22 Haziran tarihli “Afganistan’da Emperyalizmin Bekçiliği” başlıklı yazımda Türkiye’nin ABD’nin isteğiyle Afganistan’a asker göndermesinin ne anlama geldiği üzerinde durmuş ve Kurtuluş Savaşı yıllarında iki milletin candan dostluğu üzerinde durmuştum. Aşağıdaki yazıda bu ilişkilerdeki bir ayrıntıyı, Türk elçiliğinin Afganistan’da nasıl karşılandığını anlatacağım.
Afganlılarda Türklere ve Türkiye’ye karşı derin bir ilgi ve sevgi vardı. Afganlılar, Türkiye’yi bir ağabey gibi görüyorlardı. Türkler de Afganlıların boyun eğmez tabiatına hayrandılar, Afgan kardeşlerinin kahramanlıklarını büyük takdirle anıyorlar ve Asya’nın bağrında dost bir Afgan halkının bulunmasından güç alıyorlardı.
Kurtuluş Savaşı Ankara’sının diplomatik ilişki kurduğu ilk ülke, Afganistan’dır. Moskova’da Sovyetlerle görüşmeler yapılırken Türkiye ile Afganistan arasında bir dostluk anlaşması gözyaşları içinde imzalandı. Tarih 1 Mart 1921 idi.
Türk-Afgan anlaşmasına göre, Doğu dünyasının uyanışı ve kurtuluş devrimi başlamıştır. Bu anlaşma bütün Doğu’nun mutlu geleceği için bir başlangıçtır. Türkiye, Afganistan’ın bağımsızlığını tanımaktadır. Taraflardan biri, Doğu’yu istila ve istismar siyasetini güden herhangi bir emperyalist tarafından diğerine yöneltilecek saldırıyı bizzat kendine yapılmış sayarak var olan araçlarla bu saldırıyı def etmeyi kabul etmektedir. İki taraf birbirlerine elçi göndereceklerdir.
Afganistan’ın Ankara Elçisi Sultan Ahmet Han 21 Nisan 1921 günü Ankara’ya ulaştı. Karşılamada halkın da katıldığı askerî törenler yapıldı.
Sultan Ahmet Han, bütün millî mücadele yılları boyunca Ankara’nın en renkli kişilerinden biriydi. Mustafa Kemal onun için “kalplerimizin sevgilisi” demiştir. O, Türk Kurtuluş Savaşı’nın bir Türk-Avrupa mücadelesi ve aynı zamanda Afganistan’ın da savaşı demek olduğunu söylüyordu.
ANKARA’NIN ELÇİSİ KÂBİL YOLUNDA
Ankara elçi olarak İngilizlere karşı Medine’yi kahramanca savunmakla ün yapmış Fahrettin Paşa’yı görevlendirdi. Kurul, 19 Mart 1922 günü Ankara’dan ayrılarak İnebolu-İstanbul-Trabzon deniz yoluyla Batum’a ulaştı, oradan da demiryoluyla 1 Mayıs 1922 günü Bakü’ye vardı. 6 gün sonra buradan gemi ile hareket eden kurul, 23 saatlik bir yolculuktan sonra Krosnvodsk kasabasına çıktı ve buradan uçsuz bucaksız Türkmenistan bozkırına daldı. Türkmenistan’da son durak olan Kuşka kentinde askerî törenle karşılanan Türk Kurulu, 14 Mayıs’ta araba ile sınırı geçerek Afgan topraklarına ayakbastı. En yakın askerî mevki olan Kırkkızlar’dan Afganistan’ın başkenti Kâbil’e at sırtında bir ay sürecek bir yolculuk başladı. Afgan Hükümeti, Muhammet Kuvvet Han’ı elçilik kuruluna mihmandar olarak atadı. Yollarda her türlü dinlenme koşulları hazırlandı. Bir kumandan emrinde 100 atlı asker karşılayıcı çıktı.
HERAT’TAKİ COŞKULU KARŞILAMA
Kurulun ilk ulaştığı Afgan kenti, bir surla çevrelenmiş, etrafı bağlar, bahçeler ve tarlalarla dolu Herat’tı. Burada Timurlenk’in oğlu Şah Ruh ve torunlarına ait değerli Türk yapıları bulunmaktaydı. Herat’ta görkemli bir karşılama töreni hazırlandı. Bütün resmî daireler tatil edildi. Bütün dükkânlar kapandı ve şehir baştanbaşa donatıldı. Afganistan’ın en genç ve aydın ileri gelenlerinden Herat Valisi ve Veziri başta olmak üzere, Herat Kumandanı Mareşal Sahip, müftü, diğer ileri gelenler ve memurlar ile Herat’ı boşaltarak akın akın karşılamaya koşan binlerce kişiden oluşan halk yollara düştü. Takım takım mızıkalar çalıyordu. Kilometrelerce bir kafile oluştu. Molla Camii Türbesi’nin bulunduğu bir bağda hazırlanmış ikamet yerine gelindi. Askerî birlik ve ulusal giysiler içindeki 800 öğrenci selam duruşu yaptı. Gözleri yaşartacak gösterilerde bulunuldu.
