Hazirandı ama, kış gibiydi, bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu, deniz
otobüsü saat tam 07.40’ta Mudanya’dan hareket etti, 108 yolcusu vardı, 26
müdahil, 38 izleyici, 12 şehit yakını, 12 yabancı izleyici, 12 gazeteci, 8 yabancı
gazeteci, hiç kimse konuşmuyor, herkes dalgın dalgın dışarıdaki kapkara havayı
seyrediyordu, duruşmaların üçüncü günüydü, İmralı’ya gidiyorlardı.
*
Yanaştılar iskeleye, indiler, yürüdüler. 132 kişilik salona girdiler. Apo
getirildi. Cam kafese oturtuldu. 12 müdahil avukat, 12 savunma avukatı yerini
almıştı. En önce... Astsubay eşi gözlerinin önünde şehit edilen, hemşire Yıldız
Namdar’a söz verildi, “sadece hayat arkadaşımı değil, hayallerimi kaybettim”
dedi. Avukatlar ağlıyordu. Mahkeme Başkanı Turgut Okyay, kürsünün altına
eğildi, mendiliyle gözlerini sildi. Diğer müdahil şehit yakınları konuştu, sıra
Mehmet Gencer’e geldi.
*
“Oğlumu kaybettim, Serhat’ımı” dedi... Apo’nun suratına bakarak sordu, “benim
ağabeyimin eşi, yengem Kürt kökenli, kız alıp vermişiz, iç içe geçmişiz,
ayrımız gayrımız olmamış, bu milletin Türk-Kürt ayrımı yoktur, bunu bize niye
yaptınız?”
*
21 yaşındaydı Serhat... Deniz piyade astsubayıydı. Burası Türkiye’ydi,
Foça’daki Amfibi Deniz Piyade Taburu’nu Şırnak’a göndermişlerdi! Cudi’de amfibi
yani... Türkiye Kömür İşletmeleri’ne ait linyit sahalarını koruyan Maden
Karakolu’nda görevliydi. 1994’ün 8 Ocak gecesi, Miraç Kandili’ydi, roket
sağanağı başladı, iki saat aralıksız vurdular karakolu... 9 şehit verdik.
Serhat’la birlikte, Mustafa, Kemal, Uğur, Ahmet, Sadık, Ramazan, Ali, Abdullah
hayatını kaybetti. Kırıkkale, Afyon, Sakarya, Isparta, Antalya, İstanbul, Muğla
ve Ankara’ya ateş düştü.
*
Serhat’ın babası, işte bunu sormuştu İmralı’da, bunu bize niye yaptınız?
*
Yargılama bir ay sürdü. Karar günü, yine salondaydı. O an’a bizzat tanıklık
etti. Elbette evladı geri gelmeyecekti ama, hiç olmazsa adaletin yerini
bulduğunu düşünüyordu. Hem kendisinin, hem başkalarının acısını paylaşarak
hafifletmek için, dayanışma için aktif çaba harcadı, Şehit Aileleri Federasyonu
Başkanı oldu.
*
Gel zaman git zaman.
2012...
PKK’yla masaya oturulduğu ayyuka çıkınca, Tayyip Erdoğan vatan-bayrak
edebiyatına sarıldı, Meclis’teki AKP grup toplantısında, ağlamaklı ses tonuyla
şehit astsubay Serhat’ın mektubunu okudu.
*
“Bakınız, size şu olayı aktarmak istiyorum, çok enteresan. Serhat Gencer,
astsubay çavuş, Şırnak’ta görev yapıyor, bir akşam bir arkadaşına mektup
uzatıyor, ben diyor, dedemi çok severdim, bugün rüyamda gördüm, beni yanına
çağırıyor, eğer ben şehit olursam bu mektubu aileme gönderin diyor. Aynı gece
bir askerine de şunu söylüyor, bugün Miraç Kandili, sen sivilken imamdın, hadi
beraber namaz kılıp Yasin okuyalım diyor, Serhat o gece şehit düşüyor.”
*
Tam burada, kameralar milletvekillerine dönüyor, başta Bülent Arınç, AKP
milletvekilleri hıçkıra hıçkıra ağlıyor, grup salonunun balkonunu dolduran
kalabalık “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye tezahürat yapıyor, Tayyip
Erdoğan onlara el sallıyor, mektubu okumaya devam ediyor...
*
“Bu mektup, ancak ben öldükten sonra elinize geçecektir, beni asla unutmayın,
hep kalbinizin köşesinde saklayın, şunu unutmayın, Allah’ın verdiği canı
Allah’tan başkası alamaz, size söylemek istediğim bir şey var, ben Burcu’yu çok
seviyorum, bu sevgimi de mezara götürüyorum, ben burada öldümse Allah yolunda,
vatan, namus, millet yolunda öldüm, gülün, asla ağlamayın, eğer ağlarsanız ben
yattığım yerde rahat edemem, dedeme de hepinizin selamını söylerim, yazacak
başka bir şey bulamıyorum, oğlunuz Serhat.”
*
Alkış tufanı koptu... Gözler ağlamaktan şişmişti. Tayyip Erdoğan lafı evirdi
çevirdi, CHP’ye MHP’ye getirdi, CHP’yle MHP yuhalandı. Ertesi gün, yandaş
medyada komple manşetti, televizyonlarda defalarca, saatlerce gösterildi.
*
Ve, 2014...
Şehit Serhat’ın babası, başbakana hakaret ettiği iddiasıyla mahkemeye verildi!
*
Evet... Apo’nun dışarı çıkarılması için pazarlıkların yapıldığı, Apo’ya özel
kanunların çıkarıldığı şu günlerde, şehit Serhat’ın babasını içeri tıkmak
istiyorlar.
*
Seneler evvel, İmralı’da Apo’nun suratına “bunu bize niye yaptınız” diye soran
şehit babası Mehmet Gencer, şimdi ne diyor biliyor musunuz...
*
“1994’te şehit düşen Serhat’ın babasıyım, 2008’de Bingöl’de şehit düşen
Üsteğmen Serkan Gencer’in amcasıyım, hem oğlunu hem yeğenini şehit vermiş biri
olarak, Şivan Perver’le kucaklaşan başbakanı tenkit ettim. Hepsi buydu. Hakaret
etmediğim halde, hakaret etti diye dava açan başbakan, 77 milyonun
cumhurbaşkanı olacağım diyor, yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır diyor.
Yaptıklarına bakıyoruz. Bunu bize niye yapıyorlar?”
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 11.07.2014 00:00:00 / Okunma = 4046