NOT:
Bu tebliğ Sosyal Demokrasi Derneği İstanbul Şubesi’nde
11 Şubat 2018 tarihinda yapılan
“Katledilişinin 28.Yılında MUAMMER AKSOY’U ANIYORUZ!” etkinliğinde sunulmuştur.
Saygıdeğer katılımcılar, sevgili arkadaşlar,
Bu tatil gününde ulusal ve sosyal sorumluluk duyarlılığı ile zaman ayırıp etkinliğimize katılımınızdan dolayı sizleri hem kutluyor hem de teşekkür ediyorum.
Konuşmamın başlığı “ Mazlum Milletlerin Antiemperyalist mücadelelerini de kucaklayan EVRENSEL BİR SOSYAL DEMEOKRAT hareket yolunda öncü fikir ve siyaset adamı olarak MUAMMER AKSOY. “
Değerli arkadaşlar,
Muammer Aksoy’un konumuzla ilgili pratik ve teorik çalışmaları CHP‘nin Ortanın Solu hareketi ile yenilenme süreci içinde ve Sosyalist Enternasyonal’da Willy Brandt’ın başlattığı, Güney’e açılma hareketi ile eşzamanlı olarak yürümüştür. Dönem 1960 ların sonu ve 70’lerin ilk yarısı. O dönemde Gelişmiş ülkeler (Merkez) – Geri kalmış Ülkeler (Çevre) ayrımı, Kuzey – Güney ayrımı olarak tanımlanıyordu. Zengin Kuzey – Yoksul Güney olarak. Avrupa’nın görece azgelişmişi olan, Avrupa’nın kenar mahalleleri sayılan, İspanya, Portekiz, Yunanistan, Türkiye bu dönemde Willy Brandt’ın girişimleri ile Sosyalist Enternasyonal’de temsil edilmeye hak kazanabilmiştir.
Rahmetli Muammer Aksoy, Semih Hocamızın ortak anıları ile anlattıkları siyaset pratiğine katkılarının yanında siyaset teorisi olarak, Dünya çapında önemi olan katkılar yapmıştır. Milli Kurtuluş mücadelemiz pratiğinden yola çıkarak Emperyalizme karşı mücadele eden mazlum milletlerin kurtuluş mücadeleri ile Evrensel Sosyal Demokrasinin veya demokratik sosyalist hareketin sentezini yaparak Avrupa Doğumlu Sosyal Demokrat siyasi hareketi dünyalılaştımanın fikri öncülüğünü yapmıştır. CHP’nin o dönemden beri bütün program ve tüzüklerinde yer alan şu düşünce Muammer Aksoy ve dönemi çalışma arkadaşlarının bizlere bıraktığı fikri mirasın özeti niteliğindedir..
“ Programımızın ideolojik, politik, fikri ekseninin iki temel dayanağı vardır. Bunlardan birincisi Milli Kurtuluş Savaşımızın ve Cumhuryetimizin kurucu felsefesi Ulusal Bağımsızlık Ülküsü ve Aydınlanma düşüncesidir. İkincisi de evrensel sosyal demokrasinin, emek hareketinin eşitlik, özgürlük, adalet, barış, ülküleri ve felsefi – politik düşünceleridir…” cümleleri ile ifade edilen anlayışı, bir başka ifadeyle Atatürkçü düşünce sistemi ile uluslar arası Sosyal demokrasi hareketinin teorik ve pratik mirasının bir sentezidir.
Muammer Aksoy, bu dönemde yazdığı yazılar ve kitaplarla bu programın sosyal , kültürel, ekonomik, tarihsel, ulusal ve uluslararası dayanaklarını da ortaya koyarak kanıtlamalarını yapmıştır. Bunlardan özellikle 2 kitabı konumuz açısından çok önemlidir.
ATATÜRK VE SOSYAL DEMOKRASİ
SOSYALİST ENTERNASYONAL VE CHP
Bu kitapları şu anda ancak sahaflarda tek tük bulabiliyoruz. Son yıllardaki “ Sosyal demokrat “ önderlerimiz Muammer Aksoy’un eserlerini ve fikri mirasını unutulmaya terketmişlerdir.
