Ocak ayının son haftasında, her yıl Devrim Şehitleri Haftası ve/veya Adalet ve Demokrasi Haftası adları ile ülkemizde gerici faşist güçler tarafından şehit edilen bağımsızlık, demokrasi, aydınlanma mücadelesinin öncü aydınlarını anma etkinlikleri düzenleniyor. Geçmiş yıllarda salon toplantılarında konferans söyleşi etkinlikleri ile yapılan anmalar bu yıl pandemi koşullarında çevrimiçi toplantılarla yapılıyor. Biz de bu naçizane yazımızla ülkemizin bağımsızlık, demokrasi ve aydınlanma mücadelesinde şehit düşen aydınlarımızı özlem ve saygıyla anıyoruz.
1990’lı yıllar ülkemizin en seçkin en yürekli mücadeleci yurtsever aydınlarının emperyalizmin maşası şeriatçı faşist terör örgütleri tarafından katledildiği yıllar oldu. Ocak ayı da bu yılların en kanlı ayı oldu. Katliamların kronolojisi de bunu gösteriyor.
Abdi İpekçi :
09.08.1929… 01.02.1978
Muammer Aksoy : 1917 … 31.01.1990
Uğur Mumcu :
1942 … 24.01.1993
Onat Kutlar :
25.01.1936 … 11.01.1995
Çetin Emeç :
1935 … 07.03.1990
Turan Dursun :
1934… 04.09.1990
Bahriye Üçok :1919
… 06.10.1990
Sivas Madımak Katliamı 35 can: 02.07.1993
Ahmet Taner Kışlalı : 10.07.1939…21.10.1999
Necip Hablemitoğlu: 28.11.1954…
18.12.2002
Em. Binb. İhsan Güven: 1924 … 04.05.2004
Bu katliamların failleri, azmettiricileri de tetikçileri de
belli. Bu portalın haberler bölümünde “Devrim Şehitleri Haftasında Anlamlı
Anmalar” başlıklı haber derlemesinde itiraf örnekleri veriliyor.
Bu yazıyı kaleme almaya başladığımda, Devrim –Demokrasi – Adalet şehitleri anma haftası münasebetiyle Tüm Devrim Şehitlerini anmanın yanında 31 Ocak 1990’da şehit edilen büyük bilim, düşünce, hukuk, siyaset ve Antiemperyalist- Sosyal Demokrat eylem adamı Prof. Dr. Muammer Aksoy’un fikri mirasını yeni kuşaklara, okuyuculara aktarmayı hedeflemiştim. Geçtiğimiz yıllarda Sosyal demokrasi derneği İstanbul Şubesi olarak Muammer Aksoy ve aynı idealler uğruna 21 Ekim1999’da şehit edilen Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı için anma etkinlikler düzenledik. Bu etkinliklerde sunduğum bildiriler bu köşede halen yayındadır. İlgilenen okuyucular için başlıkları şöyle:
2018: Muammer Aksoy, Avrupa Doğumlu Sosyal Demokrasi’yi Dünyalılaştırmada Öncü.
2019: Kemalizm, Mazlum Milletlerin Devrimci
Antiemperyalist Sosyal Demokrat Hareketi (Ahmet Taner Kışlalı, anması)
Yazımızın başlığına başlangıç hedefine uygun kalarak, aşağıda
Muammer Aksoy’un 1977 yılında yayınladığı “Sosyalist
Enternasyonal CHP” adlı kitabında, önceki yıllarda gazete ve dergilerde
yazdığı yazılardan bizzat seçtiği ve önemle vurguladığı bölümleri sunarak
yazımızı tamamlıyoruz.
1966 FORUM
Dergisi’nin 301 numaralı sayısında yayınlanan “Demokrasimizin akıbeti ve Ortanın Solu” başlıklı
yazısından bir bölüm.
