2017 sonu ve 2018 başında bu köşede 3 bölümlük bir seri yazı yayınlamıştık. Başlıkları “iktidar olmak isteyen muhalefet topluma pozitif enerji verebilmelidir -1,2,3” idi. Bu yazılar halen bu köşede yayındadır
Bu
yazı serimizin birincisinde muhalif çevrelerde yaygın olan AKP iktidarını
kadir-i mutlak (Her şeye muktedir ) bir kötülük gücü olduğu yargısı ve buna
bağlı olarak karamsar kabus senaryoları ile toplumda korku yaratarak siyaset
yapma anlayışını eleştirmiştik. Bu anlayışın topluma negatif enerji yaydığını,
gelecek vadetmeyen umut kırıcılık yaydığını, ve ayrıca gerçekçi de olmadığını
ifade etmiştik.
İkinci yazımızda yönetim bilimi
kavramları olan REAKTİF - PROAKTİF tutum
ve anlayışları tanımladık. Bunların siyaset bilimine ve pratiğine uyarlanmasına
bir giriş yaptık. “ Muhalefet ANCAK VE ANCAK proaktif bir siyasi tavır ile kendisini
iktidara taşıyacak pozitif enerji birikimini yaratabilir.” Cümlesi ile
bitirmiştik.
Üçüncü
yazımızda proaktif siyaset çerçevesinde, o dönemin koşullarındaki somut gündem önerilerimizi ifade etmiştik. Ayrıca
2020 başında yazdığım Kanal İstanbul’un Ekonomi Politiği-1 ,2 başlıklı yazılarımda, dünyanın güncel
gündemindeki İLERİ TEKNOLOJİ Devrimi
sürecini iktidar ve muhalefet sahiplerine hatırlatmıştım.
Muhalefetin
bütün zamanını ve enerjisini mevcut hükümet icraatlarını tartışmaya
harcamamalıdır. Ondan daha çok kendisinin gelecek planlarını tartışmalı,
kamuoyunu da buna yönlendirmeye çalışmalıdır. Bunun için ekonomik, sosyal,
kültürel, bilimsel, teknolojik, eğitsel, diplomatik, stratejik v.s.
hedefleri kapsayan VİZYONER bir İCRA
PLANI VE PROGRAMI hazırlamalı ve kamuoyunun bilgi, görüş, eleştiri ve
değerlendirmelerine sunmalıdır. Böyle bir icraat programında bulunması gereken
konu önerilerimi sunmuştum , yurttaşlık görevi olarak, muhalefet sahiplerine bir
kez daha, güncelleyerek hatırlatıyorum.
1-Dünyamız
kritik bir dönemeçten geçmektedir. 2000’lerin başından itibaren harekete geçen
Dördüncü Sanayi Devrimi treni dünyayı tanıdığımız dünyanın ötesinde başka bir
dünyaya taşımaktadır. Bu treni kaçıran milletlerin sonlarının çok hazin
olacağını, paryalaşacaklarını, önceki
kaçırılan trenler gibi arkasından yetişmenin imkansız olacağı bir dünya kurulmakta
olduğunu ifade etmiştik. Muhalefetİn İCRAAT PROGRAMI’nın ana ekseni bu İleri
Teknoloji Devrimi Trenini yakalama stratejisi olması gerektiğini ifade
etmiştik.
