Son iki aydır gündemde olan olası Suriye operasyonu ve Yunanistan’la yaşanan gerginlikler konusundaki gelişmeleri birlikte ele alacağız.
Erdoğan’ın Suriye operasyonu için sinyal vermesinin üzerinden tam 67 gün geçti.
O günleri hatırlayın; harekât planları, hazırlıklar, hedefler çarşaf çarşaf konuşuldu. Herakâtın tarihini en net veren isim ise, “Kurban Bayramı’na dikkat etmek gerekiyor. Kurban Bayramı’ndan sonra operasyon için artık günler değil, saatler sayılı diyebiliriz.” öngörüsüyle Abdülkadir Selvi oldu!..
Bayramın da üzerinden 16 gün, ya da Selvi’nin hesabıyla 384 saat geçti.
MGK Bildirilerindeki Fark
Erdoğan’ın sinyalinden üç gün sonra, 26 Mayıs’ta yapılan MGK toplantısında, Suriye ve Yunanistan konusunda şu mesajlar verildi:
– PKK/KCK-PYD/YPG, FETÖ VE DEAŞ terör örgütleri başta olmak üzere, milli birlik ve beraberliğimiz ile bekamıza yönelik her türlü tehdit ve tehlikeye karşı yurt içinde ve yurt dışında azim, kararlılık ve başarıyla icra edilen operasyonlar hakkında Kurula bilgi sunulmuş ve ilave tedbirler görüşülmüştür.
– Güney sınırlarımızın terör tehdidinden arındırılması için halihazırda icra edilen ve edilecek olan harekâtların komşularımızın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini hiçbir surette hedef almadığı, milli güvenlik ihtiyaçlarımızın gereği olduğu belirtilmiş; bu harekâtların, komşularımızın da huzur ve güvenliğine ciddi katkı sağlayacağının altı çizilmiştir.
– Uluslararası hukuku ve taraf olduğu antlaşmaları ihlâl eden Yunanistan’ın Ege Denizi’nde tedricen artan kışkırtıcı eylemleri ve işbirliği anlayışı ile hareket edilmesi gereken ittifakları istismar etmeye yönelik gayretleri ele alınmış; milletimizin hak ve menfaatlerinin korunması hususundaki kararlı tutumumuzun tavizsiz bir şekilde sürdürüleceği vurgulanmıştır.
Harekâta ilişkin adeta davul zurnalı bu duyurulardan sonra olanları biliyorsunuz; ABD’sinden BM’sine, Rusya’sından İran’ına, Suriye’sinden Almanya’sına bilumum güçler “Olmaz” dedi, terör örgütü de ABD ve Rusya’dan “garantörlüğünün” gereğini yapmasını istedi.
Bu itirazlardan sonraki tabloya bakalım.
21 Temmuz’daki MGK toplantısında; bu defa hiç “icra edilecek operasyonlardan” söz edilmedi, 26 Mayıs toplantısının birinci maddesi aynen tekrar edildi – o kadar.
Yunanistan’la ilgili olarak ise; “ittifakları istismar etmeye yönelik gayretlere” değinilmedi; sadece, “Uluslararası hukuku hiçe sayarak iyi komşuluk ve müttefiklik ilişkilerinin hilafındaki tutumunu ısarla sürdüren Yunanistan’ın, kışkırtıcı eylemlerine ilave olarak karasuyu ve hava sahası ihlallerini arttırarak devam ettirmesinin kabul edilemez olduğu ifade edilmiştir.” denildi.
Erdoğan’daki Değişim
Erdoğan’ın açıklamalarına gelirsek;
Putin ve İranlı yetkililerin Suriye operasyonuna karşı olduklarını yüzüne söyledikleri Tahran Zirvesi’nden dönerken, “Yeni bir harekât konusu milli güvenlik endişelerimiz giderilmediği sürece gündemimizde yer almaya devam edecek.” ifadelerini kullandı.
Üç gün önceki TRT ortak yayınında yöneltilen, “Bu bölgeye operasyon kararlılığınız canlılığını koruyor mu?” şeklindeki soruya da, “Mecburen koruyacak. Bize dokunmayana zaten biz dokunmayız.” karşılığını verdi. Yani bir anlamda olası operasyonu “meşru müdafaya” bağladı.
“Olası bir beşinci operasyon sonrasında artık Suriyeliler evlerine ne şekilde dönecek? Bu nasıl gerçekleşecek?” sorusuna cevabı daha dikkat çekiciydi; “Şimdi böyle bir operasyonun içeriği noktasında bir konuya girmeyi, yani bu akşamın konusu olarak görmek istemem.” diye konuştu.
Erdoğan aynı programda Yunanistan’la ilgili olarak ise; Başbakan Miçotakis’in Mayıs’taki ABD ziyaretinden sonra yaptığı değerlendirmeleri tekrarlayıp, “kabile devleti olmadığımızı”, “ne gerekiyorsa vakti saati geldiğinde gereğinin yapılacağını” bildirdi.
Bir Gece Ansızın mı?
Erdoğan’ın bu açıklamalarına karşın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın dünkü sözlerini de aktaralım.
