Basın kuruluşlarının en büyük derdi, haksız bir rekabet ortamı yaratarak, birbirlerini sadece gazetecilik yaparak kâr edemeyecek duruma sokmuş olmalarıdır. Kâr, firmalarının gıdasıdır. Nasıl canlılar gıda almadan yaşamazsa, firmalar da kâr etmeden yaşayamaz. Aç kalan canlının hayatta kalma uğruna göze alamayacağı ahlaksızlık ve gaddarlık yoktur. Medya kuruluşları da, mademki sadece gazetecilik yaparak kâr edemiyoruz, biz de “gazetecilik yapıyormuş gibi” davranıp, bizi besleyeceklerin emrine girelim demişlerdir. Sonuçta sayfalarını, ekranını veya mikrofonunu, iktidarın ve zengin iş adamlarının emrine sokan bir medya sektörü oluşmuştur.
REKLAM VE PROPAGANDA
Reklam, propagandanın ikiz kardeşidir. Reklam, bir ürünün veya markanın, propaganda ise bir kişi veya kurumun imaj cilasıdır. Ticari reklamlar, eğer tüketiciye “katma değer” sunan somut bir bilgi içermiyorsa ilgi çekmez. Bu gibi durumlarda çare, “reklamı/propagandayı” haberleştirmek ve köşe yazılarının içine gömdürmektir. Üstelik kişisel imajlarını parlatmak için yanıp tutuşan patronlar da bu hizmete pek bayılır.
OLAY YOK VESİLE VAR, HABER YOK PROPAGANDA VAR
Reklam veya propaganda kampanyaları, hedef kitlenin ilgisini çekecek bir olay/event ile başlatılır. Olayı haberleştirmek veya yorumlaştırmak için medyayı tavlama-yemleme şarttır. Hamdolsun burada bir sıkıntısı yoktur. Reklam dersi veren Amerikalı hocalarımız bize “halk saftır, kandırılabilir” (people are gullible) derdi. Bu “saflık veya kolay kanma” Türkler için de geçerlidir. Propagandacının güvendiği beşeri “fıtrat” da budur. Reklam ve propagandada ikinci ilke “tekrar, itibardır” (repetition is reputation) kuralıdır. Propagandanın başarışlı olması için aynı mesaj (ne kadar fos olursa olsun) sık, sık tekrarlanmalıdır. Günde beş defa bile yetmeyebilir.
AĞZI AÇIK HAYRAN BUDALASI
Birini tavlamak için ona “size hayranım” deyin. O, size
hayran olur. Toplumlar da böyledir. Bizi, en çok mutlu eden şey,
Batılıların bizi beğenmesidir. Diyelim ki zengin bir iş
adamının imajını cilalama projesi aldınız. Derhal ünlü bir
Amerikalıyı, Amerika’da “müşteriyi” övecek bir konuşma
yapması için parayla tutun. Hemen bir “event/olay” (mesela
konferans) düzenleyin. Olay, Amerikan medyasında hiç yer
almayabilir. Tüm dinleyici ve gazeteciler buradan gitmiş
olsa da Amerika’daki bir övgünün Türk medyasında yer alması
süper etkili olur.
Son söz: Hakikat, gerçek olan değil, akılda kalandır.