24 Nisan’da başta ABD olmak üzere bilimum ülkeler üzerimize bir kez daha “soykırım” iftirasını boca etti. İktidar ve medyası, “Ohh bir 24 Nisan’ı daha atlattık. Bakın bir şey olmadı.” havasıyla, bu ağır suçlamayı olağanlaştırırken Erdoğan da, “Türkiye’yi bölgesinin ve dünyanın en güçlü, itibarlı, onurlu devletlerinden biri haline getirdik.” diye övündü.
“Güçlü, itibarlı, onurlu devlet”… Bunlar çok önemli sözler…
Durumumuz gerçekten böyle mi; sıcak bir örnek üzerinden bakalım.
Dışişleri Bakanı’mız Mevlüt Çavuşoğlu, Cumartesi günü 6 ülkeyi kapsayan Latin Amerika turuna çıktı. İlk durak 23 Nisan’da Uruguay’dı; ardından Brezilya’ya gitti. Dün itibarıyla Ekvator’daydı, bugün de Kolombiya’da. Daha sırada Panama ve Venezüela var.
Konumuz Uruguay ziyareti. Yok; ziyaretin anlam ve önemi, bu ülkeye Dışişleri Bakanı düzeyinde gerçekleştirilen ilk ziyaret olması veya ticaret hacmimizin 358 milyon dolardan 1 milyar dolara çıkarılması hedefi değil, “soykırım” iftirası.
Futbolcu ve Türk Dizileri Dostluğu
Öncelikle Uruguay’la ilişkimizi merak ettim. Neyse ki, Bakan Çavuşoğlu’nun Uruguay’da yayın yapan El Pais Gazetesi için kaleme aldığı makale sayesinde biraz fikir sahibi oldum.
Çavuşoğlu’nun yazdığına göre; iki ülke arasındaki 1929 tarihli Dostluk Anlaşması’nın birinci maddesinde, “Yüksek akitlerin hükümet ve milletleri beyninde daimi sulh ve devamlı dostluk mevcut olacaktır.” deniliyormuş. Bu atıftan sonra Uruguay’ı güçlü devlet yapısı, demokratik değerlere bağlılığı ve istikrarlı gelişimi ile Latin Amerika coğrafyasının potansiyeli en yüksek ülkelerinden biri olarak gördüklerini vurgulayan Çavuşoğlu şunları anlatmış:
“[Geçen yıl] Türkiye’nin Montevideo Büyükelçiliğini faaliyete geçirerek Uruguay’la ilişkilerinde yeni bir sayfa açtık. Bunun hemen akabinde, geçen Ağustos ayında, Dışişleri Bakanı Francisco Bustillo’nun Türkiye’ye gerçekleştirdiği tarihi ziyaret, ilişkileri tüm boyutuyla geliştirme yönündeki ortak çabalarımıza yeni bir ivme kazandırdı. Hemen ardından Uruguay’ın da Ankara’da büyükelçilik açma kararı almasını bir Büyükelçi atamış olmasını mutlulukla karşılıyoruz… Kasım 2021’de Uruguay Parlamentosu’nda Dostluk Grubu’nun kurulmasından da memnuniyet duyduk.”
Yani Uruguay’la hepi topu son iki yıl içinde karşılıklı büyükelçilik açmışız.
Çavuşoğlu’nun makalesinin devamında da şöyle ifadeler var:
– “Türkiye, Ermenistan ve Azerbaycan’ın bölgede kalıcı barış ve istikrarı hedefleyen çabalarına eminim ki, Uruguay da halkı ve hükümetiyle destek verecektir. Zira bu süreçte dostlarımızı yanımızda görmek bizleri daha güçlü kılacaktır.”
– “Ziyaretim sırasında tabiatıyla Uruguay’ın ünlü dostluk ve misafirperverliğini de bizzat yaşayacak olmaktan heyecan duymaktayım. Esasında biz bu dostluğu çok yakından tanıyoruz. Çünkü Lugano’suyla, Muslera’sıyla, Diego’suyla bize Uruguay’ı sevdiren çok yetenekli futbolcu dostlarımız var. Diğer taraftan Türk dizileriyle biz her gece yüz binlerce Uruguaylının evine konuk olmanın mutluluğunu da yaşıyoruz.”
Brezilya’ya Gitmişken
Uruguay başta olmak üzere 6 ülkeye gerçekte niye gidildiğini ise Çavuşoğlu’nun beraberinde götürdüğü 7 gazeteciden birisinin bugünkü yazısı sayesinde öğrendim.
Gazetecimiz, öncelikle “Coğrafya bilgim fena olmamasına rağmen, gezi programı elime ulaştığında bu ülkelerin bazılarının haritadaki yerlerini teyit etme ihtiyacı hissettim.” itirafında bulunduktan sonra şu bilgileri verdi:
“Ekonomi gündemi ön planda olan bir gezi bu. Malûm, Erdoğan yönetiminde Türkiye, bir süredir sıcak para baskısını azaltıp, ihracata dayalı ekonomi modelini öne çıkarmaya, bu modeli güçlendirmeye çalışıyor… Uzun, tempolu ve yorucu diye nitelendirdiğim gezinin temel misyonu bu.”
