Kâbil Havaalanı’nda ülkeyi bir an önce terk etmek amacıyla yabancı ülkeye ait bir uçağa binmek için birbirini çiğneyen insanların fotoğrafı, insanlık için büyük ve yeni bir derstir.
Atalarımız ne güzel söylemiş: “El atına binen çabuk iner.”
Afganistan’a hükmetmek isteyenler bunu ikinci kez yaşadılar. İlkinde Sovyet atına binmişlerdi. Bu satırların yazarı, Afganistan’a Sovyet müdahalesini bunun bir emperyalist işgal olduğunu belirterek Öğretmen Dünyası dergisinde yayımlanan “Yurtları İşgal Edilen Afgan Öğretmenlerin Yanındayız” yazısıyla karşı çıkmıştı. (1980)
Sovyetler Afgan bataklığından büyük kayıplarla çekildiler. Şimdi de Amerikan atına binenler, ülkeden kaçma yarışındalar…
Bu acı deneyim yalnız Afganistan’da yaşanmış değildir. Son yüz yıllık Türkiye tarihinde de iki örneği var. Alman atına binenler, çökmekte olan imparatorlukta yaşayan bütün milletlere büyük acılar yaşattıktan sonra, bir Alman denizaltısına binerek başkent İstanbul’dan kaçtılar. Ne kadar ibret vericidir ki, bu kez İngilizlerin atına binenler de Kuvayı Milliye’nin zaferi üzerine efendilerinin savaş gemisine iltica etmek zorunda kalmışlardı.
Bu yazıya koyduğumuz fotoğrafın bir benzerini Vietnamlıların zaferi üzerine görmüştük. Amerikan işbirlikçileri, kurtarma helikopterinin iplerine salkım saçak yapışmışlardı…
Afganistan’da yaşananların verdiği ilk ve en önemli ders şudur: Sen sen ol, ülkeni başka bir ülkenin desteğine güvenerek yönetmeye kalkma. Zira elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz! Her ne kadar ABD, Afganistan’daki varlığını sürdürmek ve bu arada baştakilerin hırsızlığına bekçilik yapmak için iki trilyon dolar harcamışsa da, ne bu, ne de Müttefiklerinin harcamaları işbirlikçi Afgan yöneticilerini ayakta tutmaya yetmiştir.
MEDENİYET ÖYLE BİR ATEŞTİR Kİ…
Afganistan’da olanlardan çıkan ikinci büyük ders, uygarlık yarışında geride kalanların başkalarının ayakları altında kalacağıdır.
Coğrafyasının yarattığı kadere bağlı olarak çeşitli milliyetlerden oluşan Afgan halkı, uygarlıktan nasibini alamamıştır. Orada İslam adına vahşi bir ortaçağ anlayışı yaygındır. Kadınlarına tutsak cariye muamelesi yapan ilkel bir anlayış, eğitim adına akla değil, nakle dayanan yobaz bir medrese sistemi, Afgan halkını gelişmiş devletlerin ayakları altında bırakmıştır.
Bundan sonraki gelişmeler hangi yönde evrilir, Afgan halkının geleceği ne olur, şimdilik bilinmiyor.
Ancak değişmez bir gerçek var ki, bir ülkeye uygarlık ve demokrasi dışarıdan götürülemez.
Dünyanın bütün halkları, başka ülkelerde ne olup bittiğini izleme imkânına sahiptir. Işıkları artık ülke sınırlarında karartmak mümkün değildir. Hiç kuşku yok ki, Afgan halkı, başka halklar gibi evrimden geçecek, çağdaş insani değerlere zamanla ulaşacaktır. Afganistan’ın bu konuda geç kalmış olması, coğrafi ve kültürel yapısı ile ilgilidir. Fiziki coğrafyasının yüksekliği, denizlerden uzaklığı, ürün çeşitliliğinin azlığı, yoksulluk, bu ülkenin içe kapanık yapısında önemli etkenlerdir. 1919’da bağımsızlığına kavuşan bu ülkenin ilk kralı Emanullah Han’ın Türkiye’yi örnek alarak ülkeyi modernleştirme çabası bile sonuçsuz kalmıştır. Nerde kaldı Amerika’nın, İngiltere’nin, Rusya’nın bu ülkeye uygarlık götürmesi? Kaldı ki, onların Afganistan’daki varlıkları insanlık adına değil, emperyalist amaçlarla idi. Son olarak ABD’nin Afganistan yoluyla Rusya ve Çin’i çevreleme projesi iflas etmiş bulunuyor.
HER ŞEYDE BİR HAYIR VARDIR
Bütün halklar, öncelikle ABD emperyalizminin yenilgisine sevinmeliyiz. Afganistan’daki gerici rejim karşısında üzüntü duysak da elimizden bir şey gelmediğini oradaki onlarca yıldır Türk varlığı da gösterdi.
Kabil’i ele geçiren ve Afganistan’da hiçbir yabancı güç istemeyen Taliban’a rağmen Erdoğan Hükümeti’nin Kâbil Havaalanı’na kuvvet göndererek Afganistan’da Amerikan çıkarlarına bekçilik yapma planı da suya düşmüş olmalıdır.
Yapılacak iş, rejiminin özelliğine bakmadan her ülkeyle yapıldığı gibi yeni Afgan hükümetiyle diplomatik ilişki kurmak ve devletlerarası ilişkileri sürdürmektir.
Her şeyde bir hayır vardır derler. Afganistan olayının hayrı da yukarıda anlatmaya çalıştığım derslerdir. (Ayvalık, 17 Ağustos 2021)