“CHP’yi İktidara götürecek ve orada tutacak adım, halkın
büyük çoğunluğunu maddi ve manevi yoksulluktan kurtaracak, onu yalnız hürriyete
değil refaha ve güvenliğe de ulaştıracak bir program uygulamaya kararlı
olduğunu ve böyle bir zihniyeti kendisine tek rehber edindiğini millete ispat
etmektedir (…) Buna kısaca “Sosyal Demokrasi “ yolu, “Toplumcu demokrasi” yolu demek
gerekir (…) Esasen halkçı, devletçi ve devrimci
bir partinin, 1966 yılında “Sosyal ( Toplumcu) demokrasi “ idealini
benimsemesinden başka çıkar yol da düşünülemez (…) işte CHP’nin Toplumcu
Demokrasiyi ciddiye alışını belirten Ortanın Solu bakış açısı, “parti
ilkelerimizin, yeni anayasamızın ışığında ve insanlığın 1965 yılında ulaşmış
olduğu gelişme düzeyinde kazandığı anlamla ve bütün ciddilik ve içtenlikle uygulanması
“ demektir. 1961 Anayasası ilkelerinin
de, Sosyal bir Demokrasiyi öngördüğü ve
ortanın solunda yer aldığı kuşkusuzdur (…) İşte Ortanın Solu deyiminin
anlattığı siyaseti gönülden benimseyenlerin inancı şudur: CHP Kurultayı, Parti
Meclisine Bülent Ecevit ve onun gibi düşünen “ demokratik toplumcu zihniyete
sahip “, oportünistlikten ve eyyamcılıktan uzak prensip adamlarını büyük bir
çoğunlukla getirirse, CHP için de Türk demokrasisi için de şans dolu bir dönem
başlayacaktır. O zaman Halk Partisi, programına ve ilkelerine yeni ruh ve inanç
kazandıran çağdaş bir zihniyet ve felsefe ile gençleşecek, Atatürk günlerinin dinamizmine
ve idealizmine kavuşacaktır. Böylece demokrasimizi de içine düştüğü çıkmazdan
kurtaracak, siyasal ve sosyal Tarihimize yeni bir zafer kazandıracaktır. “
Muammer Aksoy ; Forum, 301, 15 Ekim 1966
1971
14 Haziran Cumhuriyet / “Atatürkçülük
Yenilmeyecektir” Muammer Aksoy
“Atatürk devrimciliği, statik, donmuş ve ölü bir
devrimcilik değil, dinamik, canlı, kendisini durmadan yenileyen sürekli bir
devrimciliktir. Onun ana-amacı, Türk ulusunu ve toplumunu, çağdaş uygarlık
düzeyinin üstüne çıkarmaktır. Bunun için de hukuk, ekonomi, eğitim, kültür ve
toplum yaşamının her alanında gereken bütün reform ya da devrimleri yapmak,
zamanı gelince bu adımların hiçbirinden çekinmemek, Atatürk’ün ve
Atatürkçülüğün büyük özelliğidir. O, Türk halkının devletinin yararına olan
‘her köklü değişikliği yapmaya ve her adımı atmaya hazırdı. Yeter ki, bu
değişiklik ve adım, Türk halkı ve devleti için, maddi ve manevi alanda olumlu
meyveler verecek nitelikte olsun. Bundan ötürüdür ki Atatürk’ün devrimciliği,
donmayan, durmayan, kapanmayan sürekli bir devrimciliktir. Kaldı ki O, Büyük
Nutkun başlarında da belirttiği gibi, kafasında çoktan planladığı toplumsal
adımları bile bir çırpıda ilan etmemeyi,
bunları uygulama sırası geldikçe teker teker ortaya atmayı, gerçekçi ve
pratik bir yol olarak benimsemiştir. Bu nedenledir ki, Atatürk’ün benimsediği
ana-amaca ulaştıran planları, programları, kısacası devrimleri yaşadığı kısa
zaman içinde gerçekleştirdiklerinden ve dile getirdiklerinden ibaret saymak,
büyük bir yanılgıdır. Atatürk daha birkaç on yıl yaşasaydı, İkinci Dünya Savaşı’ndan
sonra, insanlığın ulaştığı yeni kavramlardan, yeni ilkeler ve ölçütlerden, yeni
amaçlardan sonra ne düşünür ve ne yapmak isterdiyse “, gerçek Atatürkçülük “
işte bunları istemek ve bunlar için mücadele etmek”tir! 1919-1938 de onun hangi
kavramlara, ilkelere, ölçütlere ve amaçlara önem verdiğini bildiğimize göre
bunların olağan hatta doğal uzantılarının nereye ulaştıracağını, hele ikinci
Dünya Savaşı’ndan sonra bütün uygar dünyanın ortak malı haline gelen kavram ve
ilkelerin etkisiyle, Atatürk’ün amaç ve ilkelerinde ne gibi yenileşmeler ve
gelişmeler olacağını kestirmek hiç de zor değildir. Bugün yeni kuşağın ve
aydınların büyük çoğunluğunun yöneldiği doğrultu, bu gerçek Atatürkçülüktür.
Onların karşısına dikilenler ise, daha Atatürk’ün sağlığında Atatürk’ü ve onun ilkelerini yok etmek için didinmiş
olan zümrelerdir. “
“Ve yine 1973 yılının Kasım ayında, 15 yazı halinde
Cumhuriyette yayınlanan “Atatürk
Günlerinde Sosyal Demokrasi “ başlıklı yazılarımızda gösterdik ki,
Atatürk’ün daha 1920’lerden beri amaç edindiği adım adım kurmaya ve
gerçekleştirmeye çalıştığı rejim, bugünkü anlamda Çağdaş bir Demokratik Toplumculuk, Sosyal Demokrasi, ya da dünyanın
kullandığı geniş anlamda ( Marksist olmayan ), ılımlı, ve ulusal nitelikte
Demokratik bir Sosyalizmdi. “ Demokratik Sol bir Düzen”di. “
Son olarak bir kez daha Bağımsızlık, Aydınlanma ve Demokrasi şehitlerimi saygı ve özlemle anıyor, onların teorik ve pratik miraslarının takipçisi olacağımızı ilan ediyoruz.
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 1.02.2021 09:15:46 / Okunma = 31991