşmasına aykırı olan İHA ve topçu saldırılarına son vermek
– Resulayn, Tel Abyad ve Afrin gibi “SDG bölgelerindeki” Türk işgâline son vermek
– SDG’nin gerekli silah ve malzemelerle donatmak
Konumuzla ilgili olanlara gelelim.
Bunlar dışında bölücü teröristler, ABD’yle birlikte çalışma amaçlarının arasında şunları da sıraladı:
– Türkiye ve Türkiye destekli milislerin, insanlığa karşı işledikleri suçlar, işgal ve Suriye’de soykırım eylemleri nedeniyle soruşturulması
– Türk destekli milislere ve yetkililere savaş suçlarından dolayı yaptırım uygulanması
Evet -tıpkı terörle ve teröristlerle mücadelede olduğu gibi- “kimyasal silah” iftiralarında da asıl mesele, bataklığın merkezinin adını koyup onu kurutmaktır. Değilse, gerisi sadece sivrisineklerle mücadeleden ibaret kalır!..