Bu teorik çalışmalarının ve siyasi görevlerinin yanında, Demokrat Parti zamanında ABD baskısı ile çıkarılan Türkiye’nin Petrol kanununu sorgulayan Milli Petrol davası sivil direniş kampanyasını yürütmüştür. Bu çalışmalarda Muammer Aksoy yalnız da değildi. Muammer Aksoy kuşağı diyebileceğimiz bir aydın nesli, cumhuriyetin yetiştirdiği cumhuriyetçi, toplumcu, yurtsever, demokrat aydınlar arasında mazlum milletlerin ekonomik, sosyal gelişmeleri üzerine araştırmalar yapan, cehalete, açlık ve yoksulluğa çözüm öneriler getiren önemli çalışmalar yaptılar, eserler bıraktılar. Bunlardan özellikle, benim de fikri gelişimimde etkili olan, 3 bilim insanını burada zikretmeyi onlara karşı bir vefa borcu olarak görüyorum.
Tarhanacı profosör olarak tanınan Osman Nuri Koçtürk’ün , geri kalmış ülkelerin beslenme sorunları ve gıda emperyalizmi üzerinde çalışmaları. Gene Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil’in Azgelişmişliğin Sosyolojisi üzerine çalışmaları, Türkkaya Ataöv’ün NATO - ABD – Türkiye ilişkilerini sorgulayan çalışmaları o dönem gençliği ve halk kitleleri üzerinde önemli etkiler yapmıştır.
( Not : Bunlardan Cavit Orhan Tütengil de Muammer Aksoy gibi gerici – faşist bir saldırıda öldürülmüştür. Osman Nuri Koçtürk ilerlemiş yaşına rağmen 12 Eylül Cuntasınca gözaltına alınmış, eziyete maruz kalmıştır…Hoca’nın tarhanacılığı, geri kalmış ülkelerdeki açlık sorununun çözümü için bizim tarhanayı öneriyor ve isarla savunuyordu.)
Bu akademik çalışmalar ve kültürel iklimden beslenen ve etkilenen CHP, Bülent Ecevit’in liderliği, Kamıl Kırıkoğlu ekibinin örgütçülüğü, Semih Eryıldız hocamızın da aralarında bulunduğu gençlik hareketinin dinamizmi ile 1973 seçimlerinden itibaren ülkenin birinci partisi haline gelmiştir. Seçim sistemi nedeniyle tek başına iktidar olamasa da 1970’lerin genel seçimlerinde hep birinci parti olmuştur. Yani aşı tutmuştur. Türkiye’nin Sosyal Demokrat siyaseti ve ideolojisi, milli devrim tarihimizle Evrensel Sosyal demokrasinin sentezi olarak Atatürkçü Sosyal Demokrasi tarih önünde sınavını başarıyla geçmiştir.
Aynı dönemde,
Uluslararası düzlemde, Sosyalist Enternasyonal yapılanmasında paralel gelişmeler yaşandı. Willy Bırandt’ın başlattığı Yoksul Güney’e açılma projesine yeni halkalar eklendi. İkinci Dünya Savaşından sonra Bağımsızlık kazanan ülkelerin demokrat ve sosyalist hareketleri de Sosyalist Enternasyonal’a katıldıkça üye sayısı 120 yi aşmış, gözlemci üyelerle 200 den fazla siyasi partinin oluşturduğu bir ağ haline gelmiştir bugün.
Sosyalist Enternasyonal içinde Sömürgecilik ve Emperyalizm zulmünü yaşamış Asya’nın, Afrika’nın, Latin Amerika’nın mazlum millet partilerinin sayısı, Avrupa’lı partilerin sayısını çok geçmiştir. Bu durum Sosyalist Enternasyonal’i bir Batı Avrupa siyasi kulübü olmaktan eninde sonunda çıkaracaktır. Mazlum milletlerin bağımsızlık, ekonomik - sosyal ilerleme mücadelerinini kucaklayan, gerçekten Evrensel Bir sosyal demokrat harekete evrilmesinin maddi koşulları fazlasıyla mevcuttur. Ve bu evrimleşmede, tarihin İlk başarılı antiemperyalist mücadelesini vererek ülkemizi bağımsızlaştıran, Cumhuriyet devrimlerini gerçekleştiren CHP’ne öncülük etme görevi düşüyor. Bu öncülük görevi CHP’ye hem ülkemiz içinde hem Dünya ölçeğinde saygınlık kazandıracaktır. Aynı zamanda ülkemizin de Dünya‘daki saygınlığına katkıda bulunacaktır.