Burada Sulh Mahkemesi Birinci Yargıcı, bir hoş geldin konuşması yaptı. Elçilik Afgan toprağına Herat’tan ayak bastığı için Heratlıların büyük bir onur duyduğunu, Afgan halkının Türkiye’nin güvenini kazandığı için kendisini bahtiyar saydığını söyledi. Mustafa Kemal Paşa’nın başarılarını övdü. “Geliniz, muhabbet ve samimiyetimizi yeniden tekrar için birbirimizin ellerini sıkalım. Çünkü eller ittihat ve samimiyetle birbirine bağlı olursa düşmanın hırs ve hevesine karşı sağlam bir darbe indirirler. Özellikle yiğit Afgan’la dilâver Türk yumruğu olursa” dedi. Bir çocuk da “hoş geldiniz” şiiri okudu. Fahrettin Paşa bir teşekkür konuşması yaptı. İsteği üzerine bütün öğrencilerin karşısına getirildiği Paşa, ayağa kalkıp onlara bilim öğrenme ve eğitimin önemini anlatan bir konuşma yaptı. Daha sonra İran devletiyle Rusya Şûralar Cumhuriyeti konsolosları tarafından getirilen kutlama mektupları okundu.
Biraz sohbet edildikten sonra şehrin yarım saat dışındaki Bağıkarne denilen yere hareket edildi. Yol boyunca nizamiye askeri ve halk, saflar halinde saygı duruşunda bulundu.
Ramazan ayı idi. Fahrettin Paşa, bu Ramazan gününde karşılamanın zorluklarından söz ederek kendileri yüzünden bu zahmete girdiklerinden ötürü özür beyan edince Herat Veziri:
— Bugün bizim için bayramdır. Orucumuzu bozsak da yeridir! karşılığını verdi.
Kente girildiği zaman kale kapısından on bir parça top atıldı. Türk Kurulu, Afgan Kralının özel yazlığında konuk edildi.
Afganistan’a giden kurul içinde Ankara’daki Afgan Elçilik Kurulu Müsteşarı Kali Han da vardı. O, cuma namazında minberden bir konuşma yaparak Fahrettin Paşa’dan ve onun Medine’yi nasıl savunduğundan söz edince bütün cami topluluğu ağladı.
1922 yılı Mayısının 21. günü bayram arifesini davullarla karşılayan Herat, Ankara’nın elçilik kurulunu yolcu etti. Başkent Kâbil’e henüz daha beş konaklık yol vardı.
KÂBİL’DE KAVUŞMANIN GÖZYAŞLARI
Yolda rastlanan köylü ve göçebeler, hayatlarında bir Türk kurulu gördüklerinden ötürü Tanrı’ya şükrediyorlardı. Paşa’nın ellerine varıp ağlıyorlar ve kurulda bulunanları da ağlatıyorlardı. Türkiye ve Afganistan hakkında acı içinde haber sormaları görülecek bir manzaraydı.
Türk Kurulu’nun Kâbil’de nasıl karşılandığını ise Açıksöz gazetesi muhabirinin gönderdiği bir mektuptan öğreniyoruz. Buna göre kurul, Ankara’dan hareketinin yüzüncü gününde Kâbil’e ulaşmıştır. Türk subaylarının yetiştirdiği piyade, atlı ve topçu kıtaları, iki takım mızıka ve Kâbil’de oturan Türk vatandaşlarıyla Afgan halk tarafından pek içten bir törenle karşılanmıştır. Emirliğin Türk Elçiliği’ne ayırdığı köşkün bahçesinde askerî ve mülkî memurlar, ileri gelenler, Harp Okulu temsilcileri, Türk kardeşleri hakkında candan nutuklarla ve dileklerle “hoş geldiniz” konuşmaları yapmışlardır. Kurulun Afgan topraklarında geçen kırk günlük yolculuğu boyunca ağlayarak kurulu ağırlayan bütün Afganlılar gibi olağanüstü gösterilerde bulunmuşlardır.
Dört gün sonra Emir, Fahrettin Paşa’yı kabul etmiş, ikisi birbirlerini hıçkırıklar içinde kucaklamışlardır. (2 Temmuz 2021)
zekisarihan.com
Kaynaklar:
Yenigün, 3 Temmuz1922, 30 Ağustos 1922, 31 Ağustos 1922, 9 Ekim 1922.
Akşam, 26 Temmuz 1922.
Açıksöz, 29 Ağustos 1922.
Vakit, 16 Eylül 1922.
Matbuatı Ecnebiye Hulasaları, 26 Teşrinievvel (Ekim) 1922.