Geçtiğimiz 3- 11 Ekim Kurtuluş Savaşımızın zaferle sonuçlanmasından sonra Yunan Ordusu’nun ve arkasındaki emperyalist devletlerin savaşma iradesinin kırılması ile başlayan Mudanya Ateşkes Görüşmelerinin yapıldığı tarihler. Bu vesileyle uzun süre ara verdiğim yazılarıma yeniden başlamaya niyetlenmişken; dostum, meslektaşım Lüfti Kıraylu’nun aşağıdaki yazısı e-posta kutuma düştü. Kurtuluş Savaşımız hakkında ileri geri konuşmaların yazıların ortalıkta dolaştığı, Cumhuriyet karşıtı sahte tarih yazma girişimlerinin tavan yaptığı Devr-i AKP’de tarihin yalın gerçeklerini hatırlatan bir yazı. Bu nedenle siz okuyucularımla bu yazıyı aşağıda paylaşmak istedim.
Bu vesileyle Başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere Ulusal Kurtuluş Savaşımızın kahramanlarını, Mudanya ve Lozan’ın çetin görüşmecisi İsmet İnönü’yü bir kez daha saygı ve minnetle anıyoruz.Ahmet Akküçük / 13.10.2019
Mudanya Mütarekesi Aynasında: Ulusal Kurtuluş Savaşında Kimlerle Savaştık?
Mudanya Ateşkes Antlaşmasının (Mudanya Mütarekesi) 97. yılını kutluyoruz. Ulusal Kurtuluş Savaşımızla elde edilen büyük zaferi küçümsemek, yok saymak isteyenler, Mudanya Ateşkes Antlaşmasının aydınlattığı gerçeği ve önemini de görmezden geliyorlar.
Yaklaşık 8 yıl süren Ulusal Kurtuluş Savaşımıza pek çok kişi bilerek-bilmeyerek “Yunan Harbi” der. Bu hatalı yaklaşım bir yandan emperyalizmin Türk yurduna büyük saldırısını gizlerken, diğer yandan da tarihin ilk Ulusal Kurtuluş Savaşını zafere ulaştıran Türk ulusunun başarısını gölgeler. Öte yandan 97. Yılını kutladığımız Mudanya Ateşkes Antlaşması gerçeği bütün çıplaklığı ile ortaya serer. Mudanya’da masaya oturmaya çağıranlardan, masada oturanlara kadar savaşın kiminle yapıldığı gerçeği bütün çıplaklığı ile ortaya koymaktadır.
Muzaffer Türk Ordularının İzmir’e girmesi üzerine, İtilaf devletleri Büyük Millet Meclisi Orduları Başkomutanı Mustafa Kemal Paşa’ya ateşkes çağrısı yaptılar. Ateşkes çağrısı İzmir’in kurtuluşundan sadece 10 gün sonra, 19 Eylül günü yapılmıştı. Bu sırada Türk kuvvetleri İstanbul ve Trakya bölgesini kurtarmak üzere İzmit üzerinden İstanbul’a, Çanakkale istikametinden Trakya’ya doğru yürüyüşe geçmişti.
Ateşkes görüşmeleri için yoğun temasta bulunanlar, Fransız Başbakanı Poincare, İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon ve İtalya’nın Paris Büyükelçisi Kont Sforza idi. Toplanacak olan bir Ateşkes görüşmesiydi. Savaşta perişan olan, emperyalizmin üzerimize saldırttığı Yunan ordularıydı ve onlar daha 9 Eylül 1922 günü ateşi kesmiş ve silah bırakmışlardı. Ancak ateşkes için harekete geçen üç emperyalist devlet temsilcisiydi.