Her
kritik dönemecin galipleri mağlupları
vardır ve bu dönemecin de galipleri ve mağlupları olacaktır. Bu gerçeği
ünlü tarihçi PAUL KENNEDY , “ YİRMİ BİRİNCİ
YÜZYILA HAZIRLANIRKEN “ adlı
kitabında İleri Teknoloji Devrimi’ni ıskalayacak toplumların hazin sonunu şu
çarpıcı ifadelerle gösteriyor. “ Pasifik Okyanusu’nun iki yakasında yapılan
yeni icatlar her şeyi önüne katıp sürüklemekte ve ileri teknoloji toplumlarıyla
(ABD, Japonya, Kore …vbg) diğer
toplumlar arasındaki uçurum artık kolay kolay yetişilemeyecek kadar
açılmaktadır.” (sayfa: 319) Devam
ediyor; “ Bu değişimlerden çıkarılabilecek bir sonuç, yerel düzeydeki topluluklar
hatta tümüyle ülkeler bakımından, kendi kaderlerine hakim olabilme imkanlarının
ellerinden gitgide çıkmasıdır.”Devam ediyor;
“… Öyle ki, iyimserler dünyadaki
“galipler”e bakıp heyecanlanırken, kötümserler de “mağluplar”ın acıklı haline
bakıp dertlenebilir…. “
2-Dünya
ile eşzamanlı olarak ülkemiz de bir kritik bir dönemece girmiştir. 2010’ların
başından itibaren ekonomistlerin Orta Gelir Eşiği veya Orta Gelir Tuzağı adını
verdikleri bir kısır döngünün içinde bocalıyoruz. Bu bocalamadan çıkışın yolu
da yukarda ifade ettiğimiz dünyayı önünde sürükleyen, yolcularını yeni bir
dünyaya taşıyan İleri Teknoloji Devrimi Trenini yakalamamıza bağlı. Bir kere
daha, İleri Teknoloji Devrimi’ni
yakalama stratejinin anlamını, önemini ve zorunluluğunu vurgulamıştık.
3-Türkiye
ekonomisi; rant-inşaat-emlak sektörü, geri teknoloji- ucuz işgücü ve ithal yarı
mamullere dayalı bir sanayi sektörü, altın (döviz) yumurtlayan tavuk dediğimiz
ama ayakta tutabilmek için bayramlarda
iç turizm payandası ile desteklediğimiz turizm sektörü, can çekişen tarım
sektörü, obez (obur) bir tüketim sektörü olmak üzere beş ayak üzerinde
durmaktadır. Ürettiğinden fazlasını
tüketen bir milletiz. Devlet borçlu, şirketler borçlu, vatandaş borçlu. Gelecek kuşaklar da borçlu. Sürekli bir dış ticaret açığı,
sürekli dış ödemeler dengesi açığı (cari
açık) ve sonuç kronik enflasyon. Ulusal tasarruf olanakları çok düşük. Geleceğe
yatırım için sermaye kıtlığı çekiyoruz. Kronik Enflasyon ortamı nedeniyle,
yapılabilen tasarruflar da, sanayi ve teknoloji yatımlarına kaynak olacak likid
sermaye piyasasına değil, gayrı menkule veya döviz –altın piyasasına akıyor.
İleri Teknoloji Devrimini sürükleyecek sektörlere, mal ve hizmet üretimleri
yapan sektörlerde ileri teknoloji dönüşümlerine sermaye ayıramıyoruz.
Geçtiğimiz yıllarda Japonya’nın holdinglerinden sadece birisi Dördüncü Sanayi
Devrimi’nin sadece bir alt sektörü olan yapay zeka sektörüne 108 milyar dolar
yatırım sermayesi tahsis etti. Buna benzer yatırımlar yapan Japonya’nın onlarca
holdingi var. Dünya ölçeğinde düşününce ÇHC var, ABD var, AB, Almanya,
İngiltere, G Kore, Singapur, Tayvan vbg ülkelerin baş döndürücü bir yarışı
devam ediyor. Günümüzün muasır medeniyetler yarışı bu dönüşüm.
4-EĞİTİM
SİSTEMİNDE ÇAĞIN İHTİYAÇLARINA GÖRE REFORM YAPILMASI ZORUNLULUĞU var. Bu konu 3
alt başlık atında ele alınmalıdır. Müfredat programının çağdaş bir anlayışla
yeniden ele alınması, kentlerde okulsuzlaşmaya karşı yeni bir okullaşma projesi
ve kırsal kesimde okulsuzlaşmaya karşı yeni bir okullaşma projesi yeni baştan
düzenlenmelidir. 4+4+4 garabeti yerine 3-15 yaş grubu çocuklar için Ana Okulu +
8 yıllık kesintisiz TEMEL EĞİTİM OKULU olarak yeni bir OKULLAŞMA planı
hazırlanıp uygulanmalıdır. Bu köşedeki “2.
