Evet, yazıyı böyle bitireceğim: Başbakan
Erdoğan suikaste uğramaktan korkuyor. Daha doğrusu KORKUTULUYOR. Üstelik
bu korkusu yeni değil. Yıllardır Cemaat Erdoğan’ı “Ergenekon size
suikast düzenleyecek” diye korkutmuştu. Devran döndü. Ancak Erdoğan yine
suikast iddiasıyla korkutuluyor. Yeni olan, cümledeki ‘yeni’ şüpheli:
Cemaat.
Şimdi başa dönelim. Yani, AKP’nin iktidara ‘yerleşmeye’ başladığı yıllara...
Ergenekon ve Balyoz furyası henüz başlamamıştı. Ancak ‘bir şeyler
olacağı’ anlaşılıyordu. Kokusunu alabiliyorduk. Özellikle
Cumhurbaşkanlığı Seçimi arifesinde, gerilim neredeyse elle tutulur hale
gelmişti.
O sıradaki tartışmalar... Sonrasında, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın
“Ben yazdım” diye itiraf ettiği (ama nedense AKP’lilerin hiç SORUN
etmediği) e-muhtıra... Ve haber merkezlerine yağmaya başlayan kaynağı
belirsiz / delili olmayan iddialar... Korkunç iddialar!..
Derken, Ergenekon operasyonu patladı. Ve adım adım yayılarak, daha önce
öngörülemeyen yerlere uzanarak, yakın tarihin en büyük tasfiyesi
başladı.
MİT’TE DUYDUKLARIM
İşte o günlerde, neler olup bittiğini anlamak için iki önemli isimle
görüştüm. Dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner ve Emniyet İstihbaratı’ndan
Hanevi Avcı.
Şimdi yazacaklarım için Emre Taner’den izin almadım. Bu nedenle peşin
peşin özür diliyorum kendisinden. Ancak; hem tarihe hem de mesleğime
karşı sorumluluğum var. Bu nedenle bugün (‘off the record’ sınırlarını
çok zorlamadan) bilgilerimi paylaşacağım.
MİT Müsteşarı Emre Taner’den, o sırada çalıştığım Kanal D Haber’in
Ankara Bürosu vasıtasıyla randevu aldım. Uygun dozda (yani abartılmamış,
yine de çok titiz) bir güvenlik çemberinden geçerek MİT’e gittim.
Tabii ki cep telefonunun dışarda bırakıldığı, not tutulmayan bir
görüşmeydi. Doğrusu not tutmaya da ihtiyaç yoktu. Çünkü sorum da,
aldığım yanıtlar da kısa ve netti.
“BAŞBAKAN BİLİYOR AMA…”
SORU: Ergenekon denilen oluşum hakkında ne düşünüyorsunuz? Sahiden,
söylendiği gibi; devleti eline geçirmiş bir yapıdan mı söz ediyoruz?
YANIT: Kesinlikle hayır. Aslı şu: Vaktiyle ‘memleket için’ bazı kirli
işler yapmışlar, hatta cinayetlerde kullanılmışlar. Sonra emekli ya da
tasfiye edilmişler. Ne yapar o insanlar? Yıllardır alıştıkları düzeni
sürdürmeye çalışıyorlar. Ufak tefek çete işlerine giriyorlar. Sayıları
da zaten 10’u bile aşmaz.
SORU: Peki Başbakan bunu bilmiyor mu? Söylemiyor, rapor vermiyor musunuz?
YANIT: Elbette rapor verdik, veriyoruz. Ancak etrafındaki bir grup
Başbakan’ı inandırmış. Halen Türk Silahlı Kuvvetleri içinde varlığını
sürdüren, muazzam bir yapı olduğuna ikna etmiş. “Bunlar size suikast
düzenleyecek” diye gözünü korkutmuş.
SORU: Gülen Cemaati’nden mi söz ediyorsunuz?
MİT Müsteşarı Taner’in bu soruya yanıtını ‘net biçimde’ hatırlamıyorum.
Yani, kendi sözcükleri ve tonlamasıyla aktaramayacağım. Bu yüzden yanıtı
boş geçtim. Ancak şu kadarını söyleyebilirim. “Ne münasebet, nereden
çıkartıyorsunuz Cemaat’i” demedi. Bundan eminim.
