Halkı
Müslüman olan bir ülkede, dedesi, babası iki halasının kocaları doktor
olan laik bir ailede yetiştim. Din yani İslam aile kültürümüzün bir
parçasıydı ama asla referansımız değildi. Neyin doğru, neyin yanlış
olduğuna karar verirken bilimi yol gösterici olarak aldık. Bilim de
sadece fizik kimya değildi pek tabii. Sosyal bilimler ve hukuk yol
göstericiydi. Genç yaşımdan itibaren, iş yönetimi ve iktisat gibi sosyal
konularında makale yazamaya başladım. Bu konulara girdikçe, milletlerin
davranış/ahlak kodlarının oluşmasında birinci derece etkisi olan dini,
esaslı bir şekilde kavramanın şart olduğuna anladım. Bu sebeple binlerce
sayfa kitap ve makale okudum. TV ve radyo programları izledim. Hüseyin Atay’ın sohbetlerine katıldım. Yaşar Nuri’nin tele-öğrencisi oldum.
ATEİSTLERİN TANRISI VARDIR
Nedense,
bir dine kalben bağlı olmayanların, Tanrı’sız olduğu gibi külliyen
yanlış bir kanaat vardır. A-teist denilen kişiler, dinlerin tarif ettiği
“dışta” tanrıya inanmazlar. Aslında onlar “deist” yani “Tanrıcı”
dır. Bağlanmadıkları şey, dindir. Yoktur dedikleri Tanrı, dinlerin
betimlediği evren dışı tanrıdır. Onlar, “evren içi” Tanrının varlığına
iman etmişlerdir. Tek bir işaret, mesela “yer çekimi kanunu” deistlere,
Tanrı’nın varlığını kanıtlamaya yeter.
LAİKLİK VE ATEİSTLİK
Laiklik, günün sonunda insanı deist yapar. Konuyu bulanık hale getirmek için yapılan “laik-seküler” farkı tartışmasına hiç girmeyeceğim. Wittgenstein mealen “kelimeler tek başlarına anlamsızdır; gördüğü işleve göre bir anlam ifade eder” der.
İKİ TANRI ARASINDAKİ FARK
İçte
ve dışta diye nitelendirilen iki Tanrı arasındaki temel fark şudur:
Laikliğin Tanrısı, varlığını kanıtlamak için mucize göstermez; tam
tersine mucizeye izin vermez. Dinlerin Tanrısı ise, varlığını ispatlamak
için mucize gösterir ve mucize gösterilmesine izin verir. Laikliğin
Tanrı’sı yeryüzüne oğlunu veya elçisini yollamamıştır. Bu dünyada evi
barkı yoktur. Kutsadığı mekân, kutsadığı gün de yoktur. Her yer ve her
gün onun için aynı kutsallıktadır. Laikliğin tanrısı, kimseye özel
muamele yapmaz. Sevdiklerim ve sevmediklerim diye insanları ikiye
ayırmaz. Harplerde ve futbol maçlarında taraf tutmaz. Övülmeye ve
tapılmaya ihtiyacı yoktur.
SON SÖZ: Herkes bir şeye inanır, ama aynı şeye değil.
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 9.11.2013 00:00:00 / Okunma = 1639