Biber gazını yemenin aşamalarını anlatacağım. İlk gün gezi parkı nöbeti hoştu, güzeldi. Sonra vahşi Afrika Hayvanlarının saldırısına benzer bir şey oldu. Sanki yer altı canavarlarıydı biz masum insanlara saldıran.. İşte o anda ilk aklıma sen geldin Tayip!
Derken, bir isyan büyüdü ki, aman tanrım! Akın akın geliyorlardı. Ben ise çevresi boşluk ama zor bir hapishanedeydim. Hiçbir yere gidemiyordum. Her yer polislerle çevrilmişti. Hepsinin kafaları ve gözleri sarılıydı. Bir anda genç öğrenciler ortaya çıkıverdi. Ağızları kapalı, bazılarının ellerinde eldiven, gözlerinde gözlük vardı. Ne demekti bu diye tam düşünürken, baktım ki büyük bir mucize tecrübe imiş. Gaz sıkılıyor, yere düşen ve dumanlar çıkaran gazı eliyle alıyor ve gazı geri polislere atıyor. Atmasa da gazın bir etkisi olmuyordu zaten. Direniyor da direniyor..Aha da aklıma yine sen geldin Tayip.
Kalabalık büyüdü. Polisler mecburen etrafa dağıldı. Biz de bu fırsattan yararlandık. Gözlerimden uyku akıyor. Acım. Açlık önemli değil de, az uyusam. Zor bela kendimi çemberin dışına atıyorum. Kestiriyorum., olmuyor. Orada birileri geleceğin davasını yaparken uyumak da olmaz ki! Onlar faşist düşünceye karşı, diktaya karşı savaşıyor. Bir şeyler tıkınarak, yavaş yürüyerek geldiğim yere, koşar adım geri gidiyorum. O da ne! Osmanbey metrosu son! İlk metro ağzından içeri giren gazla selamlaşıyoruz. Hazırlıklıyım. Siyah gözlüğüm var! Ama ağzıma kağıt mendil tutuyorum. Acemilik işte! Harbiye ordu evine kadar zor bela ilerliyoruz. Karşımızda düşman ordusu var sandım. Bana göre değil, polis bu şekilde bize karşı keskin nişancı gibi nişan alıyor. Ellerini dizlerine koyarak nişan alan bile var. Ne kötü bir hedefmişiz!
İlk sıkışma, İstanbul Radyosu çalışanları, güvenlikçileri kapıları açıyorlar. Yoksa ilk hayatı kararanlardan olacağız. Kimse kimseyi tanımıyor ama herkes herkese yardım ediyor. Bir görevli beyaz bez parçası mendil veriyor ağzımı kapamam için, gözlerime sut sıkıyorlar. O anda da aklıma geldin Tayip!
Arka aralardan zor bela Taksim meydana çıktım. Otellerin arasından burger dükkanına girdim. İçerisi kalabalık. Arap turistler de var. Onlar zevkten mi oradalar, meraktan mı, mahsur kaldıkları için mi, anlayamıyorum. Polisler Toma arkasından keskin nişancılar gibi ateş alıyorlar. Düşman! kuvvetlerini vurdukça zevk alıyorlar. Bu ne büyük bir özgüven tanrım! O İstiklaldeki göstericiler ölüyor, yanıyor, geri adım atmıyorlar. Yine aklıma sen geldin Tayip.
Sonra dayanamıyorum. Aradan bu kalabalıkla biz de buradan polisleri sıkıştırdık mı, bu direniş yarılır ve Gezi ele geçirilir. Bir yer delerse bu baskıyı, her yer delinir. Gezi düşerse, AKP düşer. En azından İstanbul düşer. Kalabalığı ikna ediyorum. Bu arada bir üniversite öğrencisi gaz geçirmez gözlüğünü veriyor, takmam için. Gözlerim çok yanarmış. Arkadan hurra hep beraber saldırı. Karşımdaki polis, elindeki gaz silahını gözlerime tutuyor, şaaak. Önümü göremiyorum ama sesini duyuyorum polisin:”Defolun lan!” Burge e kaçıyoruz. Arkamızdan gelen polis içeri girdiğinde linç olacakken arkadaşı geri çekiyor. Ah, çekmeseydi. Manzara ne olurdu. Kapıyı aralıyorum ve yarı gören gözlerimle bağırıyorum:”.Gözlerime sıkıyorsun, sıkmazsan ananı si...yim” diyorum. O anda da aklıma sen geldin Tayip.
Beni bir otele götürüyorlar. Birkaç insan yüzüme limon, süt sıkıyor. Yüzümü sıvazlıyor. Kimler bilemiyorum. Sabaha karşı ancak gözlerim görmeye başladı. Ne ilginç, o anda aklıma sen geldin Tayip!
Tekrar zor bela gittim. Duşa girdim. Su değmesiyle gözlerim yandı. Açmamın imkanı yok. Ancak ilginç bir şey oldu. Tepemden aşağı akan sularla birlikte sanırım gazlar da akıyordu. Çünkü cinsel organımın ucu nasıl sızlıyor. Vallahi o anda da aklıma gedin Tayip!
Şimdi iyiyim. Gazın etkisi kalmadı. Yeniden Gezi yoluna doğru yolcuyum.
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 2.06.2013 00:00:00 / Okunma = 3182