Daha önce de Taksim Dayanışmasına yönelik eleştirel yazılar yazdım. Bu durum Dayanışmaya karşı olduğum anlamında yorumlanmasın. Toplumun, Dayanışma dışında kalan insanların dayanışmaya bakış açısını eleştirel gözle anlatmak için yazıyorum. Yoksa Taksim Dayanışması kendini fesih etse ne olur, etmese ne olur! Fakat, durum bu kadar basit değil.
Basit değil; Gezi olayları zamanında kurumsal bir imaj oluşturdu. Bu imaja bağlı olarak toplumda ciddiyeti kabul gördü. Bu kabul görme durumu azalarak da olsa devam etmektedir.
Basit değil; çok sayıda bileşenden oluşan bu yapıda her kafadan bir sesin çıkmasının önüne geçmiş, en azından tek ses çıkması sağlanabilmişti. Belki söylenmek istenip de söylenemeyen ses çoktur, fakat farklı fikirlerin ortak eyleminde aynılıkları haykırmak, farklılıkları vurgulamak her daim iyidir.
Basit değil; planlı ve programlı, önceden kestirilebilir bir oluşum değil. Hatta kimsenin tahmin edebileceği bir yapı da değil. Bu şekilde oluşmuş olan yapılar devrime daha yakın olunduğu hissi verebilmektedir; bu durumda halkın güzide duygularıyla oynamamak işin ahlakı boyutudur ve önemlidir. Halkın duygularıyla oynanırsa, bu durum halkta travmalara sebep olabilir.
Bütün buna karşın, Taksim Dayanışması, halktaki direnme ateşinin her geçen zaman yavaş yavaş sönmesine sebep olmuştur ve Erdoğan’ın da tam istediği şeyi yapmıştır. Elbette Erdoğan’ın oyuncağı olmamıştır. Fakat, sonuç itibariyle kendisine duyulan güveni sarsmıştır ve bu güven de bitmek üzeredir. Şimdi herkes şu soruyu sorabilir: “Her gece eylem mi olur?” Hayır, bu daha büyük tehlikedir ve eylemlerin ağırlığının kaybolmasına sebep olur. Özet olarak şunu yapmalı Dayanışma:
a) Ülke her geçen an, bir avuç yandaş ve yalaka işadamları kullanılarak iktidar tarafından HES yapıları adı altıdan kuraklığa itilmektedir. Dayanışma, Arhavi’de yok, Rize’de yok. Veya ülkenin diğer alanlarında yok. Örgütlenmeliydi. Hala geç kalmadı ama çok mesafe kaybetti.
b) Dernekleşmeliydi veya yasal statüye kavuşmalıydı. Bu durum da Dayanışma’nın dünya geneli itibarını çok fazla yükseltirdi.
c) “Sürekli Aktivist”lerden oluşan bir alt birim kurmalıydı. Bu odak noktaları veya üç birimler olabilir. Birileri ülkenin herhangi bir yerinde Dayanışma bayrağını izinli, haberli bir şekilde sallamalıydı.
d) Gezi’nin 2014 yıl dönümü dünyanın en beceriksiz organizasyonu olmuştur. Dayanışma, mahalle forumlarına bel bağladı ama oralar ele geçirilmişti bile. Neredeyse 3 evden birinden bir polisin devlette görev aldığı ülkede, bu kadar polisler nerelerde çalışacak? Forumlarda her daim boy gösterecektir. Ayrıca, forumlar kafalarına buyruk bağımsız ve gündem dışı hale geldiler. Bu oluşumlar Dayanışma’nın mahalle tensilcileri gibi olsaydı, bu eylemler daha tutarlı ve etkileyici olurdu.
e) 2015 haziranında yapılacak olan gezi yıldönümü eylemleri ülke için son şans, son durumdur. Bu anma etkinliği için şimdiden organizasyon yapılmalı, eylemler, sloganlar, yürüyüşler ve yerleri net, planlı ve programlı olmalı. Varsa yoksa İstiklal Caddesi takıntısı yerine, katledilen gençlerin mahallelerindeki eylemeler daha ön plana çıkarılmalıdır.
f) En son olarak da, bir an önce halkla diyalog kuracak etkileşimli bir yapıya bürünmeli. Bu durumu web üzerinden veya sohbet mesaj sistemi ile veya e-posta sistemiyle veya sms sistemiyle muhakkak yapmalıdır.
Ya da, son anonsunu 2015 haziranında yapar, tarihteki sevimli yerini alır, halkın hatırasında bir enstantane olur.
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 15.09.2014 00:00:00 / Okunma = 2988