Mehdi Bin Barka, 1965’de öldürülen Fas’lı muhalif bir aydın. Matematikçi,siyaset ve devlet adamı. Dönemin Fas kralı 2. Hasan. Barka gençliğinde, Hasan henüz kral olmadan önce, O’nunla beraber eğitim görmüş, arkadaşlık etmiş bir matemetikçi ve Fas’ın da ilk matematikçisi. Muhalif sisyeset adamı.
Hasan , 2. Hasan ünvanı ile tahta geçince, aşırı yahudi ve İsrail yanlısı politikalar uygulamaya başlayınca Bin Barka muhalefet saflarına geçiyor ve özgürlük savaşçısı , aktivist olarak kraliyete karşı mücadeleye başlıyor, kısa zamanda muhalefetin lideri pozisyonuna geçiyor. Öyleki, dönemin basını kendisini Fas krallığında bugüne kadar herhangi bir krala karşı en şiddetli muhalifliği göstermiş tek insan olarak tanıtıyor. Fas’ta gördüğü baskılar nedeniyle Fransa’ya kaçıyor ve Kral Hasan’a karşı muhalif faliyetlerine orada devam ediyor.
Kral Hasan, bu muhalifle başedemeyince O’nu ortadan kaldırmaya karar veriyor. Zamanın İçişleri bakanı Muhammed Ufkir’e Bin Barka’nın susturulmasını emrediyor. Muhammed Ufkir de, ihaleyi ( cinayeti ), yüklü bir ücret karşılığ, İsrail isthbarat örgütü MOSSAD’a sipariş ediyor.
O dönemde MOSSAD, Fas’ta ve Kuzey Afrika’da çok geniş örgütsel ağı olan bir kurum. 2. Dünya savaşından sonraki İsrail’e yahudi göçlerini organize ederken , kralın da desteği ile bölgeye kök salmış bir casusluk örgütü. Ayrıca Dünyanın değişik ülkelerinde insan kaçırma, sukastlar düzenleme konularında uzman bir örgüt. Latin Amerika ülkelerinde farklı kimliklerle yaşayan kaçak nazileri öldürme veya İsrail’e kaçırma konusunda başarılı operasyonlarla, Arap ve islam ülkelerindeki önemli askeri liderlere, nükleer uzmanlara karşı uyguladığı canice suikastlerle ün kazanmış bir örgüt.
Bin Barka cinayeti ihalesini alan Mossad, Fransız istihbarat ve güvenlik birimlerindeki bağlantılarını kullanarak bir taşeron ekip kuruyor. Bu taşeron ekip Bin Barka’yı Mossad’ın yönlendirmesi ile Ufkir’in infaz timine teslim ediyor. Tetikçiler Bin Barka’yı öldürüyor, yıl 1965. Ancak ceset bulunamıyor. Cesedin akibeti konusunda değişik söylentiler var. En yaygını da CIA ve MOSSAD’ın bu tür işlerinde kullandıkları asit havuzlarında cesedin yok edildiği.
Olayın ortaya çıkması üzerine Fransa hükümeti geniş bir araştırma başlatıyor. Zamanın Cumhurbaşkanı De Goulle’ün ilk tepkisi “ Uluslararası hukuku böylesine peravasızca hiçe sayan bir eylemi ancak İsrail yapabilir “ sözü oluyor. Fransa güvenlik birimleri yaptıkları araştırma ile olayın bağlantılarını çözdüler, cinayete karışan Fransız istihbarat ve güvenlik elemanları görevden alındılar ve cezalandırıldılar. Bazıları da Fas’a kaçarak cezadan kurtuldular.
GELELİM CEMAL KAŞIKÇI CİNAYETİNE …
Yaklaşık 1 aydır Türkiye ve tüm dünya kamuoyunun ilgi odağı olan Kaşıkçı cinayeti tarz olarak Mossad eylemi veya Mossad patentli bir eylem görünümünde. Buna henüz cinayet demek için de erken . Normal adli kriminal olaylarda kullanılan kural gibi bir söz vardır; “ceset yoksa cinayet yoktur” denir. Adli vakalarda bu mutlak veya büyük çoğunlukla doğrudur. Ancak istihbarat örgütlerinin operasyonlarında bu söz mutlak doğru olmuyor. Örneğin Bin Barka’nın cesedi bulunamadı. Usame Bin Ladin’in cesedini kimse görmedi. Cemal Kaşıkçı’nın cesedi “ henüz yok“.
Resmi açıklamalarda Mossad bağlantısı henüz ima veya ifade edilmedi . Ancak bazı basın ve yayın organlarının iz sürmesi sonucu birçok belirtiler var kokular gelmeye başladı.
- Bir kere şu anda bu işin emrini veren Muhammed Bin Selman , tıpkı Fas kralı 2. Hasan gibi İsrail yanlısı ve her alanda, özellikle istihbarat alanında, İsrail’le yoğun işbirliği içinde.
