Birçok partide çok sayıda çerez siyasetçi bulunur. 1980 sonrası bazı parti fikir, eylem ve organizasyon olarak dünyadaki ve ülkedeki gelişmeler karşısında yetersiz kalınca bu yönteme başvurmuştur. Var olan mevcut projeleri toplumda yeterli destek görmeyince yatay genişlemede halkı kandırmanın değişik bir yöntemini buldular; bu yöntem ‘Çerez Siyasetçi’ üretmekti.
Bu işi ilk Turgut Özal başlattı. Partisi; “Biz dört eğilimi barındırıyoruz” diyerek vatandaştan iyi de oy aldı. Fakat tutarsız ve şov politika ile partisi bu durumu uzun süre devam ettiremedi. Eğitimsel ve/veya kültürel olarak geride bıraktırılmış bir oy deposunda ancak şov kokan demeçlerle oy alınabilirdi!..
Bir zaman sonra Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller kavgası, üzerine adı sık sık değişen Refah Partisi saldırıları ile bu siyasetçiler elek gibi elendiler. Kısa bir ara bu ateş sönüverdi. Ta ki, Erdoğan devreye girene kadar… Akp yöneticileri, başlarda partilerinde dört eğilimin birleştiğini iddia ettiler; parti içinde olmasa da sosyal meydanda ve sokakta gönüllü dönek elitler bu durumu halka iyi anlattılar. Erdoğan da bu işten iyi faydalandı. Çünkü “Gömlek çıkardık!” cümlesine herkesi inandırmıştı. Şimdi Erdoğan asıl gömleği tekrar giydi; bu bariz görülüyor. AKP içinde ise hala Çerez siyasetçiler var güçleriyle boy gösteriyorlar. Bu duruma örnek: Soylu, Kurtulmuş, Türkeş ciddi anlamda sırıtmaktadır. Zira bu isimlerin geçmişte AKP aleyhinde söylediği demeçler insanım! diyenin yüzünü kızartmakta; sonraki tavırları ise insan olan herkesin yüzünü kızartmaktadır. Yine de bu isimler konumlarını koruyarak siyasete devam etmektedirler.
Sağ zihniyette Çerez Siyaset her daim partiye kazanç getirir; çünkü aralarında paylaşım temeli bir işbirliği vardır. Fakat, biat kültürüne çok uzak, her biri ayrı fikir dünyasını barındıran CHP’de bu tür siyasetçiler için ortam çok kötü(!) Kendi küçük parti meclisindeki sayılı kişiler hariç, bazı isimler partinin hiçbir katmanında kabul görmemektedirler. Örneğin, Bekaroğlu’nu kabul eden bir CHP birimi, ilçe teşkilatı hata belde teşkilatı bile yok. Tanrıkulu’nu kabul eden bir parti birimi yok. Oysa yazdığı kitaplarla ‘Din konusunda’ iyi fikir beyan eden Eren Erdem, tepeden inme değil de, önseçimi kazanarak, bileğinin hakkıyla vekil olmuştur. Erden Erdem partinin her katmanında itibar görmektedir; Bekaroğlu’ndan belki de daha iyi dini bilgiye sahip olan bu vekilin partideki yaşadıkları şunu göstermektedir ki: CHP’nin asıl sorunun din veya dine olan mesafe değil, fikre karşı herkesin sağda biat, solda kölelik denilen merkezden atamayı tercih etmiş olmasıdır. Bu durum CHP’de kabul görmeyecektir. CHP’ye aday olan herkes bilir ki; kumanda vekil, kumanda siyasetçi ve dizayn edilen bir CHP’nin harcı tutmaz. Demokrat tavırla aday olan, demokrat tavırla seçilen ama şimdi CHP diktacığı (Diktatör demeye henüz hazır değilim) haline gelen KK, bu felsefeyle CHP başında ülkeye hizmet değil, AKP’nin kötü politikasına hizmet etmektedir.
Sonuç: CHP, bünyesindeki partililere her aykırı fikri zorlama tavırlarla kabul ettirmeye çalıştıkça, kitle elbette seçimde AKP’ye gitmiyor ama, oy kullanmaya da gitmiyor. Bunun sonucunda da kazanan AKP cenahı oluyor. Bunu bilmeyen bir CHP siyasetçisi yok; fakat sanırım egoist tavırlarla bir anda geldikleri yeri bırakmamak için bu durumu sümen altı etmeye çalışıyorlar... Eğer o makama hak ederek gelmiş olsalardı, koltuğu bırakmaları kolay olurdu; makamı, başarıyı, kazanmayı özümsemiş olurlardı. Sanırım CHP’de makamı işgal edenler o makamı hak etmeden, özümsemeden gelmişlerdir. Hazmedemiyorlar. Gitmiyorlar. Gidecek gibi de durmuyorlar. Devirmek dışında bir yöntem de onları partiden uzaklaştıramaz.
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 16.01.2016 00:00:00 / Okunma = 2531