Önceki akşam, televizyonlarda en çok izlenen üç
program; Muhteşem Yüzyıl ile iki önemli ana haber bülteni olmuş.
Muhteşem Yüzyıl’ın reytinginde şaşıracak bir durum yok. İlginç olan;
ikinci ve üçüncü sırada HABER olması. Kanal D ve Star ana haber
bültenlerinin izlenme payı, toplam yüzde 30 küsur olmuş. Yani, her üç
seyirciden biri oturup haber izlemiş. Peki, izlemiş de ne anlamış?
Doğrusu, tek bir bülten seyredip tek bir gazete okuyanların ‘gündemi
anlama’ ihtimalleri pek zayıf. Anlayabilmek için, her gün en az 10
gazete okumanız... 20 kadar köşe yazarını -en azından- gözden
geçirmeniz... Kanaldan kanala uçmanız... Daha önemlisi; ‘bazı sözcülere’
dikkat etmeniz gerekiyor.
Şu günlerde dikkatle izlenmesi gereken isimler: Cemaat cephesinden
Mehmet Baransu ile Emre Uslu; Erdoğan cephesinden de: Yeni Şafak ve
Sabah yazarları.
İşte,
onlardan biri; Rasim Ozan Kütahyalı. 25 Aralık akşamı (Sabah Grubu’nun
TV kanallarından) A Haber’e bağlandı. Ve şunu anlattı: “Türkiye 25
Aralık 2013 tarihi itibariyle büyük bir darbeyi atlattı. Fiilen Başbakan
Erdoğan’ı hedef alan yargı cuntası girişimi püskürtüldü”.
Rasim Ozan Kütahyalı, bu akla ziyan ‘bilginin’ ardından sözlerini şöyle bağladı:
“Organize ve Mali Şube dağıtıldı. (Püskürtülenlere) ‘Vatan Emniyet’e
değil Vatan Caddesi’ne bile gelemezsiniz’ denildi. Bu, sivil otoritenin
gücüdür”.
OPERASYONU YAPTIRMADILAR
25 Aralık günü, gerçekten de bunlar oldu. Bizler sadece ‘duyum’
alabilmiştik. Üzerine de tahminler yürütmüştü. Gelişmeleri ‘içerden’
takip edenlerin anlattıkları, yazdıkları tahminlerimizi doğruladı. ‘17
Aralık Operasyonu’nu DARBE diye tanımlayanların, 25 Aralık günü, KARŞI
DARBE yaptığı ortaya çıktı.
Türkiye; neler görmüş, geçirmiş bir ülke. Böylesini pek az gördü.
Düşünün; polis, polisi tasfiye etti. Savcılıktan gelen “Şunları, şunları
gözaltına alıp getirin” talimatını dinlemedi. Medyaya sızan ‘2. Dalga’
operasyon önlendi.
Ama bu arada, özellikle İstanbul Emniyeti’nde çok sıcak saatler yaşandı.
Hatta, iddiaya göre; bir emniyet müdürü diğerinin başına silah dayayıp
“Size bu operasyonu yaptırmayacağız” bile dedi.
Herkes biliyor. Erdoğan ve çevresi de zaten saklamıyor. ‘2. Dalga’ operasyonda hedef; Bilal Erdoğan’dı.
Başbakan Erdoğan, bunu ‘kendisini, yani Türkiye’yi büyüten lideri
devirebilmek için kurulan kumpas’ diye anlatıyor. Ancak işin aslı başka.
Operasyonla, Erdoğan Ailesi’ni Yasin El Kadı’ya; dolayısıyla El Kaide,
Müslüman Kardeşler gibi örgütlere bağlayan bir zincir açığa
çıkartılacaktı. Yasin El Kadı ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ne zaman,
ne konuştukları öğrenilecekti.
İşte buna izin veremezlerdi. Vermediler. Polisin polise savaş açtığı bir süreç başlattılar.
BAŞBAKAN’DAN ‘SAVAŞ İLANI’
Son günlerde Erdoğan cephesinde gördüğümüz Radikal yazarı Oral Çalışlar
da aynı şeyi söylüyor. Hükümetin ‘aldığı darbe sonrasında, bir karşı
hamle ile YENİ ATAKLARIN ÖNÜNÜ KESMEYE’ çalıştığını anlatıyor.
Bildiğimiz Cumhuriyet... O Cumhuriyet’in Anayasası... Kuvvetler
ayrılığı... Yargı falan çoktan tarihe karışmış. El ele, toplumsal
muhalefeti ve o muhalefetin temsilcilerini cezaevine göndererek tasfiye
edenler, şimdi kendi aralarında savaşa tutuşmuş... Zaten Erdoğan da
‘Yeni İstiklal Savaşı’ demiyor mu yaşananlara! Yani, Cemaat’e ve
Cemaat’e açıkça cephe almayanlara savaş ilan etmedi mi!
Suriye’nin kuzeyinden; bin parçaya bölünüp birbiriyle savaşmaya başlayan radikal dinci örgütlerden söz ediyoruz sanki...
Bir yandan bu “SAVAŞ”... Bir yandan etnik / mezhep / parti ayrımıyla
Erdoğan’ın ‘ÖTEKİ DÜŞMANLARI’… Memleket bu hale gelmiş. Getirilmiş. Ana
akım ve ‘hükümete hükümetten yakın’ medya hâlâ Başbakan’a alkış tutuyor.
AKP Hükümeti’nin yargıya direnerek, savcılık talimatını (bayıldıkları
ifadeyle) YOK HÜKMÜNDE sayarak işlediği suçu ‘SİVİL OTORİTENİN GÜCÜ’
diye takdim edebiliyor. O sivil otoritenin, daha düne kadar ‘yargının
hukuk cinayetlerini görmezden geldiğini’ unutarak!