Bu tezlerimize dayanak olacak, Evrensel Sosyal Demokrasi için ideolojik-politik çerçeve olabilecek bir Birleşmiş Milletler kararı CHP’nin ve devletimizin kurucu önderi Atatürk için alınmıştır. UNESCO’nun Atatürk’ümüzün 100. doğum yıldönümü için Uluslararası anma etkinliği öngören, 152 ülke delegesinin oybirliği ile aldığı karar metni şöyle :
“ Uluslararası anlayış, işbirliği ve barış yolunda çaba göstermiş üstün bir kişi; olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci; sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder; insan haklarına saygılı; dünya barışının öncüsü; bütün yaşamı boyunca insanlar arasında; renk, din, ırk ayrımı gözetmeyen eşsiz bir devlet adamı; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu. “
Dünyanın batısını , doğusunu, kuzeyini, güneyini, beyazını, siyahını, sarısını, melezini kucaklayan gerçekten evrensel bir sosyal demokrasi tarif edilmek istense; UNESCO’nun bu kararındaki Atatürk anlatımından daha güzel bir ifade bulunamaz. Tanım bizler için de hem kendi ulusal tarihimizi hem de Dünya’yı kucaklayan bir Sosyal Demokrasi tanımıdır. Türkiyeli Sosyal demokratlar bu anlayışla Sosyalist Enternasyonal’de bulunmalı ve orada bu anlayışın öncüsü olmalıdır.
Değerli arakdaşlar,
Yukarda yazdığımız BM karar metnini büyük büyük yazıp çerçeveletip her yere asmamız lazım. Biz dernekten başlayacağız buna.
Yukarda özetlediğimiz ulusal ve uluslarası tarihsel süreç, Türkiye Sosyal Demokrat Hareketinin ulusal düzlemde zengin bir teorik - pratik birikime sahip olduğunu , uluslararası düzlemde de tezlerini anlatabileceği elverişli koşullara ve gerçekçi argümanlara sahip olduğunu gösteriyor. Tüm bu elverişli koşullara rağmen 12 Eylül 1980’den sonraki 40 yıla yaklaşan sürede Türkiye Sosyal Demokrat hareketi kronikleşmiş bir teorik-pratik–örgütsel kaos yaşamaktadır. Kafalarda sürekli cevaplanmamış sorular dolaşmaktadır.
Biz sosyal demokrat mıyız, Atatürkçü müyüz, SD Atatürkçülük ile uzlaşır mı, ALTIOK’u kesip biçmeler, SD yi bırakalım Atatürkçü olalım veya Atatürkçülüğü ALTIOK’u bırakalım SD olalım ????... gibi soru ve önermeler ve bunlara paralel olarak aynı parti çatısı altında olmaması gereken düşünce, söz, söylem ve davranış aykırılıklarına sürekli tanık oluyoruz.
Ben bu durumun sebebi olarak, geçmişin pratik ve teorik mirasına sahip çıkmamak olarak görüyorum.
Bu dönemde harekete önderlik edenler, maalesef başarısı tarihin deneyi ile kanıtlanmış, yukarda açıkladığımız Muammer Aksoy ve çalışma arkadaşlarının teorik ve pratik mirasını genç nesillere aktaramamışlardır veya aktarmamışlardır. Tabii ki sadece aktarmak da yetmezdi. Zamanın koşullarına uyarlamak, deney sonuçlarına göre gözden geçirmek ve yeni tezler, yeni öneriler geliştirmek. Bütün bunlar için doğru bir referans noktasından yola çıkmış olmak gerekiyor. O referans da MUAMMER AKSOY VE ARKADAŞLARININ BIRAKTIĞI TEORİK VE PRATİK MİRAS olmalıydı. Maalesef bu referans unutulmaya terk edildi. Muammer Aksoy’un kitaplarını bugün sahaflarda samanlıkta iğne arar gibi arıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
Biz Sosyal Demokrasi Derneği olarak; mütevazi imkanlarımızla bu misyonu sürdürmeye çalışıyoruz. Muammer Aksoy ve arkadaşlarının bıraktığı, başarısı tarih tarafından tescil edilmiş, teorik ve pratik mirasa sahip çıkmayı, O’nu yeni kuşaklara aktarmayı, değişen dünya ve ülkemiz koşullarına uyarlama, güncelleme çalışmaları ile zenginleştirmeyi temel görev sayıyoruz. Bu anma etkinliğimizin bir amacı da bu.