- İsrail’de birçok özel güvenlik şirketleri var. Bunların hepsi Mossad kontrolunda. Mossad’ın elemanlarını çalıştırıyorlar, Mossad’a bilgi aktarıyorlar. Suudi Arabistan’da bir muhalefet hareketi örgütlemeye çalışan Cemal Kaşıkçı’nın eylem planlarını Suudi yönetimine bu özel güvenlik şirketlerinin verdiği gazetelere ve TV’lere yansıdı.
- Yeni Şafak gazetesinde haber başlığı : İsrail Kaşıkçı sessizliğini bozdu. Bir güvenlik yetkilisi “ Telaviv rejimi, Türkiye’den gelen haberlere değil Suudi Arabistan’dan gelen haberlere güveniyor…” diyor. Ve ilaveten Türkiye’den yayınlanan haberlerin kanıtlara dayanmadığını ileri sürüyor. Adam senaryoyu kendisi yazmış gibi konuşuyor.
- www.msn.com gazetesinde bir haber yorum, İsrail’deki Maariv gazetesinin güvenlik analisti Yossi Melman’ın sosyal medya hesabı mesajını aktarıyor. Melman olaya MOSSAD’ın karışmış olabileceğini ima ederek “ Umarım ki dolaylı olarak bile Mossad’ın Kaşıkçı’nın öldürülmesi olayında parmağı yoktur. “ Bu mesaj yayınlandıktan hemen sonra kaldırılıyor.
- Milli Gazete’de bir haber yorum : Adalet ve Kalkınma Örgütü Ortadoğu ve Kuzey Afrika Çalışmaları resmi sözcüsü Zidan El – Kenai, bu olayın ( Kaşıkçı ) tamamen Suudi Arabistan –İsrail ortaklığı ile yapıldığını belirtmiştir. Türkiye’den Genelkurmay İstibarat Dairesi eski başkanı İsmail Hakkı Pekin, Kaşıkçı’nın öldürülmesinin planlayıcısının Mossad olduğunu iddia etmiştir.
- Suudi Muhammed Bin Selman yönetime geçtikten sonra , kendisine karşı olan yurt dışındaki kraliyet ailesi mensuplarını Paris’ten ve Newyork’tan kaçırarak Arabistan’a götürdüğü biliniyor. Bunlar da tipik MOSSAD patentli operasyonlar.
Uzmanların Kaşıkçı olayında şaşırdıkları, anlamaya çalıştıkları bir husus da operasyonun sanki göstere göstere, birçok ayak izleri bırakılarak yapılmış olması. Sanki gizlememeye özen gösterilerek yapılmış olması. Daha gizli yöntemlerle, konsoslosluk dışında sesizce yapmak, bir kaza senaryosu gibi yollarla yapmak varken neden böyle kör göze parmak sokar gibi yapıldı? Bu sorulara mevcut verilere dayalı muhtelif - muhtemel cevaplar veriliyor
- SUUDİ infaz ekibinin acemiliği mi ?
- SUUDİ’lerin Türk güvenlik güçlerinin elindeki teknik takip ve istihbarat kabiliyet ve kapasitesini küçümsemesi, hafife alması mı ?
- Bu infaz emrini veren sisyasi iradenin, bilinçli olarak açık vererek yurt dışındaki muhaliflerine gözdağı vermek için, güç gösterisi yapması mı ?. “Ben her yerde herşeyi yaparım, bana kimse bir şey yapamaz. Osmanlı’nın payitahtında bile gazabımdan kurtulamazsınız. “ mesajını vermek mi amaç ?
- Bir diğer muhtemel cevap, MOSSAD’ın oyun içinde oyun oynaması mı ? Olay bir yönüyle Türkiye’nin egemenlik haklarına pervasızca bir saldırıdır. Mossad, Suudileri, bu denli kaba ve pervasız bir eyleme yönlendirerek, Turkiye ile Suudi Arabistan’ı birbirinden uzaklaştırmak, Suudilerin, İsrail karşıtı cepheden etkilenmesini önleme amacı olabilir mi ?
- Daha geniş çerçevede düşünülürse, Kaşıkçı önce ABD’deki Suudi elçiliğine başvuruyor. Turkiye’ye yönlendiriliyor. İngiltere’deki elçiliğe gidiyor, gene Türkiye’ye yönlendiriliyor. FBI’ın, CIA’nın, MI5’in, MI6’nın bunlardan haberi olmaması mümkün değil. Daha karmaşık, bugünkü verilerle öngörülemeyen farklı senaryolar da mümkün.
Sonuç olarak zaman birçok şeyi aydınlatacak. Daha işin başındayız. Türk emniyet ve istihbarat birimlerinin araştırmaları, laboratuar incelemeleri bitmedi, kamauoyu bilgilendirilmedi. Yani bu pilav daha çok su kaldırır.
AHMET AKKÜÇÜK / 30.10.2018
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 31.10.2018 00:00:00 / Okunma = 17192