“CEMAAT KORKUTTU”
Zannediyorum üç beş ay sonraydı. Hanefi Avcı, Mehmet Ali Birand’ı
ziyaret için Kanal D Haber’e gelmişti. Kendisiyle daha önce bir
arkadaşımın aracılığı ile tanışmış ve bir akşam yemeğinde sohbet imkanı
bulmuştum.
Aynı soruyu Hanefi Avcı’ya da sordum. O da aynı netlikle “Ergenekon
denilen şey üç beş serdengeçtiden ibaret” dedi. Hatta güldü. Tam bu
kelimelerle olmasa da, ‘saçmalığın daniskası’ yorumunu yaptı.
MİT Müsteşarı Taner, Gülen Cemaati hakkında pek konuşmak istememişti.
Ancak Hanefi Avcı, Cemaat soruma uzun uzun yanıt verdi. Daha sonra
kitabında... Ve bugün de ‘hükümete yakın gazetelerde’ paylaştıklarını
anlattı. Artık bu konuda herkes her şeyi bildiği için tekrarlamayacağım.
Anlatmam, paylaşmam gereken şey; “Başbakan bunları göremiyor mu”
sorusuna verdiği yanıttı. Emre Taner ile neredeyse aynı tesbiti yapmış,
aynı sonuca varmıştı. Hanefi Avcı, farklı olarak ‘sorumlunun Cemaat
olduğunu’ açık açık söylemişti:
“Bu Cemaatçiler Başbakan’ı öyle bir kıskaca almış, öyle bir korkutmuş
ki... ‘Yok, sizi zehirleyecekler.. Yok, size silahlı saldırı
düzenleyecekler’… Erdoğan korktukça bunlara daha sıkı sarılıyor. Onların
sözüne daha çok güveniyor”.
SIRA YENİ MASALDA
Bugün artık, vaktiyle söylenenlere kulak asmayanlar da görüyor / biliyor
/ anlıyor: Son yıllarda yaşananlarda Cemaat’in ciddi payı var.
Ama elbette tek sorumlu Cemaat değil. Bu ülkeyi yönetenler, Cemaat ile
el ele, Cumhuriyet kurumlarının üzerinden silindirle geçti.
Kullandıkları ‘tank’ değil de; ‘silindir’, yani ‘sivil’ bir araç olunca
mesele yoktu herhalde!..
Hasan Cemal’in ve ‘müritlerinin’ kulakları çınlasın! Olan biteni
‘darbecileri temizlemek’ zannetmişlerdi. Daha doğrusu öyle zannetmek
istemişlerdi.
Başta Arınç abileri, AKP’liler de öyle zannetmiş(miş)lerdi. Şimdi “Meğer
ne kadar masum ve safmışız, anlayamamışız” diyorlar. Külliyen yalan!
MİT zamanında uyarmıştı. Raporlarıyla durumu anlatmıştı. Biliyorlardı.
Zaten BİLMEK ZORUNDAYDILAR. BİLMEKLE YÜKÜMLÜ VE SORUMLUYDULAR. Buna
rağmen ya işlerine öyle geldi... Ya da Başbakan o kadar korktu ki,
inandı.
“Biz bu yola kefenimizle çıktık!..” demelerine bakmayın. Kendi
canlarından endişe ettikleri için pek çok masumun canına kıydılar.
Kıyılmasına seyirci kaldılar, göz yumdular. Üstelik bunlardan
‘mağduriyet’ çıkartıp oy devşirdiler. Bugün yapmaya çalıştıkları gibi.
Seçim arifesinde gündeme yeni bir SUİKAST MASALI sürdüler.
Masalcı da; Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek. Dış
mihraklar ve ‘Paralel Çete’ yolsuzluk soruşturmaları yoluyla Erdoğan’ı
hedef almış. O hamle başarılı olamayınca, şimdi “Bir suikast zinciri
başlatacaklar”mış!..
Erdoğan, hem korkusundan hem de ‘mağduriyet ile oy devşirme’
ihtiyacından, bu masalı yeniden dinleyebilir. Türkiye’nin büyük
çoğunluğu da böyle düşünebilir.