2012 yılında Özgür İnsan Dergisi’ni yeniden çıkaran ekip, derneğimizin üyelerinden oluşuyordu. 7 sayı çıkan bu dergi Muammer Aksoy’un bize bıraktığı Atatürkçü Sosyal Demokrasi anlayışını eski kuşaklara hatırlatma, yeni kuşaklara tanıtmak için çaba harcadı. Kasım 2012 sayısı, ”Atatürkçülük, Sosyal Demokrasi ve Demokratik Sol, Kemalizm” başlığı ile özel sayı olarak çıkmıştır.
Dergimiz yayın hayatına mola verirken de ALTIOK VE SOSYAL DEMOKRASİ Bildirgesi yayınlamıştır.
Özgür İnsan Dergileri, Muammer Aksoy’un Atatürk ve Sosyal Demokrasi Kitabı’nın kopyası ve Bildirge derneğimizden temin edilebilr.
Sevgili arakadaşlar,
Ben konuşmamın bundan sonraki bölümünde içinde yaşadığımız kronikleşmiş Teorik – pratik-örgütsel kaos ortamında, Atatürkçü ve Sosyal demokrat çevrelerde sık sık sorulan bazı soruları, hatırlatarak ve bunları cevaplandırarak sözlerimi tamamlayacağım.
Soru-1:
Atatürkçülük ile Sosyal demokrasi uyuşur mu ? EVET UYUŞUR ÇÜNKÜ ;
Atatürkçülük ve Sosyal demokrasi farklı coğrafyalarda farklı tarihlerde, farklı sosyo ekonomik koşullarda ortaya çıkmış, siyasi akımlardır. Sosyal demokrat düşünce sanayi devrimini yapmış gelişmiş kapitalist ülkeler işçi sınıfı hareketi içinde doğmuştur. Atatürkçülük ise, üretimin karasabanla, ulaşımın kağnı ile yapıldığı, yarı sömürge yarı feodal bir imparatorluğun enkazı üzerinde emperyalizme ve feodalizme karşı verilen Milli Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyet Devrimi süreci içinde doğmuş gelişmiştir. İki akım arasında çokça ortak ideal ve hedefler vardır, farklılıklar ve çelişmeler de vardır. Hepsinden önemlisi de farklı sosyo – ekonomik gelişme aşamasındaki toplumları kucaklayan evrensel bir Soyal demokrasi anlayışı için birbirini tamamlayıcılık vardır. Kavramamız gereken halka da bence budur.
Sosyal demokrasinin yazılı evrensel ilkeleri ile Kurtuluş savaşımızın ve Cumhuriyetimizin kurucu felsefesi Atatürk ilke ve devrimleri arasında bir çelişki yoktur.
-Çoğulculuk ve katılımcılık
-Özgürlük ve hukuk devleti kurallarının(uygulanması)
-Eşitlik ve adalet
-Dayanışma ve uzlaşma
-Barış ve hoşgörü
-Emeğin önceliğ ve bütünlüğü
-Çevrenin ve doğanın korunması
Gibi değerler Atatürk ilke ve devrimlerinin de nihai hedefleridir. Kurtuluş savaşımız çoğulcu katılımcı bir meclis tarafından yönetilmiştir, bu belki de dünyada tek örnektir. Savaş halindeki meclisin gündemine aldığı Halkçılık programı, bir toplumculuk (sosyalizm ) örneğidir. Sakarya Savaşı günlerinde Zonguldak Maden işçilerinin sağlık ve güvenlik koşullarını gündemine almış, görüşmüş bir meclistir. Devamında Cumhuriyet Devrimi sürecinin ekonomik, sosyal reformları, hukuk, eğitim atılımlarının amacı, Avrupa’nın rönesanas, reform, aydınlanma hareketleri kazanımlarını ülkemize ve halkımıza kazandırmaktır. 1930 lu yıllarda yurt dışına üniversite ve doktora seviyesinde eğitim için 600 öğrenci gönderilmiştir. Bunların hepsi Avrupa’ya gönderilmiştir. Cumhuriyet Devrimimizin ülkemize kazandırmaya çalıştığı, bilim, kültür, sanat, sosyal, ekonomik, politik değer ve kurumlar devrimimizin Evrensel Sosyal Demokrasi ile ortak paylaşımlarıdır. Örneğin, Türkiye Atatürk’ün sağlığında ILO’ya (Uluslarası Çalışma Örgütü) katılmıştır. ILO’nun kuruluşu Versay ve Sevr anlaşmalarının hükümleridir. İşçi sınıfının çalışma ortamlarının sağlık ve güvenlik yönünden iyileştirilmesi için çalışmalar yapan uluslar arası bir örgüt. Aslına bakılırsa İtilaf Devletlerinin (Galipler) kapitalizmi devrimci yol kazalarından korumak için kurdukları bir örgüt. Atatürk, buna SEVR dayatması kompleksi ile yaklaşmamış, Türk işçisinin daha sağlıklı, güvenli koşullarda çalışması için, endüstrileşmiş ülkelerin deneylerinden yararlanlanabilme fırsatı olarak benimsemiştir ve Türkiye ILO’ya 1932’de katılmış, ilk iş kanunu da 1935 de çıkmıştır.