Ulusal Kurtuluş Savaşımızı küçümsemek isteyenler, Türk Ordusunun bu kutsal savaşta zayıf durumdaki Yunan ordusu ile çarpıştığını, ya da emperyalist devletlerin bir savaş tiyatrosu oynadığını iddia ediyorlar. Oysa 1914 yılında başlayan Birinci Paylaşım Savaşının başından itibaren Türkiye, “Düveli Muazzama” adı verilen emperyalist ülkelerle tam bir ölüm kalım savaşı vermiş, Osmanlı Devletinin 30 Ekim 1918 tarihinde imzaladığı Mondros Ateşkes Antlaşması ile, 10 Ağustos 1920 tarihinde imzaladığı Sevr Antlaşmasını Kuvayı Milliyeciler yırtıp atmış, 9 Eylül 1922 günü muzaffer Türk Ordusu İzmir’e girmişti.
İzmir’in, ardından da Bursa’nın kurtulması ile Trakya’nın da kurtulacağını gören işgalciler acele ateşkes çağrısı yapmışlardı.
Savaşların değişmez kuralıdır. Kiminle savaşırsanız, ateşkesi de, barış antlaşmasını da onlarla yaparsınız.
Bu gerçeği görmek için Bursa’nın Mudanya ilçesindeki Mütareke Müzesindeki tabloyu görmek yeterlidir. Mütareke Müzesinde ateşkes görüşmelerinin yapıldığı tarihi mermer masanın etrafında, görüşmeleri yürüten tarafları temsil eden mankenlerin kimler olduğuna baktığımızda, aslında muzaffer Türk Ordusunun kimlerle savaştığını görürüz. Masanın bir tarafında İsmet Paşa, diğer tarafında ise, İngiliz temsilcisi General Harrington, Fransız temsilcisi General Charpy, İtalyan temsilcisi, General Monbelli’yi temsil eden mankenleri görürüz. 3 Ekim günü başlayıp 11 Ekim günü sona eren görüşmeler sürerken, Yunan temsilcileri Mudanya açıklarında demirli İngiliz zırhlısında kendine verilen “görevi” başaramamış insanların ezikliği içinde beklemektedir.
Görüşmeler başlarken, İsmet Paşa bu durumu görüşmesi itilaf devletleri heyetine sorar. Bu olayı İsmet Paşa anılarında şöyle anlatmaktadır. “…Ben mütareke heyetine Yunan heyeti nerede diye sordum. Yoktur. Gelmediler dediler. O halde bir neticeye varalım. Yunanlılar bunu ( konferansın sonuçlarını) kabul etmeye mecbur olacaklardır dedim. İtiraz etmediler…”
Çok çetin geçen Lozan barış görüşmelerinde de aynı tablo tekrarlanmış tartışmalar esas olarak İtilaf Devletleri temsilcileri ile yapılmıştır.
Hem Mudanya’da, hem de Lozan’da masada olmayan bir taraf daha vardır. Onlar da savaşın dolaylı mağlubu Osmanlı Hükümetidir. Osmanlı Hükümeti Mudanya’ya hiç çağrılmamış, Lozan’a ise İtilaf Devletlerinin manevrası ile Mudanya Ateşkes Antlaşmasından hemen sonra davet edilmiş, ancak, Büyük Millet Meclisinin ve Mustafa Kemal Paşa’nın bu girişime yanıtı çok ağır olmuştur. Büyük Millet Meclisi ilk büyük devrimini 1 Kasım 1922 günü yaparak saltanatı kaldırmış ardından son Padişah Vahdettin İngiliz gemisi ile kaçarak ülkeyi terk etmiştir. Böylece Lozan’da yapay bir taraf kalmamıştır.
Mudanya Ateşkes Antlaşmasının bir diğer önemli sonucu da tek mermi atmadan tüm Trakya ve boğazların kurtarılması olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Kuvayı Milliyeciler, Ulusal Kurtuluş Savaşımızda emperyalizm ile çarpışmış, sonunda da onlarla ateşkes ve barış antlaşması yapmışlardır. Kim ne derse desin, gerçek bundan ibarettir.
Ulusal Kurtuluş Savaşımızın kahramanlarını, Mudanya ve Lozan’ın çetin görüşmecisi İsmet İnönü’yü bir kez daha saygı ve minnetle anıyoruz.