Siyasi hayatına Erokspor’da mağdur santrfor olarak başlayan Tayyip Erdoğan, ceza sahası içinde uğradığı mağduriyetler neticesinde, mağdur gençlik örgütü Milli Türk Talebe Birliği’ne transfer oldu.
Mağduriyet yeteneği kısa sürede fark edildi, hayırlı mağduriyetler yaşaması
için Milli Selamet Partisi İstanbul Gençlik Kolu Başkanlığı’na getirildi,
buradaki mağduriyetini aralıksız dört sene aktif mağdur olarak sürdürdü.
Milletin üstünden silindir gibi geçen 12 Eylül rejiminde burnu bile kanamadan
mağdur olmayı başaran Tayyip Erdoğan, mağduriyetlerle dolu Beyoğlu ilçe
başkanlığı mağduriyetinin ardından, hayatının en mağdur dönemlerinden birine,
İstanbul il başkanlığı mağduriyetine başladı. Bu mağduriyetinde iki sene geceli-gündüzlü
mağdur olan Tayyip Erdoğan, 1986 araseçimlerinde milletvekili adayı oldu,
seçilemedi, 1991’de Beyoğlu belediye başkan adayı oldu, gene seçilemedi, 1991
genel seçimlerinde milletvekili adayı oldu, gene seçilemedi, AKP’nin resmi
internet sitesindeki özgeçmişine girerseniz, bu üç seçimi kaybettiğini
göremezsiniz, çünkü oraya yazmadılar, girdiği bütün seçimleri kazandı denilen
Tayyip Erdoğan, aslında girdiği bütün seçimleri kazanmamıştı, büyük bi
fedakârlık sergileyerek bu mağduriyetini sakladı, sırf siz okuyunca mağdur
olmayasınız diye, kaybettiği seçimleri özgeçmişinde sansürledi. Bilahare,
mağduriyetten mağduriyete savruldu, uğradığı zulüm, işkence, falaka, maruz
kaldığı darbeler, suikastlar, insanlık dışı muameleler neticesinde İstanbul
belediye başkanı oldu. Bu mağdur makamda yaşadığı eziyetler, cefalar,
vicdansızlıklar, alçaklıklar, zorbalıklar, ayağına vurulan prangalar,
zindanlar, azap ve tarifsiz kederlere gark olması üzerine, asrın en mağdur
başbakanı seçildi. Gözyaşları, elem ve üzüntülerle dolu yepyeni bi mağduriyet
dönemi başlamıştı. Yerel seçim öncesinde ağladı, genel seçim öncesinde ağladı,
referandum öncesinde ağladı, Allah’ım bu mağduriyet bitmeyecek miydi,
iftiralar, bühtanlar, tasalar ve ıstıraplarla bezeli, mağduriyet üstüne
mağduriyetlerle geçen mağdur senelerdi, mağduriyeti anlatmaya kelimeler
kifayetsizdi, kelimeler bile mağdurdu yani, o derece, hatta bi ara soykırıma
uğradığı bile yazıldı. Eza, musibet, hüzün, gam, hicran, gönül yaraları, kalp
kırgınlıkları, hisli duygularla dolu 12 mağdur sene geçirdi, çile doluydu...
Ve, çekilen mağduriyetler yetmişti gayri, dünyanın bütün mağduriyetini tek
başına o mu taşıyacaktı, nah şurasına kadar gelmişti, kendi kendisinden rica
etti, lütfen artık ben siyasetten ve mağduriyetten çekileyim dedi, ama, kendisi
izin vermedi, kendi kendisini cumhurbaşkanı adayı ilan etti, e n’aapsın,
kendisi kendisinin bu ricasını kırmadı, vatan-millet için kendisini kabul etti.
Çankaya köşkünde mağduriyetlerle dolu yepyeni bi mağduriyet dönemi onu
bekliyordu, Adnan Menderes mağduriyetini, Abdülmecid dedemizin mağduriyetini,
Bizanslı hanımların mağduriyetini önceki seçimlerde kullanıp bitirdiği için, bu
seçime sıfır kilometre taze mağduriyetler lazımdı, bismillah ilk konuşmasında
Alparslan’ın kefenini giyerek, Tarık bin Ziyad’ın gemilerini yakarak mağdur
oldu, gerçi sayın ahalimiz Tarık bin Ziyad’ın kim olduğunu pek çıkaramadı ama,
olsun, mağdurdu, bu kadarının bilinmesi yeterliydi, hem zaten acele etmeye de
gerek yoktu.
*
Zamanla tanırlardı...
Gemileri yakınca, kendisiyle beraber yola çıkanlara, artık geri dönüşünüz yok,
arkanızda düşman gibi deniz, önünüzde deniz gibi düşman, nereye kaçacaksınız,
“vallahi sizin için ancak sadakat kalmıştır” diyen mağdur bin Ziyad’ı!
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 4.07.2014 00:00:00 / Okunma = 2486