OHAL kanunları ve OHAL kapsamında insanın yazacakları hep süzgeçten çok aşırı geçmiş, hafifletilmiş kelimelerden oluşmaktadır. Özgürlük kısıtlamasından daha berbat bir şey bu! Özgürlük kısıtlaması Kenan Evren zamanında da vardı. Darbenin hedef göstererek işkence yapması, adam öldürmesi ve linç etmesi bilinen şeylerdi. Fakat ülkenin en cahilinden en eğitimlisine kadar, en alttakinden en üsttekine kadar herkes şu an bu ülkede demokrasi var, her şey güllük gülistanlık diye demeçler verirken, nedir bu uluorta yaşananlar diye sormak dahi insanı korkutuyor.
Gelelim asıl konumuza: Bu günlerde birilerini açık ve seçik eleştirmek için o birilerinin muhakkak muhalefette olması lazım. Bu kadar aleni bir siyasi linç ortamında isim vermeden yazmak ama bunu da bir isme mal etmek gerek…
Şöyle anlatalım: İlkokulu zar zor okudunuz. Babanız sizin için “Okuyup da adam mı olacak, bir yerde iş bulacak kadar okusa, o bile yeter?” diyerek ortaokula gönderdi ve siz de gönülsüzce ortaokula gittiniz. Aslında siz de okuyup adam olmayı pek ihtimal dâhilinde görmüyorsunuz. Neyse, ortaokulu da zar zor bitirdiniz... Baskıcı toplumlarda, evde yeterince din bilgisi eğitimini verecek kabiliyette insan olmayınca, eğitimsiz bir gencin sokak serserisi olmasının önüne baskın bir din eğitimi veren okula göndererek geçilir; zaten babanız da sizi bu nedenle İmam Hatip Lisesi’ne gönderdi. İşin doğrusu orayı da çok zor şartlarda ÖKK(Öğretmenler Kurulu kararıyla) ile geçtiniz… Artık babanıza göre eğitiminiz yeter, bundan sona okuyup da büyük adam olmanıza gerek yok…
İstanbul belediyesi, mahalle takımı, isyan, yürüyüş, sağ, sol, orta felsefe, koşma, cami, hoca, hacı… Bilinen tüm yolları arşınlıyorsunuz... Sonra bu şekilde, bir tek evlilik yüzüğüyle zengin olunmaz diyerek siyasete giriyorsunuz... Siyaset mahallenizdekiler konuşma özürlü insanlardan olunca, siz ağzı laf yapan biri olarak elbette el üstünde tutuluyorsunuz. Aykırı konuşmak güzelmiş, bunu keşfettiniz. Bu arada dışarıdan bir de üniversite okumak, pardon, diploma lazım. Askerli vs var. Neyse, onlar da aradan çıkıyor…
Yıllar sizi aykırı demeçleriniz nedeniyle çoook üst noktalara taşıyor ama siz hala en alttaki kısımda bulunmak istiyorsunuz. Siz kim mi?
Sizi tarif ediyorum: 80 milyon nüfusu bir ülkenin en iyi koşusunu yaparak, her yol mubah diyerek, her kesimde nabza göre şerbet vererek, amaca (çok para kazanma) ulaşmak için her şeyi araç olarak görerek zirveye çıktınız. Daha üstü yok. Koca ülke sizin tapulu malınız gibi oldu…
Fakat bir tuhaf durum var: En tepedeki siz, ortadaki siz, ortanın altındaki siz, ama sürekli en alttakilerin bulunduğu meydanlarda at koşturuyorsunuz. Çünkü o tepeye hakkıyla değil, dümenle geldiniz, orada durmak zor oluyor. Çünkü o tepenin size uygun olmadığını, oraya layık olmadığını siz de biliyorsunuz… Orada durmak için orayı özümsemek lazım; oranın istediği kaliteyi yaşamak, hatta taşımak lazım. Bu da siz de yok… İşte bu nedenle imam, muhtar ve cemaatlerle düşüp, kalkıyorsunuz… Sizin yeriniz orası…
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 24.10.2017 00:00:00 / Okunma = 1728