Kumpas sürecinin en vahşi dönemiydi.
O zamanlar Aydın Doğan ın Hürriyet gazetesinde yazıyordum.
2012 yılıydı, yine böyle güneşli bir Kasım günüydü.
Maltepe askeri cezaevine gittim.
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Mamak, Sincan, Şirinyer i temsilen, Maltepe de gördüklerimi, dinlediklerimi kaleme almaya başladım.
★
Asrın ihanetine uğrayan, kendi hükümeti tarafından esir alınan kahraman subaylarımızın sesi olmaya gayret ediyordum.
★
Maltepe askeri cezaevinin avlusunda, sisler içindeki Büyükada nın karşısında, oturmuş yazarım bu şiiri… / Eylül başlarında bir cumartesi sabahı, lodos titretiyor ağaçları, yağmur geceden yıkamış çiçekleri / gökyüzü mavi, bulutlar beyaz, ardından baharın geçti koca bir yaz, hapisteyiz hâlâ ve güzün ilk serinlikleri / avlunun dört bir yanı dikenli teller, tellerin gerisinde nöbetçiler bekler, kapanır uykusuzluktan gözleri / on gündür çocuk sesi duymadım, özledim “baba” deyişini kızımın, özledim beni görünceki sevincini / hayatım benim, kırk yıllık hayatım, seni başarabildiğimce dürüst yaşadım, içim burada da pırıl pırıl şimdi / geçer, güzelim, bu günler de geçer, sökülüp atılır dikenli teller, koparır halk bir gün zincirlerini.
★
Bu mısralar, varlığıyla onur duyduğumuz Ataol Behramoğlu na aitti.
Çünkü…
12 Eylül darbecileri, büyük ozan ı Maltepe askeri cezaevine tıkmıştı.
Hayata küseceğine, hayatı yeşertmiş, cezaevinin bahçesine ayva fidanı dikmişti.
★
12 Eylül den yıllar yıllar sonra asrın iftirasına uğrayarak Maltepe askeri cezaevi ne tıkılan subay arkadaşlarım, işte bu ayva ağacının kuytusunda oturuyorlardı. Çocuklarına, eşlerine, sevdiklerine, o ağacın altından mektup yazıyorlardı.
★
Ben de oturdum…
Aylarca “o ağacın altı”ndan Balyoz kumpasını yazdım.
★
Ortak özellikleri, hepsi kurmay albaydı, hepsi sınıfının birincisiydi, hepsi generallik/amirallik bekliyordu, topluca içeri tıkmışlardı!
Fırkateyn komutanları vardı aralarında, kimisi Aden Körfezi nden gelmişti tutuklanmak için, kimisi Hint Okyanusu ndan, sınırötesi harekatlara katılmış pilotlar vardı, denizaltı komutanları vardı, SAT komutanları, bordo bereliler vardı, ataşeler vardı,
16 şar sene hapis yemişlerdi.
Ben hayatımda bu kadar onurlu, bu kadar çelik iradeli adamları birarada hiç görmemiştim. Canları elbette çok sıkkındı ama, o zor zamanda ailelerinin, eşlerinin, çocuklarının moralini sağlam tutabilmek için gülümsemeye devam ediyorlardı.
★
Hani “sessiz çığlık” deniyordu ya…
Ben o avaz avaz sessizliklerin şahidiyim.
★
Annesini kaybeden oldu, babasını kaybeden oldu, oğullarıyla bir ömür boyu övündüler, hayatlarının son deminde kahırdan gittiler, eşi üzüntüden kanser olanlar oldu, kızı kanser olanlar oldu, tedavileri sırasında yanlarında olamadılar, kahırdan beyin kanaması geçirenler oldu, şehitlerimiz oldu.
Mermi bile sıkmadan Türk ordusunu imha etmekle kalmıyorlar, zifiri karanlık bir kindarlıkla, subayların ailelerini de cezalandırıyorlardı.
