Daron Acemoğlu, Türkiye’de gerek sosyal medyada gerek antisosyal medyada görüşleri ve analizlerine sık sık başvurulan Türkiye kökenli bir iktisatçı. Şu anda ABD’de MIT’de iktisat profesörü. Geçtiğimiz aylarda, Türkiye’nin iktisadi hal-ve-gidişi üzerine bir gazeteye verdiği söyleşiye ilişkin olarak, yazarımız Ayhan Baha Tuğsuz bu sitedeki köşesinde bir değerlendirme yazmıştır.
Başlıkta ismini verdiğimiz kitap, Daron Acemoğlu ve ABD’de Harward Üniversitesinde siyaset bilim profesörü olan James A. Robinson tarafından 15 yıllık bir çalışmanın ürünü olarak ortak yazılımıştır.
Kitap adı : ULUSLARIN DÜŞÜŞÜ / Güç, zenginlik ve yoksulluğun kökenleri
Yazanlar : Daron Acemoğlu , James A. Robinson
Çeviren : Faruk Rasim Velioğlu
Yayınevi : Doğan kitap
Sayfa sayısı / boyutları : 496 / 23 cm x 14 cm
Kitap hacımlı bir kitap olmasına rağmen ciddi bir okuyucu kitlesine ulaşmış gözüküyor. Kitabın ilk baskısı Aralık 2013’de yapılmış. Ben kitabın 28.baskısını 2018’in ilk yarısında aldım, okudum. Bugün (20 Eylül 2018 ) kitapçılardak kontrol ettim, 32.baskı satılıyor. Her baskı 2000 adet kabul ediliyor. Yurdum insanının kitap okumadığı üzerine karamsar yorumlar, kabus senaryoları yazıldığı bir dönemde ülkemizde böyle bir okur kitlesinin varlığı ruh serinletici bir gelişme.
Yazarlar hakkında ( kitaptan ) :
DARON ACEMOĞLU, MIT’de (ABD) iktisat profesörüdür. 2005 yılında, ekonomik düşünce ve bilgi dünyasına yapmış olduğu önemli katkılardan ötürü 40 yaşının altındaki iktistçılara verilen John Bates Clark Onur Ödülü’nü aldı. Acemoğlu ayrıca 2013’te sosyal bilimler dalında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’de değer görüldü.
JAMES A. ROBINSON, siyaset bilimcisi ve ekonomisttir. Harward Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörüdür. Latin Amerika ve Afrika konusunda dünyaca ünlü bir uzmandır. Botsvana, Mauritus, Sierra Leone ve Güney Afrika’da çalışmıştır.
Kitabın arka kapağındaki tanıtım yazısı :
Tarih, kaderden ibaret değildir !
Ulusların düşüşü, tarih boyunca ulusların, özellikle de birbirine benzeyen ulusların ekonomik ve politik gelişmeleri arasında neden büyük farklar olduğuna dair br tartışma yürütüyor. Yazarlar kısaca “ neden bazı ülkeler zenginken bazıları yoksuldur ? “ şeklinde bir soru ortaya atıp, köleci toplumlar, feodalizm, sömürgecilik, kapitalizm, sosyalizm uygulamaları arasında ilginç ve çok öğretici bir yolculuğa çıkıyorlar.
Sömürgeler, koloniler, devrimler ve kurtuluş hareketlerinin gölgesi günümüze nasıl düşüyor …
Sanayi Devrimi neden Moldavya’da değil de İngiltere’de başladı …
Kara Ölüm denilen Veba, kralları, lordları, serfleri nasıl etkiledi …
Toplumların elitleri ile en alttakiler arasında değişen ve değişmeyen ilişki biçimleri hangileridir …
KİTAP ÜZERİNE DEĞERLENDİRME NOTLARIM:
Kitabın sonondaki TEŞEKKÜR başlıklı bölümde, bu eserin 15 yıllık bir çalışmanın ürünü olduğu ifade ediliyor. Gerçekten de çok emek verilmiş, insanlık tarihinin tüm evrelerindeki ve dünyanın tüm kıta ve ülkelerindeki ekonomik – sosyal- siyasal gelişim evrelerini, tarihin ileri geri zikzaklarını, bunların neden-sonuç bağlantılarını somut tarihsel, sosyal, ekonomik verilerle açıklamaya yönelik hipotezler önermektedir. Kitap, insanlığın geçirdiği tarihsel evreler ve yaşadığı coğrafyaları da kapsayan, bu evrelere ilişkin ekonomik, sosyal, siyasal veriler bakımından, her kariyer basamağındaki okuyucu için, bilgi dağarcığını zenginleştirecek bir eser. Hele benim gibi meslekten sosyal bilimci olmayanlar için, dağarcığımızı taşıracak düzeyde.