Yüzyıl için temel eğitimde yeni bir okullaşma modeli önerisi “ başlıklı
yazımız ile konuyu detaylandırmıştık.
2017
AKP hükümetinin yürürlüğe koyduğu yeni müfredat programları ile yetişecek
nesiller; dünyanın geçmekte olduğu İLERİ TEKNOLOJİ DEVRİMİ kritik dönemecinde
ülkemizi KAZANANLAR LİGİNE TAŞIYAMAZ.
Bölgesel güç, küresel güç olma hayalleri maceracı söylemler olmaktan
öteye geçemez. Bu müfredat ile yetişen mühendisler, doktorlar, kurmay subaylar,
diplomatlar; ABD’li, ÇHC’li, Rus, İngiliz, İsrail’li meslektaşları ile SATRANÇ,
BRİÇ oynayamaz. Oynamaya kalktığı zaman da MAT olur veya BATAR. Tabii
BATAN ve MAT olan, onlarla birlikte Türkiye olacaktır. Bu eğitim müfredatı 15
Temmuz paşalarını yetiştiren Işık Evlerinde uygulanan müfredatla aynıdır. Muhalefet
bu müfredatı, bilime ve eleştirel akla dayanan bir müfredat ile yenilemeyi
programına almalıdır.
Söz
konusu geçmiş yazılarımızda; diğer önemli sosyal , ekonomik, iç-dış politik, ulusal
güvenlik, terörle mücadele, kürt sorunu,
demokratikleşme konularında da bir köşe yazısı sınırlarının elverdiği ölçüde
önerilerde bulunmuştuk.
Bu
yazılarımızın yazıldığı günlerden bugünlere gelirken dünyamız ve ülkemiz
küresel bir afet, virüs salgını yaşadı. Salgın
etkisi devam ederken Rusya-Ukrayna savaşı gündeme düştü ve halen devam ediyor.
Dünyamız ve ülkemiz; benzerine yüz yılda
bir rastlanacak derinlikte; ekonomik, politik, sosyal, jeopolitik vbg geniş
kapsamlı bir krizin pençesinde yaşam mücadelesi vermektedir. Gıda, enerji gibi
temel ihtiyaç maddelerindeki, sanayinin ve tarımın kritik girdilerindeki aşırı
fiyat artışları ve tedarik sorunları; yoksul milletler için ve bütün milletlerin
yoksul kesimleri için beka (yaşam) krizi
haline geldi. Enflasyon ve işsizlik görülmemiş derecede arttı, gelir
dağılımındaki eşitsizlik sözcüğün tam anlamıyla uçurum haline geldi.
Bu
arada EKOLOJİK KRİZ de kapıda, mahşerin beşinci atlısı olarak, hazırlık
yapıyor, sırasını bekliyor. Küresel ısınma ve buna bağlı olarak; pandemi
sürecinde, gıda güvenliği ve sürdürülebilirliği, sorunların baş köşesine
oturdu. Birleşmiş Milletlerin COP 26 iklim zirvesine giderken “İnsan
merkezli ve sürdürülebilir sanayiye geçiş için dijital teknolojilerle dönüşüm “
olarak tanımlanan Sanayi 5.0’ı yani Beşinci Sanayi Devrimi’ni başlattı Avrupa
Birliği.
Peki,
biz bu sürecin neresindeyiz? 22 mayıs 2021 tarihli Dünya Gazetesi, Kanaat
Önderi söyleşisinin konuğu Sanayi Ve
Teknoloji Bakan yardımcısı Hasan Büyükdede idi. Sayın Büyükdede; Endüstri 4.0
sürecinde Türkiye’nin geldiği aşama ile ilgili bir soruyu; Cumhur Başkanlığı
Strateji Geliştirme Başkanlığının bir araştırmasını referans göstererek “ Şu
anda geldiğimi düzey 2.8 deyiz ama 4.0 yatırımları hızlandı “ diyerek
yanıtladı. Yani 3. Sanayi Devrimi
sürecini henüz tamamlayamamışız, Dördüncüyü konuşuyoruz. Bu ileri teknoloji
Devrimlerinin bir bileşeni olan yeşil teknolojiler alanında önde yarışan
ülkelerin sahip oldukları patentlerin Dünya patent havuzundaki payları şöyle: İlk
2 sıradaki ABD ve Japonya’nın toplam payı %50, üçüncü sırada Almanya var, O’nu
%10 pay ile ÇHC yakalamak üzere. Türkiye’nin payı %0,3 (binde 3 ).