★
Her ziyaretimde görüyordum ki… Vatanı/millet için hayatını ortaya koyan, kariyerlerinin zirvesindeki bu pırıl pırıl Atatürkçü subayları nizami rekabetle geçebilmeleri, komuta kademesindeki ilerleyişlerini durdurmaları asla mümkün değildi. Tek yol vardı, kumpas kurmak, içeri tıkmak ve silahlı kuvvetlerden atmak… Bu adamlarının önünü kesebilmenin başka yolu yoktu. Tam olarak öyle yapmışlardı.
★
Fetocularla imam nikahlı olan Akp hükümeti alkışlıyordu.
Korkunç bir şuursuzlukla, hapse tıktıkları Atatürkçü subayların yerine fetocuları terfi ettiriyorlar, fetocuları amiral/general yapıyorlardı.
Atatürkçüleri imha ediyoruz diye sevinç çığlıkları atarken, aslında, 15 Temmuz darbe girişimine giden cehennem yolunu kendi elleriyle döşüyorlardı.
★
Aylar ayları, yıllar yılları kovaladı, madalyalı kahramanlarımız yatmaya devam ediyorlardı.
★
Elimden geleni yaptım.
Tek tek hepsini tanıtmaya gayret ettim, neler çektiklerini, aslında neden bu iftiraya uğradıklarını anlatmaya gayret ettim.
Ordu yenilebilir ama, halk yenilmez diye düşündüm.
“Sahte delillerle asrın iftirasına uğradılar, sahte kalabalık olmayalım” sloganıyla mektup kampanyası başlattım.
Dünyanın en büyük ailesi ne çağrı yaptım.
Maltepe askeri cezaevine sağanak mektup yağdı, çok kısa süre içinde 1 milyon 300 binden fazla mektup geldi.
Ptt den kamyonetle taşınıyordu, o denli çoktu.
Asrın iftirası, halkın vicdanında beraat etmişti.
★
Yazılarım ve bu kampanya nedeniyle, açık açık tehditler aldım.
Yandaş medyada “derhal tutuklanmam gerektiğini” yazdılar.
“Niye öldürülmüyor” diye yazan bile oldu.
Miting kürsülerinden hedef gösterildim.
Sanki suçmuş gibi “Kürt, Ermeni, Yahudi, Rum” olduğum yazıldı.
“Irkçı, kafatasçı, darbeci, vatan haini” olduğum yazıldı.
İftiralara maruz kaldım, ekranlarda türlü yalanlarla linç edildim.
Telefon numaralarım yayınlandı.
Ev adresim yayınlandı.
Aynen devam ettim.
★
Mektup kampanyasıyla gelen mektuplar derlendi, “Er Mektubu Görülmüştür” adıyla Kırmızı Kedi tarafından kitap haline getirildi.
Bu kitap için, Kırmızı Kedi nin sahibi, mangal yürekli arkadaşım Haluk Hepkon la birlikte Cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş en büyük imza gününü organize ettim.
Dünya hukuk tarihinde bir ilk yaşandı.
“Anıt kadın” avukat Şule Nazlıoğlu, tek başına, cübbesini giydi, Anayasa Mahkemesi nin önünde adalet nöbeti başlattı, tek başına yola çıktı, milyonları peşine taktı, gün gün yazdım.
★
Neticede, devran döndü, fetocularla Akp arasındaki imam nikahı bozuldu, asrın iftirası Balyoz kumpası çöktü, Anayasa Mahkemesi kararıyla hepsi serbest bırakıldı, demir parmaklıklar açıldı.
★
İşte o gün…
Genelkurmay ın özel izniyle, son kez Maltepe askeri cezaevine girdim.
Askeri savcılıktan fakslanan tahliye evrakını getirdiler, arkadaşlarım tek tek imzaladı, nihayet çile bitmişti, kucaklaştık.
“E hadi gari, sallanmayın çıkalım” dedim.
