Bir şirketi küçücükten alıp da dev bir holding haline getiren kişi ister yönetici olsun ister şirketin sahibi olsun, çevresinde iyi bir lider diye gösterilir. Liderin kendisi de zamanla bunun farkına varır ve liderlik gösterileri yapar.
Bir sendika başkanı küçükken başına geçtiği sendikayı ülkenin en güçlü ve en canlı sendikası haline getirince o kişiye de iyi bir lider denir.
Öğretmenler hiçbir vakit iyi ve kötü ayrımı yapamaz, her daim iyi olmak zorundalar; her daim başarılı olmak zorundalar, bu nedenle öğretmenlerden lider çıkmaz.
Avukat, hâkim, savcıdan da lider çıkmaz; bunların yaptığı işlerin iyi veya kötü etkisi ölçülebilir değildir. Hele günümüzde hukuki kararların neredeyse tamamı herkes tarafından eleştiriliyorsa, burada “kabul edilebilirlik” bulunmamaktadır.
Demek ki neymiş?
İyi bir lider “kabul edilen, kabul gören” insan demektir. İyi bir liderin yaptıkları toplum nezdinde ve yelpazenin her tarafında genel olarak kabul görmelidir.
Siyasette lider çıkarmak ülkelerin ve toplumların öz-kaderiyle ilgilidir. Örneğin koca Osmanlı içinde Fatih Sultan Mehmet ve belki de Kanuni olarak en fazla iki tane lider çıkarılabilir. Bunların saray entrikaları liderlik vasıflarının önüne geçememiştir.
Abdulhamit veya Vahdettin gibi ” Ters Liderlik” (Anti Liderlik demiyorum) örneklerine girmek şu an konumuz bile değil.
Yakın geçmişe bakılacak olursa: Herhangi bir konuda Atatürk’ün yaptığını beğenen kitle, farklı konuda yine yaptığını beğenen kitle ile aynı değil. Her yaptığı başarılı eylemler toplumlarda ve ülkelerde farklı kesimlerce karışık olarak beğeni almaktadır.
Örneğin:
Cumhuriyetin ilanı konusundaki kabul gören kesim yelpazede çok farklıdır.
Halifelik konusunda dindarın önemli bir kesiminden bile onay almaktadır.
Bilgi, görgü, davranış veya hitap konusundaki üstün vasfı dünya geneli kabul görmüştür. İzmir’de ayakaltına serilen Yunan Bayrağı konusundaki demeci tarihin sonsuzuna kadar yaşayacaktır.
İnönü de iyi bir savaş komutanı ama bu onu lider yapmıyor. Kendi özgür iradesi ve farklı fikri ile etkisi altına aldığı kitleye kabul edilebilirlik konusunda yaptıkları daha önemlidir.
Örneğin: Kaybedeceğini bile bile çok partili sisteme kendi iradesi ile geçmesi; iktidarı kavgasız bir şekilde muhalife vermesi ve muhalefeti tebrik etmesi...
İkinci dünya savaşına girmemek ama girmeyen çok ülkenin kaybettiği ortamda ülkece kaybetmemek… Tarihe İnönü’nün aynen Atatürk gibi “Çaplı Lider” olarak geçmesine sebep olmuştur.
Özel hayatı pek ahlakı sınırlar içinde olmayan sonraki lider! Pek de çaplı sayılmazdı. Ondan sonraki ülke yöneticilerini neredeyse pek hatırlamıyoruz bile! Kıbrıs’ı alan Ecevit’in bu eylemi Lider vasfına girmiyor; o an o makamda kim olsa onu yapmak zorundaydı. İnşaatçı ve barajcı Demirel de lider vasfına sahip değil. Yaptığı iyiliklerden çok ekonomik ve siyasi olarak yaptığı kötülükler her geçen gün daha çok ortaya çıkan Özal da Çaplı Lider sayılmazdı.
Atlayalım günümüze:
Malum, her yaptığı sadece bir kesimin ölümüne savunmasına, bir başka kesimin nefretine sebep olan Yol Yabdı kişisi bir Çaplı Lider sayılamaz. Bu kişinin, kendi özgür, farklı ve tarihe mal olacak toplumsal ve toplumun her kesiminde kabul gören bir eylemi bulunamadı. Bu kadar süre iktidarda kaldığı halde, maalesef boş bir kişi olarak tarihe geçti. Bunca yapılanlardan sonra daha iyisini yapamayacak kadar da sıkıştı ve ülke felakete doğru gidiyor.
Son söz: Ülkeyi kuran CHP’nin başına “Çaplı Lider”den vazgeçtim sadece “Lider” demek mümkün olmayan, Lider özelliklerini de bünyesinde bulundurmayan, 9 seçimin tamamını çapsızlıktan dolayı kaybetmiş bir kişiye nasıl hitap etmek lazım?
Ben, “Çapsız Lider” derken sadece siyaseten çapı ve etkisi fasa fiso olanları kastetmiyorum; bunu özetledim zaten; bir de çevresine ve ülkesine zarar vermesi var ki; çapsız bir diktatöre hizmet eden çapsız bir Lider olarak tarihe geçecektir.
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 25.08.2018 00:00:00 / Okunma = 1639