Çavuşoğlu; Suriye operasyonu için şunları söyledi:
“Hem ABD hem de Rusya bize verdiği sözleri tutmadı… Daha önceki operasyonların nedeni; sınırımıza yakın noktaları terörden temizlemekti. Önümüzdeki operasyonların da sebebi budur. Her türlü hazırlığı yapıyoruz. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi bir gece ansızın gelebiliriz.”
Yunanistan’a ilişkin de şunları:
“ABD Temsilciler Meclisi’nin F-16’lar konusunda aldığı ‘Yunanistan’a karşı kullanılmama’ şartı kararı yanlış. Yunanistan en haksız durumda bile ağlayarak, mağdur olduğunu anlatıyor. Yunanistan’ın talepleri uluslararı hukuka aykırı. Yunanistan’ın insan hakları konusunda yatacak yeri yok. Burada (Batı Trakya) Lozan Anlaşması gereği seçilmiş müftülere yapmadığı işkence kalmadı. Atina teröristlere destek veriyor, ülkede DHKP-C kampları var. Yunanistan 6 millik karasuları üzerinde 10 millik hava sahası iddiasında bulunan dünyadaki tek ülke. Biz tabii yazdığımız mektuplarda bunların saçmalığını yazıyoruz. ABD, Türkiye-Yunanistan arasında yürüttüğü denge politikasını Atina lehine bozdu. Yunanistan’a ait savaş uçakları Türk ana karasını dahi zaman zaman ihlal ediyor. Karşılık verince de ağlıyorlar.”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın ise Erdoğan’ın, “Yeni bir harekât her zaman olabilir” dediğini kaydedip şöyle konuştu:
“Bunun için de biz kimseden izin alacak değiliz. Kimseye bir takvim açıklamak zorunda değiliz, ama kendi güvenlik risklerimizle ilgili değerlendirmemiz bağlamında böyle bir operasyon her an yapılabilir.”
Özellikle Tahran Zirvesi’nden sonra, Suriye harekâtının yapılabileceğine hiç kimsenin ihtimal vermediğini belirtmekle yetinip Yunanistan cephesindeki duruma geçelim.
ABD’nin Zırhlı Araçları Sınırımızda
Ege’deki kışkırtıcı faaliyetlerine, ABD, NATO ve AB nezdinde Türkiye karşıtı çalışmalarına tam gaz devam eden Yunanistan, son olarak birkaç gün önce ABD’den aldığı 90 tane M1117 tipi zırlı güvenlik aracından 50’sini sınırımızdaki Meriç Nehri’ne konuşlandırdı. Bu araçların keşif ve gözetleme görevlerinde kullanılacağı öne sürülürken, ABD’nin Atina Büyükelçiliği şu paylaşımı yaptı:
“90 tane daha M1117’nin Selanik’te olmasına büyük memnuniyet duyuyoruz. Yıl sonuna kadar ABD, 1200 zırhlı araç sevk etmeyi planlamakta ve hepsi de ücretsiz. ABD ile Yunanistan arasındaki iş birliği her zamankinden de güçlü.”
Başka?
Erdoğan’ın yıllarca Cemal Kaşıkçı’nın “katili” dedikten sonra kucaklaşıp “kardeş” ilân ettiği Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Kaşıkçı cinayetinden bu yana AB ülkeleri içerisinde ilk ziyaretini dün Yunanistan’a gerçekleştirdi. Erdoğan, Suudi Arabistan’ın “iş adamlarımızın” sorunlarını giderip Türk ürünlerine uyguladığı ambargoları kaldırmasını beklerken Prens Selman, Yunanistan’la “Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Anlaşması” ve Rum kesimini de kapsayan “Doğudan Akdeniz’e Veri Koridoru” projesi başta olmak üzere çok sayıda anlaşma imzaladı. Prens, Erdoğan’ın defterden sildiği Miçotakis’e ise şöyle hitap etti:
“Yunanistan’a eli boş gelmeyeceğime dair size söz vermiştim. Elimizde hem iki ülke hem de tüm bölge için oyunun kurallarını değiştirecek çok şey var.”
Son olarak Yunanistan’ın, Ankara’nın uyarılarını nasıl değerlendirdiğine bakalım. Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Türkiye’nin söylemlerini 2023 seçimlerinin şekillendirdiğini öne sürüp seçimlerin ardından ilişkilerde iyileşme beklediğini bildirdi. Yani bir anlamda Türkiye’nin tepkilerini ciddiye almadıklarını ima etti.
Sadede gelirsek; Erdoğan, Pazartesi günü TRT’deki programda, Rusya ve Putin’le ilişkisini anlatırken şuna dikkat çekti:
“Savaşın yarattığı menfi koşullar ve aramızda bazı konularda anlaşmazlıklar elbette var. Ancak, biz malum S-400 konusunda vesaire dünyanın bakışını paylaşmadık. Tam aksine biz inandığımız neyse bunu yaptık.”
Biz de şunu soralım:
Gerek Suriye gerekse Yunanistan’daki tablonun boyutu ortadayken; evvel emirde S-400’lerin bu tehditlerden birisine yönelik olarak aktive edilip muhataplarımıza bir mesaj verilmesi gerekmez mi?Bunlar çeyiz sandığında saklanmak üzere mi alındı?!