Tanır mısınız, bilmem. İngeborg Bachmann, 20.
Yüzyıl’ın en önemli kadın yazarlarından, şairlerindendir. 1926 yılında
Avusturya’da doğmuştur. Bu ‘basit biyografik bilgi’, onun İkinci Dünya
Savaşı’na, Nazizm’e, faşizme tanık olduğunu gösterir. Nitekim hayatına
da, eserlerine de bu tanıklık (yıkanmakla kurtulamadığınız kötü kokular
gibi) sinmiş, egemen olmuştur.
Aşağıda okuyacağınız satırlar da ona aittir:
“Nerede başlar faşizm? Atılan ilk bombalarda ya da üzerine yazılıp
çizilen terörde değil... Faşizm, insanlar arasındaki ilişkilerle başlar.
İki insan arasındaki ilişkide başlar”.
Başbakan Erdoğan’ı dinlerken... Ve onun sözleri üzerine ‘evladını
kaybetmiş bir anneyi yuhalayan kalabalığı’ izlerken... Aklıma bu
satırlar geldi.
Gaziantep’te konuşuyordu Erdoğan. İlk kez Berkin’den söz ediyordu. Onun
“terör örgütü içinde yer aldığı ve terör eylemi sırasında BİBER GAZINA
MUHATAP OLDUĞU İÇİN öldüğünü” söylüyordu.
Yalan söylemekten, 14 yaşında bir çocuk için bunları söylemekten yüzü
kızarmıyordu. Anladık. Ama burada durmuyor, duramıyordu. Devam ediyordu
bu ülkenin başbakanı:
“Çok enteresan; annesi (Gülsüm Elvan) ‘Evladımın katili Başbakan’ diyor”.
İşte bu cümle üzerine, Türkiye’nin uzak / yakın tarihinde hiç olmayan
bir şey oldu. Bugüne kadar hiç tanık olmadığımız bir şey yaşandı.
Kalabalık yuhalamaya başladı! Evladını iki gün önce toprağa vermiş bir
anneyi yuhaladı! Erdoğan, onları durdurmadı. Susturmadı. Tam aksine;
kibirini / özgüvenini şişiren bir rüzgâr gibi içine çekti.
Ve biz orada faşizmin ‘cisimleşmiş’ halini gördük. Erdoğan ile ‘kitlesi’ arasındaki o ilişkide, faşizme tanık olduk.
YENİ BİR KAVŞAKTAYIZ
Faşizm; özünde, EGEMEN’in kitleleri kendi hedefi / hayali peşinde
sürükleyebilmek için yarattığı ‘yüce kavramlar’dan ibarettir. Bu, kimi
zaman ‘ırk’ üzerinden yaratılan bir kavramdır. Kimi zaman da -şimdi
olduğu gibi- ‘din’ adına.
Derin analizlere gerek yok. Faşizmi anlamak için şu ‘şartlar’ (zorunlu ve) yeterlidir:
· Kendini ülkesi için seçilmiş ‘yüce varlık’ gören bir lider.
· Onun yarattığı ve çevresindekilerin yerine getirmek için her şeyi göze aldığı ‘yüce kavramlar’ ve idealler.
·Yüce liderin ve ideallerinin peşinde gözü kapalı yürüyecek kitleler.
Türkiye özelinde, bu formüldeki en önemli eksiklik; sonuncusu, yani
kitlelerdi. Çünkü faşizm; otoriter bir yönetim anlayışının, diktatörlüğe
soyunmuş bir lider ve sert söyleminin ötesinde bir kavramdır. O
söylemin peşinden sürükleyeceği insanlar olmadan var olamaz.
Elbette, Erdoğan’a neredeyse aşkla bağlı olan milyonlar yeni ortaya
çıkmadı. Yıllardır var o insanlar. Ancak, son haftalardaki ‘cihatçı
ruh’... Ve o ruh haliyle, evladını daha yeni toprağa vermiş bir anneyi
yuhalamak... İşte bunlar ‘yeni’. İşte bunlar, faşizmin formülündeki
‘insanlar arasındaki ilişkiye’ denk düşüyor.
