“Tayyip Erdoğan sosyalist olabilir mi?” sorusuna pek çoğunuzun hayret edeceğini ve “Daha neler?” diyeceğini sanırım. Onun ve bir işaretiyle parti sözcülerinin son 10 Kasım’dan beri Atatürkçülüğe ve Atatürk’e sahip çıkan sözleri ve yandaş medyanın yazdıkları karşısında da aynı hayret duygularını okuyor ve dinliyoruz.
Bir kısmımız ise Erdoğan’ın Atatürk’le ilgili dilini değiştirmesinden memnun. Ondaki bu değişimi Atatürkçülüğün zaferi olarak görüyor. Bundan sevinç duyuyor. “Kapıları kapatmayalım” diyenler var.
İnsanları şu veya bu ideolojinin taraftarı yapan, zorunluluklardır. Bilinen bir gerçektir: insan beyninin biçimlendiren içinde yaşadığı atmosferdir. Doğadaki değişim gibi insandaki değişim de mutlaktır.
Değişime uğrayanların bir kısmı, bunu samimi olarak yaparlar. Öğrenmişlerdir ve inanmışlardır. Bir kısmı ise inanmadıkları halde herhangi bir kişisel veya politik çıkar için değişmiş görünürler.
Daha önce sosyalizmle hiç ilgileri olmadığı halde 1920 Meclisinde birçok mebusun Bolşevizm’e taraftar olması, kızıl kalpak giymesi ve komünizm yarışına girmesi, komünizmin akşamdan sabaha bütün dünyaya hâkim olacağı düşüncesinden kaynaklanıyordu. Neyse ki bunun o kadar da yakın olmadığı, telaş etmek gerekmediği anlaşılınca kırmızı kalpaklar çıkarılmış bu kez bir kaçı dışında mebusların çoğunluğu komünizm aleyhinde bulunmada yarışa girmişlerdi.
1980 darbesinden sonra devrimcileri asıp kesmekte olan Kenan Evren için şöyle demiştim: “O bir gün sosyalist olduğunu ilan edebilir!” Bu tabii sosyalizmin yükselmesi ve toplumun bu talepte bulunmasına bağlıydı. Neyse ki, böyle bir şey olmadı ve Kenan Evren yaygın bir deyimle “Gardırop Atatürkçüsü” olarak bu dünyadan göç etti. Milleti Atatürkçülükten de nefret ettirdi.
Tayyip Erdoğan ise beni iki kez yanılttı. Birinci yanıltması şöyle oldu: Büyük Ortadoğu Projesi’nin revaçta olduğu dönemde Tayyip Erdoğan bir Mısır gezisinde “Bir Müslüman laik bir ülkede yönetici olabilir. Devlet laik olmalıdır” demişti de sevinmiş, şimdi onun Atatürkçü olmasından sevinenlerin yaptığı gibi bunu bir ilerleme, laikliğin kendini kabul ettirmesine yormuştum. Sonraki gelişmeler gösterdi ki bu söz yalanmış. Erdoğan İslami bir devlet düzeni kurmaya çalıştığı halde devletin laik olması gerektiğini niçin söylemişti? Çünkü Büyük Ortadoğu Projesinin sahibi ABD Ortadoğu’da radikal İslamcıları değil, kendisi ile uyumlu çalışacak laikleri tercih ediyordu.
İkinci yanıltması ise, 18 Temmuz 2017 günkü “Erdoğan Beni Nasıl Yanıltı” yazımda belirttiğim gibi, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra muhalefete karşı daha yumuşak bir tutum alacağını sanmamdır. Oysa o, bütün muhalefete karşı haksız, amansız, acımasız bir saldırıyı tercih etti.
YÜZDE YARIM OY İÇİN!
4Atatürk’ün tek adamlığına özenmekle birlikte, Tayyip Erdoğan’ın düşünsel ve ruhsal dokusu Atatürk’e, laikliğe ve demokrasiye karşı kinle dokunmuştur. Buna rağmen şimdi neden Atatürk’le ve Atatürkçülükle barışma hamlesi yapıyor? 10 Kasım’dan beri sohbet ettiğim birçok arkadaşın da hemfikir olduğu gibi bu bir seçim taktiğidir.
2019 seçimleri kritik bir önemdedir. Eğer bu seçimi kazanamazsa başkanlığı ile birlikte kurmak istediği tek adamlık rejimi sona erecektir. Şimdi o, başkanlığı garanti edebilmek için uçan kuştan medet umuyor. Atatürk’ü olumlayan sözleri nedeniyle yüzergezer oylardan yüzde yarım puanlık getirinin bile hayati önemi var.
Getirir mi? Getirebilir. Çünkü ona oy verenler içinde işleri tıkırında giden fakat laik ve Batıcı bir kesim de vardır. “Milliyetçiliği ayaklar altına aldım” diyen bir lider nasıl milliyetçi söylemlerle MHP yönetimini, kendisine bağlamış ve milliyetçi oylardan bir kısmını yedeğine almışsa, Atatürk’le ilgili kampanyadan da bir miktar oy bekleyebilir. Bir parti de “Tayyip Erdoğan’ı destekliyorsunuz” eleştirisine karşı “O bizim yanımıza geldi” yanıtını veriyordu. Yalnız arada gene de bir Atatürkçülük pürüzü vardı. Şimdi o pürüz de ortadan kalkmış sayılır…
Erdoğan’ı Türkiye’de dinci bir devlet kurmaya çalışmakla suçlayıp duruyoruz. Bununla ilgili pek çok kanıt varken geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir makalenin yazarı bu görüşün yanlış olduğunu, Erdoğan’ın bütün olguları kendi başkanlığını garantiye almak için kullandığını, bunun için her tedbiri almaktan çekinmeyeceğini, her boyaya girebileceğini yazıyordu. Yoksa bu makalenin yazarı mı haklı?
Neyse ki Erdoğan şimdilik sosyalist olduğunu söylemiyor. Çünkü sosyalistlerin bir oy gücü bulunmuyor. Atatürkçü söyleminin de onun başkanlığı garanti altına almak için kurulmuş bir tezgâhtan başka bir şey değildir.
Kimse umuda kapılmasın… (15 Kasım 2017)