TSK’dan ihraç edilmek istenen teğmenlerimizin durumunu yazmaya devam edelim.
Öncelikle; herkes devre birincisi Teğmen Ebru Eroğlu’nun ruh halini merak ediyor. Bunun üzerine avukatlarına sorduk; Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edildiğine ilişkin tebliği 15 Kasım Cuma günü almış. Pazartesi günü önemli bir sınavı varmış. Tamamen bu sınava odaklanmış ve 99 almış. Hafta boyunca atış derslerinde de attığını vurmuş. Özetle moral ve azminden hiçbir şey kaybetmemiş, hatta daha da hırslanmış.
Malûm, teğmenlerin resmi törenden sonra kendi aralarında kılıç çatıp Subay Andı’nı okumaları ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demelerinden sonra kimi iktidar destekçileri ve medya olayın “FETÖ organizasyonu”, bu teğmenlerin de “FETÖ’cü” olabileceğini öne sürdü. Hemen peşinden MİT’in devreye girip konuyu araştırdığı iddia edildi. Bu yalanlanmadı.
MİT Araştırmasının Sonucu
Yaklaşık 3 ay geçti. Eğer MİT araştırdıysa sonuç mutlaka Erdoğan’a aktarılmıştır.
Ki, bunun yapıldığını, teğmenlerin 7 göbek sülalesine kadar bakıldığını, herhangi bir bağlantı bulunamadığını öğrendik.
Ama ne gördük? Geçen hafta Brezilya’dan dönüş yolunda Erdoğan’a kelimesi kelimesine soru görünümlü şu “hüküm” onaylatılmaya çalışıldı:
“Geçtiğimiz yıl Tuzla Piyade Okulunda bu yıl da Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde askeri disiplinle bağdaşmayan davranışlar yaşandı. FETÖ’nün hala sızma girişimleri var. Harp Okulları, Polis Akademisi ve diğer kritik okullarla ilgili öğrenci alımında daha hassas tedbirler söz konusu mudur?”
Bunca yıllık mücadele, binlerce tutuklama ile ihraçtan sonra ve şayet MİT raporu da kendisine sunulduysa Erdoğan’ın, “Ne sızması? Her türlü tedbiri aldık, inlerine girdik. Teğmenlerle ilgili de herhangi bir bağlantı tespit edilemedi.” cevabını vermesi beklenir, değil mi? Hayır, “Teyakkuz halindeyiz… Daha etkili ve kapsamlı tedbirleri geliştiriyor ve uyguluyoruz.” deyip, “Kritik kurumlarımızın yıpratılmasına asla izin vermeyeceklerini” söyledi.
İktidarın hoşlanmadığı en ufak olayda “FETÖ’cülerdir” damgasını vurmak, kritik kurumlarımızı yıpratmıyor anlaşılan!..
Teğmenlerin bağlantılarının araştırılması demişken, şunu da kaydedelim:
Milli Savunma Bakanlığı, geçen yıl öğrenciyken Ebru Eroğlu’nun Harp Okulu adına İtalya’daki bir yarışmaya katılmasına karar verdi. Bunun öncesinde Eroğlu’nun her şeyi didik didik edildi, ne kendisi ne ailesine ilişkin tek bir olumsuzluk bulundu.
Durum bu olduğu halde iktidar yazarları şimdi de, “Teğmenleri kimin motive etmiş olabileceğini” düşünüp emekli askerleri, muhalefeti ve “vesayetçi medyayı” suçlayarak, “teğmenlerin eyleminin önceden planlanarak organize edildiğini” öne sürüyor.
“Benim Hakkım” Duygusu
İktidar destekçileri tarafından adeta “nefret” objesi haline getirilen Teğmen Ebru Eroğlu hakkında Sabah’tan Melih Altınok iki gün önce ilginç bir değerlendirme yaptı. Altınok, “Nefret gözlerinden okunuyor” yorumlarına şu ifadelerle karşı çıktı:
“O fotoğrafa bakınca nefret göremiyorum. Eroğlu’nun gözlerinde okuduğum, 5 yıl boyunca 1000 tane erkeğin içinde mücadele etmiş çelimsiz bir kız çocuğun sert görünme kaygısı. Konuşmasını, mimiklerini erkeğe benzetme çabası.”
Kısmen haklı. Bunun sebebini aktardığımızda, teğmenlerin yaptıklarının iddia edildiği gibi “önceden planlanmış organize” bir hareket olup olmadığını da göreceksiniz.
Haziran ayındaki ders notları sıralamasına göre; üç öğrenci arasında kıl payı fark vardı ve Ebru Eroğlu üçüncü sıradaydı. Sonraki ay notlara liderlik ve disiplin puanları eklendiğinde, Ebru Eroğlu yine kıl payı farkla birinci, Teğmen M. İkinci, Teğmen P. de üçüncü oldu.
Şimdi mezuniyet töreninin bir gün öncesine, 29 Ağustos gecesine gidelim. Soruşturma raporunda anlatıldığına göre; “Teğmenler geleneksel tabur eğlencesini” gerçekleştirip, “topluca marş ve türkü söyledi”. Daha sonra “Albay Celal Dora Alanı’ndaki Atatürk büstü önünde rastgele toplantılar. Burada okul ikincisi [Teğmen M.], arkadaşlarının ısrarı üzerine mevzuattan kaldırılan Subay Andı’nı okudu.”
Bizim öğrendiğimiz tam böyle değil, şöyle; Teğmen M, gerçekte kendisini devre birincisi gördüğü için andı okuyor.