Kitap bir anlamda karşılaştırmalı ekonomik – sosyal – siyasal tarih çalışması. Tarım Devriminden (Neolitik Devrim ) günümüze kadar çeşitli ülkelerin, bölgelerin, ulusların sosyo – ekonomik yükseliş ve düşüş öykülerini, neden- sonuç ilişkilerinin analiz ve değerlendirmelerini kapsayan bir kitap. Bazı ilginç karşılaştırma örnekleri ...
Neolitik ( Tarım ) devrim insanlığın gerçekleştirdiği ilk büyük sosyo- ekonomik devrim, ilk büyük uygarlık hamlesi. Bu devrim Bereketli Hilal adı verilen bugünkü Suriye ve Mezopotamya bölgesinde gerçekleşti. Bu devrimin bilgi, tecrübe, üretim, yönetim kültür kazanımları İngiltere’ye Roma impartorluğu döneminde 5500 yıl gecikme ile ulaştı. Buna karşılık insanlığın ikinci büyük sosyo- ekonomik devrim hamlesi olan Sanayi devrimi Bereketli Hilal coğrafyasında değil de, neden İngiltere’de gerçekleşti ? Kitabın cevap aradığı sorulardan biri.
Güney Amerika ile Kuzey Amerika arasındaki gelişme farkında, İspanyol sömürgeciliğinin ve Anglo Sakson sömürgeciliğinin rolleri ?
Tarihsel deneyler olarak Roma’nın yükselişi ve düşüşü … Avrupa’da Kara ölüm etkisi …
Afrika ve Asya’daki geri kalmışlığın nedenleri, yerel kültürel farklar, sömürgecilik ve köle ticaretinin etkileri? Etiyopy, Siera Leone , Angola, Rodezya, Güney Afrika, Botsvana …, Endonezya, Kore’ler …
20. Yüzyılın sosyalist ve milli kurtuluş hareketlerinin deneyleri, başarı ve başarısızlık hikayeleri. SSCB, Çin Halk Cumhuriyet, Kuzey Kore, Mısır, Etiyopya, Kongo …
………………………………………………………………………….
KİTAPTA SAVUNULAN TEMEL TEZ :
Kalkınma İktisadı veya Gelişme Ekonomisi bilimi olarak kitapta önerilen hipotezlerin temel savı; Toplumların gelişmelerinini veya geri kalmalarının temel nedeni olarak; ekonomik, siyasal sosyal alanlardaki gelenek , görenek, bilgi deney birikimleri ve bunların sonucu olarak geliştirdikleri yönetsel örgütlenme becerileri veya beceriksizlerine bağlı olduğu tezini savunuyor. Tezlerini kanıtlamaya yönelik kullanılan bazı anahtar kavramlar:
- Siyasi Merkeziyet ve katlımcı çoğulcu siyasal kurumlar
- Sömürücü ekonomik ve siyasi kurumlar : gelişmeyi engelleyic. Buradaki sömürü kavramı bizim alıştığımız anlamda değil. Statükodan nemalalan, gelişmeyi engelleleyici gelenek, görenek ve kurumların tamamı.
- Kapsayıcı ekonomik ve siyasi kurumlar : fırsat eşitliğ, çoğulcu, katılımcı…
- Kritik dönemçler, yaratıcı yıkım, yaratıcı yıkım korkusu, kısır döngü, verimli döngü, sürüdürülebilirlik, oligarşinin tunç yasası, öncül farklılıklar ….
Kitap, Roma’nın Cumhuriyet’le ( kapsayıcı, çoğulcu, katılımcı) yükselip geliştiğini, İmparatorluğa(tekelci yönetime) geçtikten sonra gerilediğini ve yıkılış sürecine girdiğini saptıyor. Günümüz Türkiyesi’ndeki parlementer sistem – başkanlık ( Tek adam) sistemi tartışmalarına da ışık tutar, kıssadan hisse çıkarılmasına vesile olur inşallah.