Yukarda
(3. Paragraf) ifade ettiğimiz gibi; ürettiğinden fazlasını tüketen bir ülkeyiz. … Geleceğe yatırım için
sermaye kıtlığı çekiyoruz. Mevcut iktidar sahiplerinin gelecekle işleri yok.
Onlar Türkiye’yi geçmiş yüzyıllara taşımanın derdindeler. Rant yağması ile
yaratılan asalak bir burjuva sınıfı, yağmanın – haramın tadına alıştırılan
ruhban sınıfı ve din istismarı ve sadaka ile “bir lokma bir hırka”ya şükretmesi sağlanan seçmen kitlesinin desteği
ile iktidarını kaybetmeme telaşından başka bir dertleri yok iktidar
sahiplerinin.
Türkiye’nin
bugününe ve geleceğine sahip çıkacak güçlü bir muhalefet iradesine ihtiyaç;
tarihimizin hiç bir döneminde, bu günkü kadar yaşamsal ihtiyaç, beka sorunu
haline gelmedi. Bu ağır koşullar muhalefet sahiplerinin sorumluluklarını da
aynı derecede artırmaktadır. Muhalefet ittifakı, Güçlendirilmiş Parlamenter
Sisteme (GPS) geçiş planına daha fazla zaman ve enerji harcamamalıdır artık. Bu
planın gündeme alınabilmesi ve başarılı olabilmesi; oluşacak parlamentonun (yasama
organının: TMBB) bileşimine bağlı olacaktır. TBMM bileşimi ne olursa olsun,
GPS’e geçiş kısa veya uzun bir süre alacaktır. Belki bir referandumla mümkün
olacak, belki bir seçim dönemi mümkün olamayacak, gelecek seçim dönemine ertelenecektir. Ama her
halükarda yürütme organı olan hükümetin görevleri devam edecektir. Muhalefetin Cumhurbaşkanı
adayı seçimi kazanırsa; YSK’dan mazbatayı aldığı günden itibaren, YÜRÜTME ERKİ
SORUMLULUĞU muhalefet ittifakının omuzlarına yüklenecektir. TBMM ise 1 aydan
aşağı herhangi bir konuyu gündemine alıp görüşemez, karar alamaz.
Dünyanın
ve ülkemizin yaşamakta olduğu çok yönlü, çok boyutlu kriz koşullarında
vatandaşın acil çözüm bekleyen sorunları var. Dünya çok hızlı bir değişim ve dönüşüm sürecine
girdi. İleri Teknoloji Devrimleri treni hareket halinde. Endüstri 4.0-5.0;
insansız fabrikalar, sürücüsüz araçlar robotlar, dijital dönüşüm, yeşil
dönüşüm, Biyoteknoloji devrimi ile insansız ve topraksız çiftliklere doğru
dünya baş döndürücü bir hızla dönüşüyor. Bu dönüşümleri önde götüren ülkeler, binlerce
milyar dolar yatırım sermayesi ayırıyorlar bu devrimci dönüşümlere.
