Yabancı medya kuruluşları, kendi ülkelerindeki siyasilerin eğilimlerini yansıtır. Birisi ; “Erdoğan’ın gidişi an meselesi ! “ demeye getiriyor. Bir değeri; “Tarihin en büyük yolsuzluğu !“ demeye getiriyor. Bazı ciddi medya kuruluşları, artık Erdoğan’ın gidici olduğu konusunda kesin ikna olmuş gibi haber yapıyorlar. Erbakan’ın o malum sözüne benzer demeçleri: “Gidişi nasıl olacak? Ukrayna’daki zat gibi devrilerek mi gider, tutuklanıp cezaevine mi konur? Bir ülkeye(örneğin Katar) kaçar mı, sığınır mı? Komplo teorileri havada uçuşuyor. Tek gerçek ise “Başçalan *”ın gidici olduğu.
İnternete düşen son konuşma, görüşme ve hata resimlerin verdiği düşünce şu: Bu hırsızlık işi bir tek kişinin işi değil. Paralel devlet kurdu denilen yapılanmaya karşı, paralel hırsızlık örgütü kurulmuş meğer. İşin içinde zadece Başçalan* ismi ile hitap edilen zat değil, onun çocukları, çevresi var. Hatta Anadolu’da bir söz vardır: “Enişte dış kapının dış mandalı!” derler ya! Bunlarda enişte de oyunun baş kahramanlarından. Bitmedi, işin içine tüm sülale girmiş. Daha da bitmedi, işin içine yandaş medya sahipleri girmiş. Daha da yetmedi, işin içine yandaş gazete yazarları girmiş.
Erbakan’ın “Tuhhh!” size demesini bekleyecek aşamadayız. Yaşasaydı, kesin kullanırdı bu cümleyi. Fakat, iş bu kadar da değil. Meğer çay, kahve sohbetlerinde ülke ve güzide kurumları tek tek paylaşılmış. İş adamlarının kimileri ahretlik, kimileri dünyalık diye ayrılmış. Cennetin garantisini elde eden iş adamı olan zat, eski solculuğunu ve züppeliğini bırakmış, eşinin Perinçek’in avukatı olmasını bir yana atmış, gündüz gözüyle biraz daha çalalımın pazarlığını yapıyor.
Kim bu düzeni kurdu? Malum iktidar değişmelerinde hep duyarız: “Bize eski iktidar enkaz bıraktı!” derler. Bu iktidar kendi kendine bıraktığı enkazı da 50-60 yıl öncesinin iktidarına yüklüyor. Aptallaştırmış olduğu, peşinden körü körüne koşan bir kitle var, ona güveniyor. Peki, istediği kadar oy alsın, bu aşamadan sonra bu ülkeye başbakan olabilir mi? Velev ki, yüzde 60 oy alsın, bu sosyal medya ortamında, bu iletişim ağında, bu hırsızlık belgelerinden sonra bu ülkede başbakan olabilir mi? Üstelik, dış yandaşları dış düşman olmuş durumda. Eski dış yandaşlarını lobicilik düşmanlığıyla aninden ciziverdi bile.
İçiniz rahat etsin. Gidecek. Ama nasıl gidecek? Ben tahmin ediyorum, Cem Uzan hikayesi tekrar edecek. Hazine, belki bütçe açığının bir kısmını garantiye alacak. Bu arada bazı ülkelerle aramız açılacak: Mesela İsviçre ile, Fransa ile, ABD ile ve Katar ile. Oralara taşındığı varsayılan paraların iadesi istenecek, onlar da kıvıracak. Fakat sonuçta bu ülke kaybettiği zararın bir kısmın kurtaracak.
Kaset olayına gelince: Bazı yazarlar ve siyasetçiler kaset olayının doğru olduğunu söylüyor. Bazı uzman olanlar konuşmanın doğru olduğunu söylüyorlar. İnkar edenler ise kaseti dinlese de, dinlemese de inkar ediyor. Ne değişir? Ülkede devletle az iş yapmaya kalkışan tüm iş adamları şunu zaten biliyordu: Ülkenin hemen her parlayan firması, “vermeden” iş alamıyordu. Bu bilinen bir gerçekti, cesaret şimdi geldi. Milat, 17 aralıktı. Fetoş’çu cesaret düğmeye bastı. Korkak ve yalaka medya ve yazarları o aşamadan sonra cesaretlendi. Oysa, .biz yıllarca cezalandık. Her şeyimizi kaybettik bu iki zul çetesinin baskısından dolayı. İkisine de seviniyoruz. İkisi de çete, ikisi de hırsız, ikisi de ülke için tehlikelidir. Ne diyeyim: Yiyin birbirinizi efendiler, aksırana kadar, tıksırana kadar, hata midemizi kusturana kadar yiyin birbirinizi. “ Bu sinema perdesi kapanmasın”