Dünya üzerinde değişik siyasi partilerin uluslar arası çatı orgütleri var. Muhafazakarlar, liberaller, sosyal demokratlar, geçmişte kalmış olan Komünist Partilerin çatı örgütü Komintern vs. Bunlar arasında ekonomik- sosyal politikalar ( karma ekonomi, sosyal ( halkçı) piyasa ekonomisi, sosyal devlet ), siyasi rejim tercihleri özgürlükçü, çoğulcu demokrasi açısından Atatürkçülük ile aynı çizgide olan uluslararası siyasi akım Sosyal Demokrasi (Demokratik Sosyalizm)’dir, bunun çatı örgütü de Sosyalist Enternasyonaldir.
Soru – 2.1 / 2.2
Biz Atatürkçüyüz SD neyimize, bizi bozmaz mı ?
Veya
Biz Sosyal Demokratız, Atatürkçülüğün modası geçmedi mi ?
Bu soruların ikisine de cevabımız HAYIR’dır.
Açıklaması, kısmen yukarki birinci sorunun yanıtı içindedir. İlave olarak, Bu sorulara dayalı bir ayrışma, başta açıkladığım tarihsel ve güncel gerçeklere aykırıdır. Siyaseten de bölücüdür, 1970’lerde sağlanan bütünlüğü bozucudur, bozmaya da maalesef devam ediyor. 1970’lerden beri Türkiye’li SD’ların %80’i kendini aynı zamanda Atatürkçü olarak görür. Aynı şekilde kendini öncelikli olarak Atatürkçü olarak görenlerin %80 i de kendini aynı zamanda SD olarak görür. Bu anlamda Altıok – SD bileşimi halk çoğunluğu içinde benimsenmiş ve özümlenmiştir. Yani AŞI TUTMUŞTUR. Ayrıştırıcı ve bölücü soruların, yanıtların ve politikaların takipçileri, geleneksel CHP kökeni dışından gelen marjinal gruplardır. Gerçeğin bu arkadaşlara da anlatılması, kavratılması gerekiyor. CHP’nin de özüne dönmesi gerekiyor.
Soru-3:
Sosyalist Enternasyonal’a üyeliğe ne gerek var, bize ne faydası olacak ? ÇOOK !
Arkadaşlar,
Dünyanın birçok sorunu, ulusların tek başına çözecekleri sorunlar değil. Uluslararası işbirliğini zorunlu kılıyor. Çevre sorunları, atmosfer ve deniz kirliliği, sınır aşan sular, kitlesel göçler, Dünya Barışının sağlanması, terörizmle mücadele, Türkiye’nin ittifak bağlantıları, insan kaçakçılığı, suç ve suçluların takibi ….vs.
Bunlar için BM düzeyinde devletlerarası bilgi paylaşımı, ortak hareket imkanlarının kullanılması yanında benzer ideolojik- politik görüşlere sahip siyasi partilerin de aralarında bilgi ve düşünce paylaşımı yapmaları, farklı çözüm seçeneklerinin gündeme alınabilmesini sağlar, düşünsel zenginlik katar dünyamıza.