Peki sözkonusu ülkeler nasıl belirlenmiş? Aynen şöyle:
“Bakan Çavuşoğlu’nun bu gezisi Türkiye’nin Latin Amerika ülkeleri arasında ekonomik ilişkileri en güçlü olan Brezilya’nın daveti üzerine planlanmış. Bu arada, gitmişken diğer başka ülkeleri de ziyaret edebiliriz diye düşünülmüş. Çavuşoğlu konuyu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açınca, ‘Zor olmayacaksa iyi olur’ cevabını almış. Bu arada diğer 5 ülkeden 1-2 gün içerisinde hemen olumlu yönde geri dönüşler alınmış.”
Bu diplomasi anlayışının üzerine hangi söz söylenebilir ki?!
Uruguay Türkiye’den Vazgeçmez mi?
Konumuzun, Çavuşoğlu’nun Uruguay ziyaretinin “soykırım” iftirasıyla bağlantısı olduğunu belirtmiştik ya; buna geçelim.
Bilindiği gibi Çavuşoğlu, Uruguaylı mevkidaşıyla oradaki Büyükelçiliğimizin resmi açılışını yapıp binadan ayrılırken, Ermenilerin Türkiye ve Azerbaycan karşıtı protestolarına maruz kaldı. O da protestoculara makam arabasının içinden “Bozkurt” işaretiyle karşılık verdi.
Çavuşoğlu’nun gezisinde yer alan, biraz önce yazısından söz ettiğimiz gazeteci, bu olaya da değinip şu değerlendirmeleri yaptı:
“Siyasi bakımdan söz konusu etmem gereken husus, hükümetin Türkiye yaklaşımı ve Ermeni diyasporasıyla ilişkili. 3,5 milyon nüfusu olan ülkede 20 bin civarında Ermeni kökenli Uruguay vatandaşı yaşıyormuş. Ama her yerde olduğu gibi burada da güçlü bir lobileri var. Bununla birlikte Uruguay yönetimi özellikle son bir senedir Türkiye ile ilişkileri Ermeni lobisinin gölgesinden çıkarmak adına bir irade ortaya koymuş. Ermeniler ne derse desin, Türkiye ile ekonomik ilişkileri güçlendirme niyetini ifade eden bir irade bu. Çavuşoğlu’nun gezisi, Ermeni soykırım iddialarının gündeme geldiği 24 Nisan’dan bir gün öncesine denk gelmesine rağmen, Uruguay hükümetinin Montevideo’daki Türk büyükelçiliğinin açılışına üç bakanla katılmasını bu niyetleriyle ilişkilendirmek mümkün. Gerçi, açılış sırasında 70-80 kadar göstericinin elçilik binasının çok yakın bir yerine kadar yaklaşıp orada eylem yapmalarına izin verilmesi, Uruguay hükümetinin Ermeni diyasporasının baskısına direnç göstermekte zorlandığının bir işaretiydi ama bu durumu Türkiye ile ekonomik ilişkileri güçlendirme arayışlarından vazgeçtikleri şeklinde yorumlamak da doğru olmaz.”
“Bozkurt” İşaretinden Sonra Neler Oldu?
Gazetecimiz bunları yazdı; ama muhtemelen bir gün sonra neler olduğunu duymadı. Neler mi oldu?
Uruguay Cumhurbaşkanı Luis Lacalle Pou dahil üst düzey yetkililer, Çavuşoğlu’nun bozkurt işareti yapmasını çatışmacı bir davranış olarak yorumlayıp tepki gösterdi. Pou, “İnsanların haklı olarak canı yandı.” derken, 23 Nisan günü Çavuşoğlu’nu ağırlayan Uruguaylı mevkidaşı Franscisco Bustillo, ertesi gün Büyükelçimiz Hüseyin Müftüoğlu’nu Bakanlığa çağırıp açıklama yapmasını istedi. Aynı gün “1915 olaylarını anma” etkinliğine de katılan Bustilla, “soykırımı” tanıyan ilk ülke olduklarını vurguladı ve şunları söyledi:
“Biz uzlaşmayı, çatışmaya tercih eden bir ülkeyiz. Barışın ve hoşgörünün hakim olduğu ülkemizi ziyaret edenlerin de topraklarımızda aynı şeyi yapmasını bekleriz.”
Sadece Uruguay’ın değil, Çavuşoğlu’nun Latin Amerika gezisini kapsamındaki Brezilya’nın ve Venezuela’nın da “soykırım” iftirasını tanıdığını hatırlatalım.
Büyükelçimiz Niye Ağladı?
Ama ne önemi var, değil mi?
Bu uzun ve yorucu yolculuğun sebebi, hatta “misyonu”, “soykırım” iftiraları değil, nasılsa ekonomi!..
Çavuşoğlu’nun Uruguay ziyaretine, “Bozkurt” işareti dışında bir de Büyükelçimiz Hüseyin Müftüoğlu’nun gözyaşları damga vurdu.
Müftüoğlu’nun gerek İstiklâl Marşı okunurken gerekse konuşurken ağladığı görüldü.
Büyükelçimizin tam olarak niye ağladığı anlaşılamasa da, dış politikadaki şu hale hepimizin ağlaması gerekmiyor mu?!