KİTAPTA GÖRDÜĞÜM EKSİKLİKLER :
Bu kadar geniş kapsamlı ve hacımlı bir kitapta, iki önemli uygarlıktan hiç bahsedilmemesini bir eksiklik olarak görüyorum.
Birincisi; kitap Neolitik Devrimden bu yana insanlığın, dünyanın her tarafından onlarca örnek ülke ve bölge deneyleri üzerine bilgiler veriyor. Hangi ulus hangi dönemde gelişmiş, hangi dönemde gerilemiş, hangi ulus sürdürülebilir gelişme performansı göstermiş, hangi uluslar sürdürememiş… İlk çağ Roma’sı, Ortaçağ Avrupa’sı, yakın çağ ve günümüz dünyasının onlarca ülkesi üzerine analiz ve değerlendirmeler yapmaktadır. Ancak, tarihçilerin İslam Altın Çağı olarak adlandırdıkları 8.Yüzyıl ile 11. Yüzyıl arasında, İslam uygarlığı, Endülüs, Kuzey Afrika ( Mağrip, Mısır ), Irak ( Abbasilar ), İran – Horasan havzasına kadar uzanan kuşakta bilim, kültür, teknoloji ve buna bağlı olarak bir güç ve zenginlik birikimi yaratmıştır. 12. Yüzyıdan itibaren gerileme sürecine girmiş, öncülük Avrupa’ya geçmiştir. Kitap her ne sebeple ise bu uygarlıktan bir satır dahi bahsetmemektedir.Sanki bu uygarlık bu dünyaya ait değil.
İkinci gördüğüm eksiklik, Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili gene benzer bir yok sayma tavrı var. Dünyanın merkezi sayılabilecek bir bölgede 600 yıl hüküm sürmüş, geniş bir coğrafayayı ve birçok farklı etnik ve dini toplumu yönetmiş ve etkilemiş bir imparatorluktaki sosyo – ekonomik gelişmelerin bilgileri kitapta yer almıyor. Roma’nın yükselişi ve çöküşü, modern dünyadaki Kolombiya, Kongo, Siera Leone, Zimbabve gibi birçok örnek toplum özgün başlıklar altında uzun uzun inceleniyor. Osmanlı imparatorluğu ile ilgili, farklı başlıklar altında birkaç paragraf veya birkaç cümle olarak şu mealde hükümler yer alıyor : “Osmanlı İmparatorluğu yönetimi altındaki ulusların geri kalışlarının nedeni Osmanlı yönetim sisteminin kapsayıcı ve çoğulcu olmaması… mutlakiyetçi ve sömürücü Osmanlı kurumsal mirasdır…” diyor. Bunun dışında herhangibir bilgi, analiz, değerlendirme yok.
Bu iki uygarlık deneyinin, bu denli hacimli ve bütün dünyayı kapsama iddiasındaki bir kitapta, yok sayılmasına veya yeterli ağırlıkta yer almamasına bir anlam veremiyorum. Bunun nedeni, Batılı “Üstün Beyaz Adam’ın”, Doğu’ya ve doğu halklarına ( Özellikle İslam – Türk halklarına) bakışını şartlandıran islamafobik ve oryantalist etkiler midir, yoksa yazarların, bizim anlayamadığımız nesnel gerekçeleri mi vardır? Bunu bilemiyoruz. Eğer bu yazımız kendilerine ulaşırsa, değerlendirmelerini bekliyoruz.
Ayrıca kitabımız, EMPERYALİZM kavramına hiç yer vermiyor. Klasik sömürgecilik ve kolonyalizmin etkileri uzun uzun yazılıp çizildiği halde; EMPERYALİZM olgusunu yok sayıyor kitap. Bunun da nedeni herhalde sayın yazarların düşüncelerini şekillendiren yaşadıkları toplumun kültürel iklimi olsa gerek.
Bu zaafları ile birlikte okunması ve başucu kitabı olarak saklanması gereken önemli bir kaynak eser.
İyi okumalar dileğimizle.
AHMET AKKÜÇÜK
/ 03.10.2018
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 4.10.2018 00:00:00 / Okunma = 16890