Seçim yaklaştıkça, iktidarını devam ettirmek veya iktidarı ele almak isteyen siyasi güçlerin çeşitli toplum kesimlerine karşı “açılım”ları sürüyor. Son hamle AKP iktidarından Aleviler için yapıldı. Genellikle uzun süredir CHP’ye oy veren Alevi kitlesinin hiç değilse bir kısmının oylarını AKP’ye kazandırmak iktidarda kalmanın güvencesi olabilirdi…
AKP, Kürt açılımını ağzına burnuna bulaştırmış, Kürtleri AKP taraftarı yapamamış, Kürtler Erdoğan’ın başkanlığı için oy vermeyeceklerini açıklayınca masa devrilmiş, yeniden “güvenlik” politikasına dönülerek Kürtlerin kazandığı Belediyelere bile kayyum atanması yoluna gidilmişti. HDP’nin kapatılması için de açılan dava sürüyor. “Ya beni desteklersin ya seni mahvederim” politikası.
SEÇİM YATIRIMI OLDUĞU AÇIK
Ülkede yaşayan farklı dillerin ve inançların mensuplarını, o ülkenin asıl sahipleri haline getirmek için başta gelen şart, insanların temel haklarına saygılı olmak, yani demokrat olmaktır. Din ve milliyet konusunda tarihsel saplantıları olanlardan “açılım” sözcüğünü duyduğumuzda bunun mevsimlik bir seçim yatırımı olduğunu anlamalıyız.
Hükümetin Alevilerle ilgili yeni uygulamalarında öne çıkan husus, Aleviliğin bir din veya mezhep olduğunu reddederek, onu kültürel bir kurum olarak kabul etmesi ve bu nedenle Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlamasıdır. Bazı Alevi çevreleri bu kararı “Hiç yoktan iyidir” diyerek olumlu karşılasalar da Alevi çoğunluğun bununla tatmin olmayacağı açık.
Herkes için başta gelen soru şudur: Alevilik bir din, bir mezhep veya inanç sistemi midir, değil midir? Cem evleri Alevilerin ibadet makamları mıdır, değil midir?
Türkiye’de toplumun Ortaçağ karanlığı içinde bulunan uç kesimlerindeki Müslümanlarını inançlarını temsil eden ve bunu devletin yapısına şırınga etmek isteyen Hükümet, Aleviliği bir inanç sistemi olarak değil, folklorik bir malzeme olarak görüyor. Türkiye’de nüfusları ne kadar olursa olsun bütün inanç sistemlerinin kurumları, temsilcileri, ibadethaneleri devletçe tanınmıştır ama Aleviler bunun dışındadır. Hükümete göre Sünnî tarikatlar makbuldür ve devletin her kademesinde görev alabilirler, hatta almalıdırlar ama Aleviler, böyle bir şanstan yoksundur.
TÜRK KÖYLÜ DİNİ
Hazreti Muhammed’in ölümünden sonra baş gösteren iktidar mücadelesinde saf dışı bırakılan Ali taraftarlarının yarattığı bu “Parti”, Irak üzerinden İran’a, oradan Türk topluluklarına yansımış, Selçuklu ve Osmanlı hâkim sınıflarına karşı bir köylü isyanının da sembolü olmuştur.
Burada Aleviliğin oluşumu ve inanç sistemi hakkında daha fazla bir şey söylemek istemiyorum. Çünkü Konu dallı budaklıdır ve her inanç tarihçisinin ve Alevinin bu konuda söyleyeceği farklı şeyler olabilir.
Şu kadarı ise herkesin kabul edeceği gerçeklerdendir. Aleviler Allah-Muhammed-Ali çizgisine bağlı olmakla birlikte birçok konuda Sünni inanç sisteminden ayrılırlar. Namaz kılmazlar, Ramazan orucu tutmazlar. Haclarını Kâbe’ye giderek değil, Kerbela’de yaparlar. İbadetlerinin adı Cemdir ve bunu cem evinde yaparlar. İçki içmeyi günah saymazlar. İbadetlerini Türkçe yaparlar.
İlk kanlı ayrışmadan sonra Emevi yönetiminden alınan bir inanç mirasıyla Aleviler İslam dışı bir sapıklık olarak anlatılmıştır. Öyle ki bir Alevinin Müslüman olması için önce Hıristiyan olması gerektiğine inanılmaktadır. Alevilerin Cem ayinlerinin bir “mum söndü” rezaleti olduğu anlatılmıştır. Bu inanca göre Alevilerin kestikleri yenmez. Alevi’ye kız verilmez.
Konunun bam teli şuradadır: Türkiye’yi yöneten İslamcılar, yüzyıllardır propaganda edilen bu görüşlere inanmaya devam ediyorlar mı, yoksa bu konuda görüşlerini değiştirmişler midir? Değiştirmişlerse, okullardaki zorunlu din derslerinde neden Alevilerin inançlarına yer verilmez? Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 2014’te Alevilere dinî ayrımcılık yapıldığı kararının gereğini yapmazlar? Dahası kör kör parmağım gözüne dercesine, Boğaz köprülerinden birine Anadolu’da on binlerce Alevi’yi katleden “Yavuz Sultan Selim Köprüsü” adı verilir?
ÇÖZÜM DEMOKRASİDE
Aleviler, yüzyıllardır inançları nedeniyle bu ilkede kendilerini ikinci sınıf yurttaş olarak hissediyorlar. Bu kanıları ve bunları doğuran uygulamaları gidermek için anayasal ve hukuki esaslı düzenlemeler yapmanın zamanı gelmiş de geçmektedir.
Alevilere Diyanet İşleri örgütü içinde yer vermek, Alevi dedelerini maaşa bağlamak, Cem evlerinin elektrik, su giderlerinin devlet tarafından karşılanması soruna çözüm olamaz.
Yapılacak iş, devletin inanç sistemlerinden elini çekmesi, devletin dinler arasında ayrım yapmaması, devasa bir ruhban sınıfını beslemekten vazgeçmesidir.
Bunu ancak demokrasinin ve insan haklarının kefili olan bir halk iktidarı gerçekleştirebilir. Bırakın herkes istediğine inansın. Devlet, din, mezhep ve tarikatlara çekidüzen vermekten vaz geçsin. Zira bunun çıkmaz bir yol olduğunu Aleviler için acı olaylarla dolu tarihimiz gösteriyor. (8 Ekim 2022)