“AYDIN GELDİ! AYDIN GELDİ”
Halkın iktidar yüzü görmediği bizim gibi ülkelerde halk ve devlet iki ayrı anlayışı temsil eder. Halkın değerleri ile devletin değerleri çok farklıdır. Genel seçimlerle oluşmuş hükümetlerin yönettiği devletlerde bile halkla devletin anlayışları arasındaki farklar çok büyüktür.
Devlet, kurulu bir düzenin örgütüdür. Kurulu düzen zenginlşer tarafından kurulmuştur ve zaten onlara hizmet için kurulmuştur. Onun kendine göre bir programı vardır en büyük çabası kurulu düzenin devamını sağlamaktır. Kendini cendere içinde sıkışmış hisseden halk ise etrafını saran çemberi genişletmeye, kendine özgürlük alanları açmaya çalışır.
Halkın bu çabası zaman zaman toplu kalkışmalara neden olur. Devlet ise bunları önlemeye çalışır. Demokratik hak ve özgürlükler diye yasalara girmiş kuralları hiçe saydığı olur. Bir miting, gösteri benzer toplumsal hareket içinde yer alan herkesi tutuklaması mümkün olmayınca bunların içinde önderleri saptayıp tutuklar. Önderleri saptayamazsa rastgele tutukladıkları olur. Yazar ve çizerler de bundan paylarına düşeni alır.
Halkın gözü kulağı, kendisi için içeri alınmış olanlardadır. Bunlar için hiçbir şey yapamasa bile özgürlüklerine kavuşacakları günü beklemeye başlar. İçeriden çıktıkları veya mahkemede beraat ettikleri zaman ise bayram yapar.
Türkiye’de şimdi böyle hürriyetinden yoksun edilmiş birçok insan vardır.
“AYDIN GELDİ! AYDIN GELDİ!”
Ayhan Sarıhan, Gazi Eğitim’den mezun olduktan bir yıl sonra 1971’de Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından görev yaptığı Samandağ’dan alınarak Ankara’ya getirilip tutuklanır. Diğer bazı arkadaşları gibi bir hayli “suçl”u da vardır. Bunlar iddianamede sayılıp dökülür: İzmir taraflarında köylülerin tütün mitingine katılmış, Amerikan aleyhtarı bildiri dağıtmış, okuldan sürgün edilen çok sevdikleri bir öğretmeni görev yaptığı okuldan alıp okula getirmişler, bu öğretmen için yürüyüş yapılamasına önderlik etmiştir.
Ne Gazi Eğitim’deki arkadaşları, ne Samandağ’daki öğrencileri, ne de tütün mitinglerine destek için gittiği köylülerin gözünde değil suçlu olmak özverili kahraman bir kişidir. Onlar, devletin dilini kullanıp onu suçlamazlar. Onun cezalandırılmak istenmesine üzülmekte ve cezalandırmak isteyenlere kin beslemektedirler. Fakat ellerinden gelen bir şey yoktur. Mahkemeye onları tanık olarak çağırmazlar.
Düşe kalka-Öğretmenlik Anıları kitabında (Ulusal Eğitim Derneği Yayınları Ankara, 2009) anlatıyor:
EVLERE FOTOĞRAFLARIMI ASMIŞLAR
“Tutukluluğum boyunca en çok öğrencilerimi özlemiştim. Bu nedenle tahliye olduğumun ertesi günü Doğruca Samandağ’a gittim. Samandağ’da şehir merkezinde arabadan indiğimde bir anda çevrem kalabalıklaştı. Öğrencilerim, arkadaşlarım beni büyük bir ilgiyle karşıladılar. Her biri bir yanımdan çekiştiriyor, ısrarla evlerine çağırıyorlardı. Gittiğim evlerin duvarlarında o sırada tutuklu olan sinema sanatçısı Yılmaz Güney’le benim büyütülmüş resimlerimizle karşılaşıyordum. Özellikle öğrencilerde çok büyük bir bağlılık görüyor, bundan sıkılıyordum.”
“AYDIN GELDİ! AYDIN GELDİ”
Sıra evini, köyünü ziyarete gelmiştir. Köydeki adı Aydın olan Ayhan, bu karşılaşmayı da şöyle anlatıyor:
“Fatsa’ya bir akşam vakti ulaştım. Bir an önce köyüme, aileme ulaşmak için bir cip kiraladım. Köye ulaştığımızda ortalık kararmıştı. Ağabeyim cipin sesini duyup dışarı çıkmıştı ama karanlıkta gelenin kim olduğunu anlayamıyordu. Sessizce yanına yanaştım. Beni görünce:
‘Aydın geldi, Aydın geldi!’ diye çığlık atmaya başladı. Bundan herkesi haberdar etmesi için silahına sarıldı, şarjörü havaya boşalttı. Bu, köyün akşam sessizliğini bozdu. Herkes merak edip pencerelere, dışarılara çıktı.
Ağabeyim hâlâ bağırıyordu:
‘Aydın geldi, Aydın Geldi!”
Bir ağabeyin hapisten çıkıp habersizce gelen kardeşi için böyle bir sevinci her durumda normal görmek mümkündür. Devamını da okuyalım:
“Bir anda komşular eve doluştular. Kadın erkek herkes sevincini belli ediyor, kucaklayıp öpüyordu. Geç saatlere kadar oturduk. Ertesi gün, daha ertesi gün de evimiz doldu taştı. Komşu köylerden de ziyaretime gelenler oldu.”
Kendi hayatımızda da tanık olduğumuz bu durum, ülkemizde pek çok halkçı tarafından yaşanmıştır.
Günümüzde halkın haklarını savunduğu için özgürlüğü elinden alınan gençler, gazeteciler, aydınlar için halkın yüreği titremektedir.
Bir insanın özgürlüğünden yoksun bırakılması hoşa gidecek bir durum olmasa da yolsuzluğa batmış, masum insanları katletmiş, milleti dolandırmış insanların cezalandırılması normal karşılanır. Onlar, cezaevlerinden çıktığı zaman millet onlara arkasını döner. Halk için mücadele etmiş olanların adları ise çocuklara verilir.
Devletin mahkemesi gibi halkın vicdanında kurulan bir mahkeme vardır.