Yeni bir insan türü oluştu ülkemizde; ilkokul mezunu olamamış veya az okumuş olan bu büyük kitlenin yanına çok az lise ve üniversite mezunu olan kitle dâhil oldu. Bu kitle bir nedenle üniversite eğitimini almış olan gözü açık ‘çok azınlık’ tarafından resmen kumanda ediliyor.
Her geçen gün sosyal medya ülkenin tamamını sarıyor. Neredeyse her evde internet ve paylaşım hesabı olan bir birey var. İlk anda bu durum insana hoş ve güzel geliyor; çağ atladık, gelişme oldu, halk aydınlanıyor… Güzel duyguları ardı ardına sıralayanlar ne yazık ki bu durumu tamamen analiz etmiyorlar.
Oysa oluşan kitle şöyle: Kırsal kesimden kentsel kesime kadar her yeri saran bu kitle odalar dolusu kitap okumuş bir bilim adamından daha çok Cumhurbaşkanıyla görüşmüş olan muhtara, diyanetten mesaj alan imama ve köydeki, ‘sırtım kalın’ diyen şarlatana daha çok güveniyor. Aynı zamanda beyin hazinesinde yerleştirdiği çok az olan kelimelerle propaganda aracı gibi ortada dolaşıyor, her önüne gelene sataşıyor, kendi düşüncesini dikte ediyor... O anda karşı gelenin vay haline!
Peki bunlar nereden cesaret alıyor? Birisi kalk, şunu yap dese, bunun bir sınırı var. Kömür ile makarna ile bu eylem yapılamaz, yapılsa da, uzun süre yapılamaz, bir yerde biter. Zaten artık insanlık! bu duruma uyandı. Diyelim ki bazı insanlarımız bu durumu ‘cennet vaadi’ olarak algılıyor. Durumu açıklamak için bu da tamamen yeterli olmuyor; belki bu kitlenin içinde, yapılanın manevi hazzı ve ödülü olduğuna inanan bir kesim var ama onun da sınırı var. Günde 5 vakit yerine söylendiği gibi 50 vakit namaz kılmak şart olsaydı, içinde bulunduğumuz bu yaşam şartları dâhilinde namaz kılacak insan bulmak mümkün olmazdı. Demek ki, maneviyat da sınırlı!
İncelemelerim ve gözlemlerim beni bilinçaltındaki ezikliğe ve bilinçdışı psikolojik baskıya, sosyolojik olarak ‘var olma’, ‘ben de buradayım’ deme nedenine götürüyor.
Bu konuyu pekiştirmek için şunu ön bilgi olarak yazayım: Ayet sadece peygambere 1400 yıl önce gönderildi, daha sonra ayet gönderilecek bir peygamber gelmedi; ‘göklerden gelen mesaj’ bilinçli bir din sapıklığıdır. ‘Ümmetin lideri’ bilinçli bir din sapıklığıdır. ‘Allahın yeryüzündeki sıfatı’ bilinçli bir din sapıklığıdır. Türkçe ezanı getirenleri dinsizlikle itham ederken, Kürtçe Kuran ile meydana inmek de din sapıklığıdır.
Din yasaklıyor diye içki içme, hatta mekruh nedeniyle sigara içme, hırsızlık, yalancılık, sahte diploma ile halkı kandırma ve başkasının hakkının gasp etme, kendinden olmayanı terörist olarak suçlayıp, içeri tıkma… Kısacası bütün bunları yapınca ve tabii sağcı (tutucu sağcı) olunca normal, bir solcu din konusunda nokta kadar falso yapsa, tüm yalaka ve yandaş medya ve yanaşan medya manşete çıkarıyor. İşte bunların hepsi ‘Cahil Kitle’ye planlı birer mesajdır.
O cahil kitle, cahil olduğunu, hısız olduğunu ve daha kötüsü tecavüzcü olduğunu biliyor, çünkü kendisi de aynı eylemleri yapıyor. Fakat bu konuyu gündeme getirene, zorla, döverek çirkinlikleri unutturmak için baskı yapıyor. Bunu yaparken de büyük cahil bir kitleyi peşine takıyor. Neden? Çünkü kendinden bir parça bulan bu cahil kitle, kendine benzeyen liderin peşine ölümüne gidiyor, onun aleyhinde olan “Şeyleri!” ise anında, bilinç altıdan gelen emirle reddediyor, doğal sonucu olarak da bu kitle gerçekleri öğrenme fırsatı bulamıyor. İşte, bunca absürdlüklere karşı doğruları ‘bilerek öğrenmeme nedeni’nin altında bu yatıyor: Kendisi gibi olup da gücü eline geçiren ile arasında bu dünyalık ve öbür dünyalık güçlü bir bağ kuruluyor, bu cahil kitle kurulan bu bağın kopmasını istemiyor. Gücü elinde bulunduran ise halkın bu zaafını bildiğinden dolayı diyanet faaliyetleri ve imam hatip eğitimi altyapısını devasa bir hale getirdi; amaç uyuşmuş bir kitleyi uzun süre avucu içinde tutmaktır.
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 19.03.2017 00:00:00 / Okunma = 2099