Uzun zamandır rahatsız olduğum bu hikayeyi yazmak istedim ama erteledim. Ertelemenin bazı sebepleri vardı; Koç ailesinden birileri çıkıp da, bu konuda bir açıklama yapabilir mi, diye bekledim. Sanırım bu olayın gündemde kalmasından Koç ailesi de mutluydu ki, pek itiraz etmedi. Oysa, ortada Koç ailesinin Gezi’ye sahip çıkma, sponsor olma veya Gezi’ye destek verme gibi bir durumu yoktu. Tek tek açıklayayım.
Gezi’nin ilk bir haftasında destek veren işadamı pek yoktu. Bazı işadamları çocuklarının veya çevresinin bu eylemelere katılması nedeniyle zorunlu olarak Gezi eylemine katılıyor gözükmüştü. Örneğin Boyner patronu gibi.. Normalde ülkenin tüm işadamları GEZİ direnişinin karşısındaydı. Bu arada, şimdilerde Gezidir Gezi diye tutturan Gülen Cemaati mensupları ve AKP mağdurlarının gözyaşları pek manidar. Neyse, konumuzun özü bu değil.
Koç grubu Gezi’ye hangi yardımları yaptı gözüküyor? Aslında yapılan bir yardım yok, piyasada bir algı oluştu, onları açıklayalım.
İlk olarak Migros meselesini anlatayım. Malum, bir insan Gezi’de bir bayrak salladıysa, biz onun da Gezi eylemlerinde katkısı olduğunu varsayıyorsak, benim de karınca kararınca emeğim vardır, her isyankar gibi. O ağaçların sanırım %50’sinden fazlasının dibinde oturmuşluğum veya yatmışlığım vardır. İlk badireler atlatılmış Gezi parkına yerleşilmiş ve tüm dünya medyası da bizim Gezi’yi elde etmiş olduğumuzu haber yapıyorlardı. Penguen kanalları ve yardakçı medya haber yapmasa da, dünya gerçekleri görüyordu. İşte o esnada bazı arkadaşlar, bizlere ulaşanlar, e-posta gönderenler soruyordu. Parkın girişine kurulmuş olan Komün Markete yiyecek nasıl göndeririz. BİM, ŞOK, ve diğer para cukkalama gibi algılanan çok market, girilen siparişin teslim yerinin Gezi Parkı olduğunu görünce, siparişi kabul etmiyor, iptal ediyorlardı. Ya Migros? Yazılım hatası veya kurumsal kalite kriteri kararı diyelim, teslim yeri olarak Gezi parkına girilen tüm siparişi, parasını bal gibi de aldığı için teslim etti. Siparişi teslim ettiği belgeyle geri döndü Migros kargocuları. Ortada çok sayıda Migros poşeti gören insanları, Migros’un bizlere yardım veya destek amacıyla yiyecek ve içecek gönderdiğini sandılar. Yalandı! Yanlıştı ve algı yanılması olmuştu! Bir kuru çökelek bile vermedi Migros kendi hesabından. Koç demek istedim yani.
İkinci olarak Divan Oteli meselesine gelelim: Merkezi bir yerde olması ve o anki çevresinin kapanmamış veya kapanamayacak şekilde dizayn edilmiş olması dolayısıyla, müşterilerinin çoğunun turist olması dolayısıyla otelin giriş ve çıkışında pek polis baskısı olmadı. Bu arada, turist fazlalığından yararlanan Gezi isyancıları da onların arasına katıldı. Aynı zamanda yurt dışında Gezi’nin masum ve insancıl bir halk hareketi olduğu imajı iyice pekişmişti. Bu aşamadan sonra utandığı için de hem Gezi halkına hem de turistlere kapısını kapatamadı Divan Oteli. Bu açık kalma merasimini yine algı yanılmasıyla Koç ailesinin Geziyi desteklediği şeklinde yorumladı halk.
Koç ailensin Gezi parklı için pek olumlu demeçleri de olmadı. Hatta, Gezi isyanı çıktığı için çok üzgün olduklarını söylediler. Şimdi makarayı başa sarıyorum. Koç ailesinin, Aziz Yıldırım’a sahip çıkmasının da, Gezi parkına gönderme olduğu söylendi. Bu durumu en iyi FB taraftarları bilir. FB mahkum olmasa idi, Ali Koç, ortada isyankar gibi dolaşmazdı. Ali Koç’un Aziz Yıldırım üzerinden FB kulübüne sahip çıkmasının Gezi olaylarıyla ve Gezi düşüncesiyle en ufak bir bağlantısı da yoktu.
Birileri, birilerini makaraya sararken, Gezi halkı uyansın istedim..
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 7.06.2014 00:00:00 / Okunma = 3180