Ama en azından sizler, bu satırları okuyanlar; gerçeği bilmenizi istedim.
+++++++++++++ ‘MASAL MASAL MATİTAS’
‘Hükümete hükümetten de yakın’ Yeni Akit Gazetesi’nden Mehtap Yılmaz
“Gülen emretti. Cemaat’in suikast timleri harekete geçti. Artık can
alacaklar” diye yazdı.
Hükümetin ‘Suriye’ye uzanan elleri’ diye tanımlayabileceğimiz İHH’nin Başkanı Bülent Yıldırım da ‘suikast timleri’nden söz etti.
Bu ‘gündem yaratma operasyonu’ tırmanırken, Emre Uslu da devreye girdi:
“Bana öyle geliyor ki; seçime kahraman imajıyla gitmek için, Erdoğan’a
yönelik bir çakma suikast icra edilecek” dedi.
Cemaat’in geçmişte polis içinde... Bugün de medya ayağındaki en önemli
isimlerden Taraf yazarı Emre Uslu söylüyor bunu. Dahası, (mesajını iyi
okumak lâzım) olayın geçmişte olduğu gibi ‘girişimden ibaret
kalmayacağını’... Erdoğan’ın ‘belki çok hafif yaralarla veya mucize
kabilinden yaralanmadan kurtulacağı’ bir ÇAKMA SUİKAST
GERÇEKLEŞTİRİLECEĞİNİ iddia ediyor!..
Bu yöntemleri ondan iyi bilecek halimiz yok herhalde. O nedenle
katkılarına teşekkür edin! Ve AKP medyasından bir kalemin yazdıklarını
bu gözle okuyun:
ABD VE İNGİLTERE
“ABD ve İngiltere, Başbakan ın devletin içine çöreklenen örgütü, yani
paralel devleti tüm diğer müttefikleriyle beraber tamamen tasfiye
edeceğini çok iyi biliyorlar. Böyle bir durum, Batı nın bölge üzerinde
kurduğu hegemonyanın sonu olacaktır. ABD ve İngiltere bunu engellemek
için Başbakan’ın bir şekilde fiziksel tasfiyesini içeren tertibin ikinci
aşamasına geçmekten çekinmeyeceklerdir.
Başbakan bugün hayatında hiç olmadığı kadar ciddi tehdit altındadır.
Evet, şimdiye kadar birçok suikast girişiminde bulunuldu ama hiçbiri
şimdiki kadar ciddi değildi. Yıpratma sürecinden istedikleri sonucu
alamazlarsa, ABD, işbirlikçisi mevcut derin yapı ile, son çare olarak
gördüğü Başbakan ın fiziksel olarak tasfiye edilmesi seçeneğini devreye
sokmaktan çekinmeyecektir.
Bu bir uçak kazası, kalp krizi, enjekte edilen bir hastalık ya da klasik bir silahlı suikast olabilir”. Ömer TURAN – HABER 7.
++++++++++++++
BURASI TÜRKİYE
Bu fotoğrafı muhtemelen gördünüz. Televizyonlarda veya gazetelerde
ayrıntısını da okudunuz. Ben sadece kayıt düşmek için bu köşeye almak
istedim.
Evet, burası Türkiye... Sene 2014.. Sadece gözleri görünen Batmanlı kız
çocukları, dört yıl okumuş ‘âlime’ olmuş, diploma alıyor.
Amaç sadece kız çocuklarını kapatmak değil. Giderek yaygınlaştırılan bir
inanışa göre; hafız olan kız çocukları “yakınlarına da Cennet’in
kapılarını açıyor”muş!.. Pek çok kişi buna inanıyor. Hatta, hafız
kızların Cennet için kaç kişiye kefil olacağı bile konuşulup
tartışılıyor.
Duyduğum en yüksek sayı 17 idi. Bu kız çocuklarının zihnine hangi sayı
nakşedilmiş. Kaç kişiyi cennete götüreceklerine inanıyorlar. O simsiyah
örtünün altında nasıl tabularla / korkularla yaşıyorlar. Yazık. Çok
yazık!