4 Mart tarihli “Akşener Bu Çıkışı Neden Yaptı?” başlıklı son yazımı, Altılı Masa’da yaşanan depremi anlattıktan sonra şöyle tamamlamıştım. “Bu gelişmenin Cumhur İttifakı taraftarlarını sevindirmesi doğaldır ancak onlar seçimleri bu vesile ile çantda keklik görmesinler. Ortada bir sorun varsa bunun çözümü bulunur. Irmak yatağını bulur.”
Nitekim zorunlu nedenlerle fay hattına kurulmak zorunda kalınmış olan Millet İttifakı, 3 Mart günü gelen beklenmeyen siyasi bir depreme uğrayınca, kurtarma ekipleri anında harekete geçmiş, tarafların isteklerini dikkate alan çözüm yolları önermiş, Millet İttifakı kısa sürede toparlanarak İmamoğlu ve Yavaş gibi taşıyıcı kolonlarla takviye de edilmiştir. Böylece Kılıçdaroğlu mu, Yavaş mı, İmamoğlu mu gibi muhalefet cephesindeki tercihler birleştirilmiş, isteklerin tümü karşılanmış oldu. Zaten Türk’ün aklı ya kaçarken ya depremlerde gelir!
Millet İttifakı, neden bu kadar çabuk toparlandı? Çünkü halkın çoğunluğu, anketlerin de gösterdiği gibi Tek Adam rejimine tepkilidir ve iktidarın değiştirilmesi istiyor. Mevcut aktörler bu değişim isteğini karşılamasaydı başkaları ortaya atılırlardı. Gün doğmadan neler doğar demişler. Siyasette 24 saatin bile ne kadar önemli olduğu bu olay nedeniyle bir kez daha anlaşıldı.
ARMUDUN SAPI ÜZÜMÜN ÇÖPÜ
Demokratik Parşamenter rejime kimin cumhurbaşkanlığında dönülmesi sorusu birkaç yıldır kamuoyunun gündemindeydi. “En çok oyu alacak kişinin” çözümü hiç de yabana atılmayacak bir görüştü. Ben de “Muhalefetin Cumhurbaşkanı Kim Olmalı?” başlıklı yazımda (13 Temmuz 2021), bu çözümü önermiştim. İttifak politikalarında “Şuna değmiş buna değmemiş” anlayışı ile hareket eddilemez. Herkese bir şeyler değmiştir. Her zaman armudun sapı, üzümün çöpü olacaktır.
Gerçekçi şirketlere anket sipariş etmeli ve seçmenlerin eğilimleri dikkate alınmalıydı. Her partinin kendi örgütleri içinde yoklama yapmaları da iyi olurdu. İlk anketlerde Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş adları öne çıkıyor, Kılıçdaroğlu’nun adı üçüncü planda kalıyordu. Ancak bu durum Ana Muhalefet Partisinin başında olan ve İttifakta oyun kurucu durumunda olan Kılıçdaroğlu için can sıkıcı bir durumdu. Ancak o kendi başkanlığına giden yolu adım adım ördü. Son anketlerde öne çıkmayı başardı. Durum bu iken İmamoığlu ve Yavaş üzerinde diretmenin bir anlamı kalmamıştı. Akşener’in bu konuda ısrar etmesinin nedeni, “kazanacak aday”dan çok siyasi bir tercih anlamı taşıyordu. İYİ Partinin tabanında bir kesimin dillendirdikleri ve kuşkusuz AKP tabanında da yaygın olan “Alevi kökenli” aday alerjisinin siyasetin kurmayları tarafından aşılması da çok önemli bir gelişmedir. Bazı komşuların insanı elek takne sahibi yapması gibi Akşener’in kaygıları, kendisi için bile olumlu sonuçlara yol açmıştır.
İKTİDARDAN ARTÇI DEPREMLER GELECEK
Birkaç gündür Cumhur İttifakı taraftarlarının morallerinin ne kadar bozuk olduğunu, gedikli yazar ve televizyoncuların tutumlarından anlıyoruz.
İktidar sözcüleri, Millet İttifakında yeni depremler yaratmak için sisimik dalgalar yaymaya devam edeceklerdir. Ancak bunların hepsi hafif sallantılar yaratabilecek artçı depremler olmaktan ileri gidemez. Muhalefet bunlara karşı, kararları ortaklaşa almak, danışma gibi önleyici önlemleri almış bulunuyor.
İktidar bu kez, kendince olumsuz Kürt kartını oynamaya soyundu. Yoksa Kılıçdaroğlu HDP’ye de mi gidecek ve onlardan oy mu isteyecekti? Yıllardır, Cumhur İttifakına oy vermediği için HDP, şeytan haline getirilmemiş miydi? Herkesle görüşülebilirdi ama HDP ile asla! Onlar üvey evlat bile değildi ve masaya asla yaklaştırılmamalıydı. Kürtlerin devletten herhangi bir isteği olamazdı. Böyle bir hak varsa bile bu İslamcı Kürtlerin ve iktidar yanlısı Kürt ağa ve şeyhlerinin hakkıydı!
Akıl için yol birdir. Yazılarımda Millet İttifakına alınmasından korkulmuş bile olsa, HDP’nin özveri göstererek Millet İttifakını dışardan desteklemesi gerektiğini önerdim. Sosyalist sol için de aynı şey gereklidir. TKP’nin İstanbul Belediye seçimlerinde sandığa gitmeme kararını “Kargaya Bokun İlaç Demişler…” diye eleştirmiştim. (19 Haziran 2019) Cumhuriyeti ve demokrasiyi kurtarmak artık bütün muhalefetin görevidir. Bundan yan çizecek olan çevreler tarihin vebali altında kalacaklardır
.
Muhalefetin Cumhurbaşkanlığı adayını desteklemek, onun yetersiz gördüğümüz programının tümünü veya ileride görülebilecek uygulamalarını gözü kapalı destekleyeceğimiz anlamına gelmez. Millet İttifakı, Türkiye tarihinin ve siyaset sosyolojisinin dayattığı bir durumdur. Solcuların yapacağı iş, gelişmelerden yararlanarak gelecekte kurmayı düşündükleri ve buna hazırlanmakta oldukları “Tam Bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye ve halk iktidarı” için kitleleri örgütlemek, programlarını halka yaymaktır.
Önümüzdeki seçimlerde Millet İttifakının başarılı olacağına inanıyordum. Son gelişmelerden sonra daha çok inanıyorum.
Kadınlarımız gelecek yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü meydanlarda hiç değilse cop yemeden kutlayabileceklerdir! (8 Mart 2023)
zekisarihan.com