“Son bir işimiz var” dediler.
Hayrola dememe kalmadı ki, vaziyet anlaşıldı.
Umutla beklediğimiz tahliye günü için önceden hazırlık yapmışlar, çam fidanı satın almışlardı.
Anayasa Mahkemesi nden karar çıkınca, ayva ağacı nın bulunduğu bahçeyi elleriyle kazıp, benim gelmemi beklemişlerdi.
İsmet, Ender, Yavuz, Erdinç, Cem yan yana dizildik, yaşayan efsane, bordo bereli Hulusi Gülbahar ağabeyim fotoğrafımızı çekti, çam fidanını diktik.
Allah sizi inandırsın, iki dakika sonra yağmur başladı.
Fidanın ilk can suyu böyle verildi.
Tıpkı büyük ozan Ataol Behramoğlu gibi, hayata küsmemişler, hayatı yeşertmeye devam etmişlerdi.
★
Hepimiz için gerçekten çok duygulu bir andı.
“Çıkalım artık” dedim.
Kardeşim İsmet kolumdan tuttu.
“Buradan ayrılmadan” dedi, “bizden sana bir hatıra…”
Minicik, bordo renkli, kadife bir kese uzattı.
“Nedir bu?” dedim.
“Bize nefes oldun, seni asla unutmayacağız, hepimizin aileleri adına teşekkür olarak kabul et lütfen, biri kızın için, biri eşin için” dedi.
Açtım.
İki madalya vardı.
Biri, Devlet Övünç Madalyası.
Biri, Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası ydı.
★
Gerçeküstü bir törendi ama, madalyalar gerçekti, orijinal madalyalardı.
★
Kendi aralarında toplantı yapmışlardı.
Bu madalyalara sahip olma onurunu yaşamış iki subayımız, büyük bir fedakarlıkla göğsünden çıkarıp vermişti.
“Bu madalyalar, kumpas mağduru Türk subaylarının yanında yeralan, yalnız bırakmayan, Yılmaz Özdil e aittir” kararı almışlardı.
★
O an neler hissettiğimi tarif edecek kelime bulamamıştım.
Bugün hâlâ bulamıyorum.
Yanaklarımdan süzülen yağmur damlaları mıydı, gözyaşı mıydı, bugün hâlâ bilemiyorum.
Şaşkın bir refleksle “alamam” dedim.
“Almazsan çıkmayız” dedi.
“Bari kimlere ait olduğunu söyle” dedim.
Sahiplerine iade edeceğimi bildiği için, söylemedi.
Bugün bile hâlâ aslında kimlere ait olduğunu bilmiyorum.
★
Devlet Övünç Madalyası.
Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası.
Türkiye de bu iki madalyaya birden sahip olan ilk ve tek sivil im.
Benden başka yok.
★
Hayatımın en büyük onuru olarak, evimde saklıyorum.
★
Ve dün öğrendim ki…
Hulusi efendiyle gezmeye bile gitmem dediğim için, Hulusi efendi üç sene hapsimi istemiş, beş ay hapis cezasına çarptırılmışım.
“Askeri ceza kanununa muhalefet ettiğim, astlık üstlük münasebetlerini zedelediğim, komutanlara karşı güven hissini yok ettiğim, Hulusi efendinin şahsında Türk Silahlı Kuvvetleri ni aşağıladığım” için suçlu bulunmuşum.
★
(Takvimde başka gün kalmamış gibi, tam 10 Kasım da bu cezayı verdiler.)
★
(Sözcü davasına beni dahil edememişlerdi, buradan tutturmuşlar.
Sözcü ye operasyonu tam 19 Mayıs ta başlatmışlardı, bana cezayı tam 10 Kasım da verdiler. Belli ki, akıllarınca eğleniyorlar.)
★
Bu beş aylık ceza için, hükmün açıklanmasını geri bıraktılar.
Yani “askıda karar” haline getirdiler.