Türkiye yeni bir kavşakta. ‘İstikbal Savaşı’ adına ülkeyi yakıp yıkmaya
hazır bir isimden ve onun için ‘cihada gider gibi gitmeye hazır’ yüz
binler / milyonlardan söz ediyoruz. Ve ARTIK -bana göre- düpedüz
faşizmden söz ediyoruz.
Korkarım, bundan sonrası acı / karanlık bir dönem ve hesaplaşmadan başka bir şey getirmeyecek.
+++++++++++
YORUM BEKLİYORUZ BEYLER!
·Oral Çalışlar... Avni Özgürel... Mahmut Övür... Akif Beki... Mehmet
Barlas vs... Berkin’in ölümünü, olan biteni, Erdoğan’ın çıkışlarını
nasıl yorumlar?.. Nasıl analiz ederler acaba?
· Evladını iki gün önce toprağa vermiş bir anneyi yuhalatabilmek ve
‘lider’ istedi diye o anneyi yuhalamak... Nasıl bir kılıfa sığar,
sığdırılır acaba?
· Berkin’in mezarına konulan üç beş bilyeyi ‘kurşun’ zanneden ve “16
kilo kalmış bir küçücük bedenin mezarına” hakaret eden Erdoğan’a
‘gerçeği’ söylerler mi acaba?
·Türkiye’ye olağanüstü bir ders veren Burak Can’ın babasını övüp
“Gerilimi yükseltmemek için, evladını memleketinde toprağa verdi” diyen
Erdoğan’ın, bir sonraki cümlesinde gerilimi arşa çıkardığını fark
etmişler midir ve bu konuda bir yorumları olacak mıdır acaba?
+++++++++++
MUAMMERİME ‘SES’ ARANIYOR!
Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’e ait olduğu söylenen bir ses kaydı
çıktı. Muammer Güler’e ait olduğu söylenen ses -küfürler ayıklandıktan
sonra kalan kısımda- ‘Geziciler’in basın açıklaması talebi hakkında
konuşuyor: “Başbakan’a yalvardım yakardım; Nuh diyor, peygamber demiyor!
Eylemciler ‘Açıklama yapıp çıkacağız’ diyor, izin vermiyor” diye
yakınıyor.
Kayıt doğal olarak, özellikle sosyal medyada epey ses getirdi. Kimileri
“Vay canına” dedi. Kimileri “Yok canım, yine montaj, yine dublaj” dedi.
Sevgili Metin Uca da sordu:
“Haydi tüm ses kayıtları montaj, dublaj. Bunca yıldır seslendirme de
yaparım. Bu Muammer Güler’i seslendirebilecek insan evladı dublajcı var
mıdır :)”… YA RIZA’NIN ARABALARI?
Muammer Güler hakkında bir soru da, ilginç bir başka haberle geldi.
Doğan Haber Ajansı’na göre; malum işadamı Rıza Sarraf, Muammer Güler’in
İçişleri Bakanlığı sırasında tahsis edildiği öne sürülen 3 ÖZEL PLAKAYI
kullanmaya devam ediyor. Polisin bile kime ait olduğu bilgisine
ulaşamadığı plakalara trafik cezası kesilse de, tahsilat yapılamıyor.
Ayrıca; o plakalar trafikte emniyet şeridi kullanma ve yol üstünlüğü de
sağlıyor. Yani; siz sıkışık trafikte beklerken, Rıza Sarraf o üç
plakadan birisinin takıldığı arabasıyla geçip gidebiliyor.
Neden?.. Nasıl?.. Ne gibi?.. Nasıl yani?.. Ne münasebetle?..
DHA’ya göre; Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileri bu sorulara “Can güvenliği gerekçesiyle” diye yanıt vermiş.