Fakat, durun bir dakika! Gezi ruhu bitmedi. Hatta daha şiddetli bir isyanla tekrar dönecek. Adına belki İkinci Gezi, belki başka bir şey denir ama biraz değişik formasyonda yeniden hızlanacaktır. Çünkü Gezi öncesi yaşanan sıkıntılar ve şartlar hala yerli yerinde duruyor. Az şekil değiştirdi, hepsi o..
İktidar cephesinden bakalım: Bir seçim süreci yaşadık. Bilen ve bilinçli kitle çok iyi biliyor ki, AKP oyları yüzde 40’ın altındadır. Masa başı hileleriyle belki yüksek gösterilse bile, bu anormallikler farkında olunan kitle tarafından yutulmamıştır. Zaten dünyaya entegre olmuş Türkiye’de bu seçim sonuçlarına bakarak, RTE’yi seçilmiş diktatör Putin ve seçilmiş diktatör Aliyev tebrik etmiştir. Doğuştan diktatör olanlar bile küçümsemiş, tebrik etmemiştir. Bu kadar ötekileştirilen bir başbakan ülke tarihimizde sanırım pek olmamıştı. Bütün bu ötekileşmeye karşın, hükümet de GEZİ kiniyle kendinden olmayanları daha şiddetli ötekileştirmekte, kendinden olanları da kör saplantılı olarak kendine bağlamaktadır.
Eylemciler cephesinden bakalım: Birinci gezi isyanının en büyük eksiği, ekonomik yanının olmamasıydı. Meydanlara çıkanlar açız, susuzuz diyerek bağırmamıştı. Şimdi, yaşanan ciddi bir ekonomik kriz var. İktidardan olmayan (yani yandaş ve yalaka) şirketlere ve maaşlı çalışan halka yönelik baskılar hem ekonomik hem de manevi olarak artmaktadır. Memurlar özerindeki var olan siyasi baskı ise hat safhadadır. Medyaya yansıyan sadece Hakim, savcı ve polis tayinleridir. Oysa geri planda diğer memurlarda ve çalışanlarda ne büyük tayin ve terfi şantajı yaşanıyor!
Eski sorunlardan geriye kalanlar: Kindar ve dindar zihniyet daha da şiddetli devam etmektedir. Fişleme polis, asker ve öğrencileri aşmış, evlere kadar girmiştir. Yeni çıkan kanunlar ve yönetmeliklerle yolda yürürken bile gözaltına alınsanız, kim sizi gözaltına aldı, sorma şansınız bile yok. Sorsanız da, hesap vermeyecekler. Çevre katliamı, milli irade bize yetki verdi denilerek, daha da şiddetli devam etmektedir. Kanun tanımazlık, milli irade kisvesi altında devam etmektedir. Sadece vatandaş değil, tüm kamu kurumları bir kişi(RTE) aleyhine bir karar verdiğinde, o kurumdakiler topluca ötekileştirilmekte, adeta tüm çalışanlar linç edilmektedir. Kısacası ‘Siyasi Faşizm’ olanca hızıyla ve şiddetini artırarak devam etmektedir.
İkinci Gezi burada devreye girecektir. Bu kadar fazla baskıya bu halk daha ne kadar dayanır? Sorun sadece 1 Mayıs kutlaması değil, “Sen özgürlüğünü bile benim istediğim yerde, benim istediğim gibi kutlayacaksın!” denilen sinsi bir kamu idaresi tüm toplumu germeye devam etmektedir. Bundan sonraki Gezi isyanının temelinde ekonomik olarak esir alınmış ve maneviyatına hükmedilmiş kitlenin duyguları yatacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle sokağa çıkan halka baskı yapan polisler bile müdahale etme aşamasında, çok uzak olmayan bir dönemde mahkemeye hesap verileceği düşüncesiyle ikircikli davranacak, hatta bu aşamadan sonra “Emri ben verdim!” diyene karşı bile emirler zor yerine getirilecektir. Umarım sağ salim ve can kayıpları olmadan atlatılır.
Yazar Sayfası: Yazarın Köşesi: / Tarih: 18.04.2014 00:00:00 / Okunma = 3185