Beş yıl denetim şartı koydular.
Beş yıl içinde yine ceza alırsam, ikisinin toplamı kadar hapse tıkacaklar.
Beş yıl boyunca Demokles in kılıcı gibi kafamızın üstünde tutmak istiyorlar.
Hukuki mücadelemize devam ediyoruz, ağır ceza mahkemesine itiraz edeceğiz, olmadı Anayasa Mahkemesi ne başvuracağız.
★
Davanın nihai kararı nereye varır, bilemem.
Ama değişmeyen tek gerçek şu.
★
Hulusi efendinin göğsündeki en ünlü madalyasını Amerikalılar taktı.
Benim göğsümdeki madalyaları ise, asrın iftirasıyla hapse tıkılan Atatürkçü subaylarımız taktı.
★
Gezmeye gitmektense, girer yatarım.
Yazar Sayfası:
Yazarın Köşesi:
/ Tarih: 13.11.2020 00:00 / Okunma = 25798
BİRAZ “MİLLİYETÇİLİK” LÜTFEN! (10516)
Boş bardağı dolu görmek (48409)
Lübnan Ne Yapmak İstiyor? (41024)
"Yetti gari" (267769)
Bitmeyen Ekonomik ve Siyasi Krizden Bitmeyecek Ekonomik ve Siyasi Krize (51380)
CUMHURİYET KAVGASI (31373)
Kâfir icadı üzerinden ayet doğrulaması… (70813)
Azerbaycan Türk Dünyasının yeni lider ülkesi olabilir mi? (65737)
Akın Öztürk: “Kurban Seçildim… Akar, Güler ve Ünal İşi Bana Yıktılar” (124442)
General-Binbaşı Kavgası Dallandı Budaklandı!.. (175367)
Ümmetçilik politikası tutar mı? (335506)
PKK’NIN YAKILAN SİLAHLARI (145462)
Teğmenlere “Vebalı” Muamelesi!.. (533121)
Sokağa Çıkamaz Oldular (251861)
Türk Mallarını Rumlaştırma Tuzağı (405349)
Özgür Özel ve CHP Yönetimi El Artırmalı (88940)
Yapılan Mücadele Yeterli mi? (213127)
Ya Baş Eğensin, ya Başkaldıran! (360807)
Emperyalist Projenin Tasfiyesi Değil “Sevr” Fırsatı!.. (1029831)
Cüppeli’nin Kızının Düşündürdükleri (178685)
Türkiye’yi Köşeye Sıkıştırma Girişimleri (435471)
Fotoğraf Krizinin Perde Arkası (343140)
AKP için yolun sonu görünüyor. (155646)
Türkiye olmadan asla! (313155)
Bir “Tek Adam’ın” bozduğunu ancak başka bir “Tek Adam” düzeltebilir. (167240)
Teğmenler ve tesadüfler!.. (1101699)
“ABD Bizi Esir Aldı” (292441)
“Türkiyesiz Cennete Bile Gitmem” (248558)
Savcılığa Suç Duyurusu… Bölük Komutanı Teğmenlerle İlgili Kanaatini Nasıl Değiştirdi?! (1118550)
Türk Birliği Dönemi Başlıyor (353065)
Galata’da Filistin Mitingi (291737)
Unutmadık! (414309)
Kötü Komşu Ev Sahibi Yaptı (158014)
Harp Okulu’nda Geçen Yıl Ne Oldu? (355713)
AB’DEN YENİ “SEVİLLA HARİTASI” (353163)
FAŞİZMİN AYAK SESLERİ (87687)
Erdoğan Hristodulidis Görüşmesi (226384)
CHP içindeki Erdoğan için çalışanlar (1121114)
Türkiye teknoloji trenini kaçırdı (115949)
AB Kıbrıs Müzakerelerinin neresinde? (439109)
Türkiye’nin Öteki Yüzü (337993)
İlginç bir sosyal demokrasi dersi! (660800)
