Fakir mahallede konuşma yaparken yaklaşıp “Annem gönderdi, dedi ki bizi unutmasın” diye iki bilezik veren şu küçük kız…
*
Nasıl bilezikmiş baba…
Gıda şirketi oldu…
Gemi filosu oldu…
Villa oldu…
Koyda yazlık oldu…
Havuz oldu…
Bagajlarda taşıya taşıya bitiremediler, enişteyi çağırdılar kalanlarını götürsün diye, kamyoneti alıp geldi enişte…
*
Bunun “O kızın gözlerini unutamam” demesi doğrudur…
Ben de olsam unutmam…
İlk aşk gibidir ilk bilezik, sonra sünnet düğününde gelenler ise torbalara dolduruldu yüzlerine bakılmadan, yaz aşkı diyelim…
*
O küçük kız nerede mesela?..
Kaç yaşına geldi?…
Gelirleri arttı mı?..
Babası, abisi iş bulabildi mi?…
Bilezikleri gönderen anne o fakir semtten çıkabildi mi?..
Artık bir güzel evleri, arabaları var da, deposunu kolayca doldurabiliyorlar mı?..
*
“Küçük kızın gözlerini unutmadım” diyor ama, sanki gözler meşin koltuk gibi…
Bilezik koltuk oldu mesela…
Tam on iki senedir üzerinde oturuyor…
Şimdi köşk olacak bilezikler, Allah nasip ederse…
*
Peki…
Hangi gözler unutulmaz?…
Elinden bayrakları alınmak istenen, polisin çizmesi önünde yere yıkılmış o yaşlı bayrak satıcısının gözleri unutulur mu?…
Çocukluklarını hapishanelerin demir kapılarında babalarını görmeyi bekleyerek geçiren küçük kızların minik oğlanların gözleri…
Ali İsmail’in, Abdullah’ın, Ethem’in, Mehmet’in, Mustafa’nın, Ahmet’in…Berkin’in gözleri…
Biz de unutamayız…
*
Yoksul mahalledeki küçük kız bilezik getirdiyse unutmazsın tabii…
*
Yoksa aldın mı bilezikleri?Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 3.07.2014 00:00:00 / Okunma = 2377