Her neyse; bunu haber alan Ebru Eroğlu, “Devre birincisi benim. Andı okumak benim hakkım” diyerek Kıdemli Teğmen Talip İzzet Akarsu’yla irtibata geçiyor ve ertesi günkü resmi mezuniyet töreninde bunu okumak için ondan yardım istiyor. Ebru Eroğlu’nu kıramayan Akarsu da gece 01.00’de teğmenlerin WhatsApp grubunda buna ilişkin mesaj yazıyor.
Burada 5 yıllık zorlu bir rekabetin 20’li yaşlardaki gençlerde yarattığı heyecan dışında büyük bir plan ve organizasyon görüyor musunuz?!
Hangi İdarenin Takdiri?
Bir kez daha Subay Andı’nın mevzuattan çıkarılması meselesine değinmemiz gerekiyor.
“Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız. Ne mutlu Türküm diyene!” şeklindeki ant için Milli Savunma Bakanlığı 12 Eylül’de şu açıklamayı yaptı:
“Bahse konu and, ilk defa 29 Ocak 1999’da Harp Akademileri; Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığına Bağlı Her Seviyede Yapılacak Diploma ve Sancak Devir–Teslim İle Yeni Öğretim ve Eğitim Yılı Açılış Törenleri Yönergesi’ne eklenmiş ve mezuniyet törenlerinde uygulanmasına başlanmıştır. 29 Mart 2023’te Milli Savunma Üniversitesi Tören Yönergesi’nde yapılan değişiklikle törenlerde yapılacak mezuniyet andı şimdiki halini almıştır.”
“Şimdiki hâl” denilen; resmi törende Subay Andı’nın okunmasından vazgeçilip asker ocağına adım atıldığı anda okunan Askerlik Yemini’nin ikinci kez okutulmasından başka bir şey değildi.
O günden itibaren herkes, Subay Andı’nın hangi gerekçeyle mevzuattan çıkarıldığını sordu, ama cevap veren olmadı.
Geçtiğimiz 16 Kasım’da şunu ortaya çıkardık:
Teğmenlerin mezuniyet töreninden sadece 14 gün önce Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda yapılan mezuniyet töreninde, kurs birincisi Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak’ın huzurunda Subay Andı’nı okumuş ve alkışlarına mazhar olmuştu.
Buradan anlaşılan; Subay Andı’nın sadece Milli Savunma Üniversitesi’ne bağlı okullarda okutulmasından vazgeçildiği, TSK’ya bağlı birimlerde ise hâlâ yürürlükte olduğuydu.
Demek ki, Subay Andı’ndan rahatsızlık duyan TSK değil, Milli Savunma Üniversitesi Rektörlüğü’ydü.
Nitekim ÖKK’daki o görüntülerden sonra peş peşe açıklama yapan Milli Savunma Bakanlığı, “TSK’nın Atatürk’le ilgili hiçbir sorunu olamayacağını”, suçun; “kılıç çatma veya ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ demek değil, mevzuattan çıkarılan yemini okuyarak disiplinsizlik yapmak” olduğunu vurgulama gereği duydu.
Öğrendik ki, MSB’nin geçen haftaki basın bilgilendirme toplantısında gazeteciler, Subay Andı’nın niye mevzuattan çıkarıldığını sormuş. Bakanlık kaynakları da, “İdarenin takdiri” karşılığını vermekle yetinmiş.
Ortaya çıkan iki başlılığa bakar mısınız; bir yanda Subay Andı’ndan rahatsızlık duymayan TSK, öte yanda gerekçesiz bir şekilde bunu mevzuattan çıkaran Prof. Erhan Afyoncu yönetimindeki Milli Savunma Üniversitesi!..
Sebep Ne veya Neyin Hazırlığı?
TSK’yı rahatsız etmeyen Subay Andı, acaba Üniversiteyi niye rahatsız etti; cevabı halen meçhûl. Ama sanki Harp Okulları’nda yeni bir şeylerin altyapısı hazırlanmış gibi.
İlgisi var mıdır yok mudur, bilinmez; geçen yıl yine Kara Harp Okulu’nda yaşanan ve 30 Ağustos’taki resmi törenden iki gün önce gündeme getirdiğimiz bir olaya dikkat çekelim.
İddiaya göre; dereceye giren teğmenlere diplomalarını verecek devlet erkânı arasına Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da eklenmişti. Provalarda 6’ncı olan kadın teğmene diplomasını vermek üzere Ali Erbaş’ın adı anons edilince Harbiyelilerin buna tepki gösterip, “yuh” çektiğini, nihayetinde Ali Erbaş’ın adının çıkarıldığını yazdık.
Sözkonusu iddia ne yalanlandı ne de üzerinde durulup şimdiki gibi gündem yapıldı.
Geçen yıl sadece altıncının değil birinci, üçüncü ve beşincinin de kadın teğmenler olduğunu belirtip devam edelim.
Bu yılki olayın böylesine büyütülmesinin ardından Ali Erbaş konusunu bir kez daha araştırdık ve şunları öğrendik:
Teğmenler, Ali Erbaş’ta ısrar edilmesi halinde kesinlikle törene çıkmayacaklarını veya beşincinin diploması verildikten sonra topluca alanı terk edeceklerini bildirmiş.
Yetkililer, “Mahvoluruz.” diyerek bu tepkiyi ilgililere iletmiş.
Sonuçta da Ali Erbaş’a diploma verdirilmesinden vazgeçilmiş.
Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde ilk defa Ali Erbaş’ın adını protokol listesine Saray mı MSB mi Milli Savunma Üniversitesi mi koydu, bilen yok; ama şu kesin: bu olay herhangi bir idari soruşturmaya konu edilmemiş.
Ne dersiniz; şimdi birileri, bunun intikamını almanın da peşinde olmasın?..
Müyesser YILDIZ
25 Kasım 2024