Bir
Afrika atasözü “taşı delen suyun kuvveti değil damlaların sürekliliğidir.” diyor. Maalesef ülkemizde çok partili hayata
geçeli beri orta ve uzun vadeli planlar uygulanamamaktadır. Tarihimizde
hakkıyla uygulanan tek plan, tek parti döneminin 1932 – 1937 Birinci Beş Yıllık
sanayileşme planıdır. İkinci beş yıllık sanayileşme planı da hazırlanmış ancak
İkinci Dünya Savaşı nedeniyle uygulamaya geçilememiştir. 1960 sonrası Devlet
Planlama Teşkilatı (DPT) kurulmuş ve çok kapsamlı beşer yıllık planlar
hazırlanmıştır. Ancak bu planların ömürleri birer seçim dönemi ( 4 yıl) bile sürmemiştir. Gelecek seçimler
yaklaştıkça plan hedefleri kısa vadeli oy hesaplarına kurban edilmiştir. İkinci
Dünya Savaşı sonrası dönemde yıkılan, harabeye dönen Almanya’yı , Japonya’yı
ayağa kaldıran, onları birer süper güç haline getiren baş etken uzun vadeli
plan disiplini ile çalışmalarıdır. Keza savaş sonrası dönemde Türkiye’den çok
geri bir sosyoekonomik miras devralan, üstelik yabancı işgali ve iç savaş
yıkımı yaşayan Güney Kore, Çin Halk Cumhuriyeti de gene plan disiplini ile
çalışarak bizi sollamışlar, en gelişmiş ülkeler ligine yükselmişler, süper güç
haline gelmişlerdir.
SONUÇ
OLARAK iktidar olmak isteyen muhalefet ittifakı TOPLUMA POZİTİF ENERJİ verecek bir rota belirleyip, topluma
sunmalıdır. Bu rotada yürümeye aşağıdaki
ilk 4 adımla başlamalılar.
1-Bir
yanda; yaşanan çok yönlü, çok boyutlu kriz nedeniyle halkın acil çözüm bekleyen
devasa güncel sorunlarına rahatlatıcı çözümler üretmek gerekiyor. Diğer yandan,
ülkemizin geleceği açısından bir beka sorunu olan, dünyanın yaşamakta olduğu
ileri teknoloji devrimleri yarışına yetişmenin hedeflenmesi gerekiyor. Bu iki
yaşamsal milli ihtiyaca yanıt verecek uzun vadeli bir STRATEJİK PLAN ACİLEN HAZIRLANMLIDIR. Bu plan ile
maddi ve gayrı maddi kaynakları (kamu-özel sermaye, dış sermaye, tasarruflar,
insan gücü vbg) özel teşviklerle ve caydırıcı önlemlerle STRATEJİK PLANLAMA hedeflerine
göre yönlendirilmelidir. Türkiye ekonomisinin lokomotifi olarak
efsaneleştirilen, tasarrufları ve diğer finansal kaynakları hortumlayan ; rant-inşaat-emlak sektörünün rolü
sorgulanmalıdır. Lokomotif mi, ayak bağı mı, kambur mu???
2-Bu
STRATEJİK PLANA bağlı olarak; ekonomik, sosyal, kültürel, bilimsel, teknolojik,
eğitsel, diplomatik, stratejik v.s. hedefleri
kapsayan VİZYONER bir İCRA PLANI, 5 yıllık bir HÜKÜMET PROGRAMI hazırlamalı
ve kamuoyunun bilgi, görüş, eleştiri ve değerlendirmelerine sunulmalıdır.
3-Muhalefet
İttifakı; salt bir seçim ittifakı olmamalı, seçimden sonra da ülkeyi ittifak olarak
yönetme konusunda mutabakat sağlamalı, bunu da millete vadetmelidir. 5 yıllık
Hükümet Programının, hem seçilecek cumhurbaşkanı hükümetinin programı olacağı, hem
de dönem içinde parlamenter sisteme geçiş mümkün olursa, ittifak partilerinin MİLLİ
KOALİSYON anlayışı ile aynı programla yürümeye devam edecekleri konusunda
mutabakat sağlanmalı ve millete beyan edilmelidir. Yolda düşünmeye, taşınmaya,
kaşınmaya, pazarlık yapmaya, koalisyon müzakeresi yapmaya milletin tahammülü de yok, sabrı da yok.
4-Ve
son olarak; tüm bu plan ve programlar çerçevesinde çalışma inanç ve iradesine
sahip bir Cumhurbaşkanı adayı üzerinde mutabakatın sağlanması ve adayın ittifak
ortağı partilerin uzmanları takım ve takımlar çalışmalarını başlatması acilen
gerekiyor.
AHMET
AKKÜÇÜK, 03.07.2022
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 4.07.2022 11:46:42 / Okunma = 21975