Ayıp... Utanç verici... Akıl dışı... Günah... Zavallıca...
AYDIN DOĞAN’A ÇAĞRI: “YANIMIZA GEL, BARIŞALIM!”
Son dönemde medya mahallesinde sivrilen isimlerden biri de, Yeni Şafak
yazarı Cem KÜÇÜK. Hem ekranlarda, hem de köşesinde Erdoğan’ı savunuyor.
Hem de ne savunmak! Beyefendi dün yine bir yazı yazdı. Hem de ne yazmak!
Buyurun...
EMNİYETE VE SAVCILARA MÜDAHALE: Hükümet emniyete
yaptığı müdahalelerle daha büyük bir krizin önüne geçti. (...) Bir
yandan da bu soruşturmayı yürüten savcılardan dosyalar alınıyor. Ama iş
bununla bitmiyor. Muhtemelen emniyet ve yargı cuntası elindeki diğer
dosyaları da piyasaya sürecektir.
ERDOĞAN BAYRAKTAR KAFESLENMİŞ!: Ayrıca bu cunta
kafeslediği, korkuttuğu AK Partili bakan, vekil ve bürokratları istifaya
sürüklemeye çalışacaktır. Dün iki vekil daha istifa etti. Ama
şaşırmadık. Özellikle Erdoğan Bayraktar a hiç şaşırmadım. Bayraktar
istifa ederken Erdoğan ın da istifa etmesi gerektiğini söyledi. Zaten
amaç da bu. Bir şekilde Bayraktar belli ki kafeslenmiş. Muhtemelen
yargıdan kendisi ve oğluna belirli garantiler verildi. Mehmet
Baransu nun attığı tweetlerle Bayraktar ı savunması ve suçsuz olduğunu
ima etmesi bunun göstergesi.
DOĞAN MEDYASI GÖREVE!: Burada en büyük sorumluluktan
biri de Aydın Doğan ve medyasına düşüyor. Emniyet-Yargı cuntası bazen
çıkar ittifakıyla bazen korku ve şantajla bazen tehditle insanları
kontrol altına alıyor ve istediği gibi oynatıyor. Yapılanların hepsi
kayıt altında. Aydın Doğan bu polis-yargı cuntasına dirense ve gereğini
yapsa devlet de Doğan a sonuna kadar sahip çıkar. Oysa Doğan grubu meşru
devlete karşı paralel devlet ile ittifak kuruyor. Bu ittifak kendisi
için intihardır. Eğer bu gayrimeşru yoldan uzaklaşıp demokrasinin ve
meşru siyasetin yanında durursa bu işten kazançla çıkar ve kendi
ailesinin de ileride gurur duyacağı bir iş yapmış olur.
DARBE GÜNLÜĞÜ! Darbe ve karşı darbe günleri, medya mahallesi açısından en
ilginç, en renkli notların tutulduğu günlerdir. İşte size, dünkü
gazetelerden ve internet sitelerinden böyle bir derleme:
*Sadece polis ve yargı değil, TRT de savaştan payına düşeni alıyor.
Cemaatçi olduğu iddia edilen ‘TRT Haber’ yöneticileri için son suçlama
şu: Göstere göstere CEMAAT DAYANIŞMASI yapıyorlar. Nasıl mı? Kendi
imkanları olduğu halde; Muammer Güler’in İçişleri Bakanlığı koltuğunu
devri haberi, Cihan Ajansı’nın görüntüleriyle verilmiş. Cemaat’in ajansı
olduğu bilinen Cihan’ın logosu ‘kumpası’ ortaya koymuş!
*SABAH Gazetesi ve başta Mehmet Barlas olmak üzere yazarları kendilerini
aşmayı başardılar. Yazarlar Erdoğan için övgü sınırını aştı. Gazete de
‘bakanların istifalarını birinci sayfadan görmeyerek’ medyaya çağ
atlattı!
*NTV, Erdoğan Bayraktar’ın “Başbakan da istifa etmeli” sözleriyle orta
büyüklükte bir deprem yaşadı. Canlı yayında yapacak bir şey yok!
Dolayısıyla o sözler Türkiye’ye yansıdı. Ama sonrasında... Bayraktar’ın
cümleleri ne haber bültenlerinde yer aldı, ne de NTVMSNBC internet
sitesinde. Hani, başka zaman olsa ‘habercilik başarısı’ diye sunulurdu
böyle bir olay. Devir değişince ‘ellerinde patlayan bomba’ oluverdi.
Tüh!
*Bunun üzerine Ahmet Hakan’dan, NTV’nin patronu Ferit Şahenk’e bir çağrı
gitti: “NTV yeme içme kanalı olsun. Hem ‘haber kanalı’ denilen olgunun
namusuna daha fazla tecavüz etmemiş olursun, hem de satın aldığın onca
restorana mühim bir katkı sağlamış olursun.”
NOEL BABA’YI BIÇAKLADILAR!
Recep Tayyip Erdoğan’ın hayalindeki Türkiye’nin fotoğrafı netleşmeye
başladı. “Noel Baba’ya okkalı bir yumruk atan Müslüman illüstrasyonu”
sanal alemde epey ‘like’ aldı. Yetmedi, İstanbul’da şişme Noel Baba
bıçaklandı. Bu haber üzerine; ünlü sanatçı Sermiyan Midyat, pek
çoğumuzun duygularına tercüman olarak şöyle bir tweet attı:
“Şişme Noel Baba bıçaklamışlar! Manyak mısınız lan? Yuh, çüş, höst ve
hatta ohaaa!.. Ohhh... Dememiştim. Demeden edemedim. Demediğimi dedim”.