Amerikan başkanlık seçimlerinin parlamentoda onaylanacağı 6 Ocak 2021 günü seçimi kaybeden Trump taraftarlarından kalabalık bir grup, Kongre binasını basarak terör estirdi. Bu olayın dünya çapında yankılar yapması doğal. Türkiye’nin görüntülü ve yazılı basınında da çeşitli yorumlara uğruyor.
Türkiye’de Trump’ın kazanması için dua eden ve seçim istedikleri gibi sonuçlanmayınca şaşkınlıklarından ne yapacaklarını şaşırıp hukuk reformları yapacaklarını ilan edenler, “Amerika bize demokrasi ihraç etmek istiyordu, demokrasiyi şimdi biz ona ithal edelim” gibi yarı alaylı cümleler kuruyorlar.
FAŞİZMİN CÜRETİ
Oysa Amerika’daki olayın şakaya gelir yanı yoktur. 6 Ocak günü Kongre binasının basılması, günümüzde faşizmin ulaştığı cüreti gösteriyor. Donald Trump, tarihte ve günümüzde benzerlerinin yaptığı, geçim sıkıntısında bunalan bazı kesimlerin önüne yabancı düşmanlığı ve ırkçılığı koyarak hak hukuk tanımayan zorba bir güruh yaratmıştır. Seçim kampanyalarında bu durum zaten görünüyordu. Fakat ibret alınacak olan durum şudur ki, kimse aylardır süren bir seçim mücadelesinin sonunda, yapılan itirazlar üzerine oylar defalarca sayılıp sonuçlar kesinleştikten sonra bile, Trump’ın iktidarı bırakmaya niyetli olmaması, hatta bu nedenle parlamentoyu basmaya cüret etmesidir.
Irkçı ve dinci faşizme göre iktidar onlar için bir zorunluluktur. Irkçılara göre bu emir onlara kanı saf atalarından, dincilere göre ise Allah’ın emridir. Demokrasi denen şey bir sapmadır. Seçimle iktidar olunan rejimlerde, onlar için sandıktan bir sonuç almak değerlendirilecek bir fırsattır. İktidara geldikten sonra bir daha gitmemek esastır. Kendilerine muhalif partilerin kazandığı seçimleri uyduruk gerekçelerle iptal etmek, seçilmişlerin yerine kayyım atamak, seçim sistemlerini kendilerini iktidara getirecek biçimde değiştirmek, hatta seçim gününü ortasında kuralları değiştirmek yapmayacakları işten değildir. İsmail Saymaz’ın bir tartışma programında dediği gibi, Türkiye’de bir süredir, muhalif çevreler, iktidar partisinin seçimleri kaybetmesi halinde yönetimi bırakıp bırakmayacağını bile tartışıyor.
Şimdi Amerika’daki kongre basma olayında sureti haktan görünüp oraya demokrasi ithal etmeye kalkışanlar, aynada kendilerine baksalar ve o duyguyu kaybetmemişlerse utansalar iyi olur.
HİTLER, MUSSOLİNİ, TRUMP…
Halkçılığı esas alan partilerin halkı kucaklayıp iktidara taşımada yetersiz kaldığı koşullarda, halkın bazı sıkıntılarını kullanarak, kendilerine yandaş bir kitle yaratan ve milletin kalan kısmını ötekileştiren, bunlar arasında düşmanlıklardan medet uman, şiddet kullanmaya çok teşne politikaların sonucu bu politikaların sahipleri için de, halk için de daima felaketle sonuçlanmıştır. Mussoli’nin ve Hitler’in akıbetleri bunun en bilinen örneğidir. Trump ile dünyadaki benzerleri de aynı soydandırlar.
Amerika’da Trump seçimleri kazansaydı veya kaybettiği halde seçim sonuçlarını iptal ederek zorla iktidarda kalmaya devam etseydi, bu durum başka birçok ülkenin hırslı ve kural tanımaz politikacısı tarafından örnek alınacak, en azından bu eğilimleri güçlendirecekti. Kendilerini haklı çıkarmak için “Bak Amerika’da böyle” diyeceklerdi. Trump faşizmi başarısızlığa uğramıştır. Kendisini ileride nelerin beklediği de şimdilik bilinmiyor.
TRAMP BAŞARSAYDI ÖRNEK ALINACAKTI
Amerika, ekonomisiyle, silahlı güçleriyle, teknolojisiyle bütün ülkelerin dost, düşman veya rakip olarak hesaba kattıkları bir ülkedir. Günümüzde dünyanın bilim merkezidir. Yerleşik bir seçim sistemi ve oturmuş bir yetki hiyerarşisi açısından da sık sık örnek gösterilir. Durumunun gelecekte ne olacağı bilinmez. Şimdilik, oradaki Trump faşistinin iktidara gelme yolunun başarısızlığa uğraması, seçim ve parlamento usulünü benimsemiş bütün milletler tarafından memnunlukla karşılanmıştır.
Demokrasinin gerçek anlamı halk iktidarıdır. Günümüzde her yanda bunun yolu serbest seçimler olarak anlaşılıyor. Fakat bir televizyon kanalında tartışmacılar içinde hiçbir siyasi gücü olmadığı halde sırf iktidarı koşulsuz desteklediği için orada söz sahibi yapılan birinin Amerikan Kongresini basan serserileri demokrat olarak nitelemesi, ibret vericidir. İktidar çevrelerinin söylemeye cesaret edemediği şeyi halkı alıştırmak için söylemesi Türkiye’yi bekleyen daha büyük tehlikenin de habercisidir.