İsrail Türkiye Sınırına Yanaşır mı? (235008)
Sıra kimde? (262847)
İsrail Güç Zehirlenmesine mi Girdi? (293120)
Coni niye Kıbrıs’ta? (237841)
Erdoğan Bizim Köyde Hiç Kaybetmez. (701144)
Mağusa’yı Mağusa’lılardan Dinleyin (139495)
Netflix eğlence platformu mu, propaganda aracı mı? (228917)
Niyet başka akıbet başka! (248142)
İsrail Fikir mi Değiştiriyor? (229838)
Amigdala! (430673)
AB Elçiliklerini Neden Kapatıyor? (150140)
“Müşteri Puşttur” Felsefesi (392051)
Kumpaslar Sadece Bir Avuç Polis, Savcı ve Hakimin İşi miydi?! (645877)
AB mi, Türkiye mi? (217549)
Bir İktidar Bu Kadar mı Basiretsiz Olur! (232200)
TOP PEŞİNDE KOŞANLARA İNAT (244389)
O Akçeyi Her Babayiğit Taşıyamaz! (323211)
Orgeneral A.Ç. Menzil Tarikatından mı?! (595805)
İnsan Hakları Konseyi Seçimi (388075)
Daha Ne Verelim Emperyalist Abilere?! (1051635)
SAYILARLA SİYASET ARENAMIZ-2 (387832)
Avrupa Birliği Değişime Gebe (313962)
Rumlara Güven Duymak (245222)
Asıl Müdahale Bundan Sonra (223955)
Otur Oturduğun Yerde! (359586)
Bölgesel Dengeler Hızla Değişiyor (200196)
Kelaynaklar (374783)
Kıbrıs’ın Sahibi Biziz (389265)
Farz Edelim ki Erdoğan gerçekten aday olmayacak, ne değişir? (334535)
Türkiye mi AB’ye, AB mi Türkiye’ye muhtaç? (427447)
Cahilliğin Özendirilmesinin Sonucu... AKP Kazdığı kuyuya Düştü! (319927)
ABD ve İsrail’in Çöküş Süreci mi Başlıyor (341322)
31 Mart Uçurumdaki Son Daldı!.. (615686)
SAYILARLA SİYASET ARENAMIZ-1; partiler, yöneticiler, delegeler, üyeler, seçimler, Seçmenler ve sandık görevlileri ... ve müteahhitler (424405)
KANUNSUZ CEZA: LİNÇ (312056)
Ekonomik Öngörülerin Çöktüğü Bir Dönem! (328994)
Türkçe Niye Yok ? (303698)
Doğu Akdeniz’de Temelden Değişiklikler (233466)
HANEDAN DÜĞÜNÜ… (209203)
Doğru mu, Yalan mı? (252509)
Evrim, Karşı Evrim, Devrim, Karşı Devrim… (1497932)
Yanlış Strateji, Yanlış Başlangıç (874248)
Müzakerelerin İçeriği Değişir mi? (1062466)
Teğmenlerin İhracında En Çok Buna Şaşırdım (836338)
CUMHURBAŞKANI… (129818)
Batı, Kıbrıs Müzakerelerini Neden Başlatmak İstiyor? (838671)
Devlete Küsmek! (157590)
Seçimden Sonrası Tufan!.. (310953)
Soğuk Savaş Kızışıyor (165871)
Askeri Sınavlarda Neler Olmuş Neler!.. (400900)
Küresel Güç Değişikliği Başladı (183377)
Nüfusun artmasından medet ummak! (178224)
Dost musunuz Düşman mı? (174180)
Sahte Politikaların Efendileri! (182478)
AB-Türkiye İlişkilerinde Yeni Aşama (303917)
“Agapite Tayyip”… (685849)
Özeleştiri Zamanı Geldi (208779)
Nüfusun artmasından medet ummak! (309495)




















