Son otuz yılda, en az onbeş kez (ki bunun yedisi çeşitli üniversitelerde öğrencilere yapılmıştır) “İktisat, Akıl ve Ahlak” konulu konuşma yaptım. Akıl ve ahlak, iktisadi hayatın iki temel bileşinidir. Akıl, bilimle; ahlak, vicdanla gelişir. Vicdan ise bireyin, yaptıkları ve yapmadıkları hakkında kendini insanlığa karşı sorumlu hissetmesidir. Bu noktada vicdan ile dinin buluşması gerekir. Çünkü dinlerin de insanı, kısa vadeli bencil amaçlar peşinden koşmayı bırakıp, “kendine ve başkalarına uzun vadeli fayda üreten” hale dönüştürmeyi hedeflemiş olması gerekir derdim. Vicdan ise bu dönüşüm olmadıkça insana azap veren bir içduyudur.
GÖKTE ARADIĞIM CEVABI, YERDE BULDUM
Ancak, dinlerin, vicdanın oluşmasına mı, yoksa azabından kurtulmaya mı hizmet ettiği sorusu uzun süredir zihnimi meşgul ediyordu. Kafamda netleşmemiş bir çözümleme teşekkül etmişti. Ama, sorunu omurgasından tutup havaya kaldıramıyordum. Ta ki AKP İstanbul Milletvekili Metin Külünk son çıkışı yapıncaya kadar. Külünk’ün sözleriyle, zihnimde bir ampul yandı ve kafamın içi tamamen aydınlandı. Sorunun cevabını kendi referans sistemimde geliştirmenin sakıncalarından kurtuldum. Külünk benim, günah meselesini, dindar insanlar herhalde böyle ele alıyorlar demekten çekineceğim kelimelerle açıkladı. Kendisine bundan dolayı teşekkür borçluyum.
GÜNAH İŞLEME ÖZGÜRLÜĞÜ
Külünk’ün 17 Aralık’ın felsefi boyutları hiç konuşulmadı diyerek dile
getirdiği ufuk açan sözleri özetle şöyle: “17 Aralık’tan sonra ortaya
saçılan dinleme kayıtları, insanların özgürlük alanlarını (daraltan) bir
darbedir. Allah, insana günah işleme özgürlüğü vermiştir. Allah, günah
işleyip tövbe edecek kul yarattım diyor. Hz. Peygamber, günahların
(üstünü) açan değil onların (üstünü) örtücü olan rahmet geleneğinin
mimarıdır. Bu, (tapeler) bireyin günah işleme özgürlüğüne “hayır sen
günah işleyemezsin” diyerek yapılan bir baskıdır. Allah’ın koyduğu
özgürlük hudutlarına müdahaledir. Böyle bir rol (görev) kimseye
verilmemiştir.”
GÜNÜMÜZÜN EGEMEN İSLAM ANLAYIŞI
Ben Sayın Külünk’ün sözünü ettiği “günah işleme özgürlüğü” konusunun
İslam dininde var olup olmadığını, varsa bunun ne anlama geldiğini
bilmiyorum. Bu konuya akli ve iktisadi bir yorum getirebilirim. Ama
benim yorumum, İslam’a uyar mı uymaz mı bilemem. Başta Fettullah Gülen
olmak üzere İslam bilginleri Külünk’ün bu sözlerini irdelemelidir. Ancak
anlıyorum ki; hayatın içindeki pratik İslam’da böyle bir “özgürlük”
anlayışı vardır. Şunu söyleyeyim: Laikler için böyle bir özgürlük
yoktur. Yani, “Nasıl olsa af diler, tövbe eder, kefaret öder, günahımı
sildiririm” diyerek kasten günah işleyemezler. İşlerlerse, günahları
onların vicdanını hep sızlatır.
SON SÖZ: Hiç vicdan azabı çekmeyenin, vicdanı yok demektir.