O nedenle benzer partilerin belli çatı örgütleri içinde faaliyette bulunmaları Dünya için yararlıdır. Ülkemiz için de, siyasi partilerimizin bu tür çatı örgütlerine katılmaları, ülkemizin politik, diplomatik, ticari hayatına zenginlik katar.
Bu genel yararlara ilaveten Türkiye’nin özel bir durumu da vardır. 5 milyondan fazla yurttaşımız Avrupa’da yaşamakta ve hayatın her alanında aktif roller oynamaktadırlar. Avrupa’da yükselen ırkçılık ve neofaşizm tehdidine karşı bu yurttaşlarımız Sosyal Demokrat partilerle dayanışmaktadırlar. Bütün bu gerçekler bize Avrupalı sosyal demokrat partilerle dayanışma içinde olma, Sosyalist Enternasyonal içinde rol üslenme görevi yüklemektedir.
Soru-4:
Sosyalist Enternasyonal Bağımsızlığımızı yok etmez mi ? HAYIR YOK ETMEZ.
SE üyesi partiler, ulusal özgünlüklerini koruyarak katılırlar. SE üyesi partiler, saf steril ( dogmatik ) ideoloji partileri değildir. Sosyal taban olarak da homojen sınıf partileri değildir. SE’nin de üyelerinden böyle istekleri, katı şartnameleri yoktur. Bazı ülkeler 1 den fazla parti ile temsil edilebilir. Büyük Ağabey pozisyonundaki bir partinin sopa ile yönettiği bir çatı örgütü değildir. İşine gelmeyen parti üyelikten serbestçe çıkabilir. Hiçbir müeyyidesi yoktur. Her parti bağımsız özgün ulusal kimliği ile çatı altına girer. Parti veya devlet bağımsızlığımıza halel getirecek bir durum yoktur.
Soru-5:
Sosyal Demokrasi Düşüncesi ile ALTIOK veya Atatürkçülük arasında farklılık ve/veya çelişki yok mudur ? Evet VARDIR…
Farklılık ve Çelişki SÖMÜRGECİLİK VE EMPERYALİZM İLE MİLLİ KURTULUŞ SAVAŞLARI arasındaki karşıtlıktan kaynaklanmaktadır. Bu konu üzeri örtülerek görmezden gelinecek veya kenarından dolaşılarak geçiştirelecek bir konu değildir. Türkiye Sosyal Demokratlarının beslendiği birinci ideolojik damar; Ulusal Kurtuluş savaşımızın ve Cumhuriyetimizin kurucu felsefesi Antiemperyalizm ve aydınlanmadır. Oysa Avrupalı Sosyal Demokrat partiler tarihte ülkelerinin sömürgeci emperyalist politikaları ile uzlaşma içinde olagelmişlerdir. Bu konuda CHP Haklı ve doğru tarafta olmuştur. Yanlış ve haksız tarafta olan Avrupalı SD partileri ve onların Avrupa merkezci yaklaşımları olmuştur. CHP , mazlum milletlerin bağımsızlık ve kalkınma davalarını da kucaklayacak Gerçekten Evrensel bir sosyal demokrasi anlayışının öncülüğünü yapma misyonu ile SE içinde bulunmalıdır. Kendini inkar ederek değil. Sosyalist Enternasyonal’in demokratik çoğulcu yapısı içinde CHP, insanlık için bu anlamlı görevi yapma imkanına sahiptir, nesnel koşullar uygundur.
Tabii bu süreçler çelişkisiz, mücadelesiz düz bir çizgi izlemeyecektir. Zikzaklar, karşı çıkmalar da olacaktır. Geçtiğimiz günlerde Umut Oran’ın SE başkan yardımcılığında istifa etmesine neden olan çelişkiler ve benzerleri gelecekte de olacaktır, geçmişte de birçok benzerleri olmuştur. Bir atasözü “ Taşı delen suyun kuvveti değil damlaların sürekliliğidir.” der. Kararlı duruş, sabır ve sebatla aşılamayacak engel yoktur.
AHMET AKKÜÇÜK / SDD İSTANBUL ŞUBESİ YK Bşk. Yrd. / 07.02.2018
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 19.07.2018 00:00:00 / Okunma = 19907